‘POTPURİ’

Merhaba sevgili okur. Bu hafta sana kısa kısa bahsetmek istediğim konulardan potpori yapayım ne dersin?

Potpuri…

Potpuri yapmak…

Vay arkadaş birden 70’lere 80’lere gittim inanır mısın? Televizyonda Türkçe pop potpuri yayınları olurdu. Yabancı pop yayınlar olurdu. “Çikolata sesli sanatçı” mıydı? Annelerimiz evde cam kaselerin içine böyle içinde ahşap parçaların da olduğu kuru çiçek potpurileri koyardı. Damlalıkla kokulu yağ esans bir şeyleri olurdu, onu damlatırlardı. Dibine girmeden kokuyu alamazdık  evlerde bir dekor objesi olarak mutlaka bulunurdu. Annemin kristal gondol kasesini, orta sehpaya şamdanların yayına özenle yerleştirmesini, içindeki kuru bitki ve kozalakları, büfeye kaldırdığı yağlı koku şişesini çok net hatırlıyorum. Potpuri… Potpuri kelimesi dilimize Fransızca’dan katılmış. Fransızların çeşitli yemekleri ve baharatları karıştırılarak yaptıkları bir tür türlü yemeğini böyle anıyorlarmış galiba. ‘Pot Pourri’  gibi yazılıp “popuvi” gibi okunuyor. Tabii eskiden dilimize Fransızcadan falan kelime giriyordu. Şimdi direkt Arapça giriyor. Ne girmek hem de… Kafamız da almıyor. Nas diyor mesela biz diyoruz bu Felak ve Nas’daki Nas mı? Annem bize onu nazara karşı diye ezberletmişti içinde faizle ilgili ne olabilir mesela?? O Nas başka bu Nas başkaymış meğer. Bu nas “kanun kaide” manasındaymış. Potpuri nereeee Nas nere. Bir gecede cahil kaldık.

Neyse konuyu dağıtmıyorum. Hayata dair büyük planım Silivri’ye en fazla arkadaşları görmeye gitmek üzerine. Bu kadar. O yüzden saldım, siz de salın.

Gelelim potpuri mevzularımıza;

Zamlar malum, hayat pahalılığı ortada. Kedi köpek mamalarına da çok zam geldi. Bir de buna %18 KDV ekleyin inanılmaz rakamlar çıkıyor ortaya. Sokak hayvanları için düzenli mama alan insanlar alamamaya başlarsa bu hayvanlar ne yiyecek? Birbirlerini mi yiyecekler açlıktan mı ölecekler? Hangisi? Hayvan severlerin sokak hayvanlarını beslemeye devam edebilmesi için mamalardaki KDV oranının kalkması çok elzem. Bu konuda herkesi bir şey yapmaya çağırıyorum. Lütfen, tivit atın, change.org da kampanya var onu imzalayın, dilekçe verin Cimer’e, mail atın. Elinizden ne geliyorsa ama illa bir şey yapın. Sokak hayvanları çalışıp para kazanamıyor. Yatırım yapamıyor, dolar Euro takip edemiyor. İnsanlar besleyeceğiz diye alıyor sokağa atıyor. İnsanlar hayvan sahiplenmiyor hala EVET HALA gidip hayvan satın alıyor. Sokak hayvanları yalnız, çaresiz ve bakıma muhtaç. Bu canların mamasına %18 KDV neyin kafası? Sokaktaki hayvanın önüne koyduğumuz mamadan “ben bundan payımı alırım” demesin devlet. Konu bu. Bu kadar basit. Lütfen siz de bu konuya dahil olun, ses çıkarın. 

Youtube’da gençlerle yapılmış bir video izledim. Hepsi yurt dışına gitmek istiyor. Haklılar. Çok üzücü söyledikleri. Sınavı geçsem de tanıdığım yok işe giremem diyor, mülakatı geçemem diyor. Kimisi doktor olmuş nöbet saatlerinden perişan, intihar eden arkadaşlar var diyor. Çok okul var çok ölüm açıldı iş yok diyor. Bir ev araba sahibi olmak rüya oldu, boşa çalışıyormuş gibi hissediyorum, geleceğe dair ümidim yok diyor. Çocuklar haklılar ve gitmek istiyorlar. Ben de Kılıçdar gibi üzülüyorum gitmek isteyen gençleri görünce. O da nasıl üzülüyor ve mutfağından video çekiyor. Gençler yapmayın diyor, uyku tutmadı diyor… İnanıyorum ben o adamın samimiyetine. Tıpkı onun gibi üzülüyorum ben de. Gençler için hayat çok zorlaştı. Çok büyük hatalar yapıldı. Böyle hissediyor olmaları çok üzücü.

Yılbaşı için program yaptın mı sevgili okur? Hastalık kapmadan eğlenmeyi becerebilecek miyiz ne dersin? Bizim Ocak-Şubat gibi 3. Doz aşının açılması lazım. Aralık sonu gibi 2. Dozun üzerinden yaklaşık 5 ay geçmiş olacak galiba. Bir miktar riskli bulup kıllanmakla birlikte durumları da gözlemleyeceğim. Hes kodu kontrolüyle girilen bir yerde maskeyle falan… İnsana bazen aşı olduk ya tamamız gibi bir rahatlık geliyor, bir de aşılı olanların hastalığı çok hafif atlattığını görünce de gevşiyorsun, spnra bir tanıdığın bir hasta oluyor. Aşısını da olmuş, sağlıklı da, genç de ama perişan… O zaman bir ürperiyorsun valla ne yalan söyleyeyim, şakası yok. Neyse dur bakalım. Bu seneyi de atlatalım da bakalım yeni senede neler yaşayıp göreceğiz… Pöf gerçekten… Neyse boşver onu, yeni yıl süslemeleri çok güzel değil mi? O ışıklar, simler, toplar, kırmızılar derken insanın modu değişiyor. Yeni yıl şarkılarını, Mariah Carey’i, Michael Buble’yi, sıcak kakaoyu, yeni yıla dair klasikleşmiş her şeyi çok keyifli buluyorum. Kutladığım tek şey bu sanırım. Bir yıl bitiyor yeni bir yıl başlıyor ve tüm iyi niyet ve dileklerle bu yeni yılı karşılamak fikri hoşuma gidiyor. ‘Yeni bir sene başlıyor ve bu sene her ley daha güzel olacak’ gibi düşünmek, öyle davranmak hoşuma gidiyor. 

İyi olalım, biz de iyi olalım, gençler de iyi olsun, sokak hayvanları da iyi olsun. İyi olabilelim.

Bir öncekinden daha iyi bir hafta dilerim. 

XXX

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

instagram.com/mehtaperel

twitter.com/mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)