NE YESEK?

Merhaba sevgili okur. Önümde bilgisayarım yanımda cep telefonum, bir Word doküman açtım, bu hafta ne yazsam diye cep telefonumdan sosyal medyayı tarıyordum. Çünkü her hafta yeni bir yazı bulmak, hem de son 16 yıldır, takdir edersin bir mesele yani. Dedim ki dur zamlardan bahsedeyim, dün Migros’taydım ve tuvalet kağıdı 131,50 lira idi. İnsan 131 liraya kıçını silince kendini hayli zengin hissediyor. Yani istiyorsun ki ben kıçımı 131,50 lirayla sileceksem eve tekneyle yanaşayım yahu. Evin altında kayıkhane olsun, yanda müştemilat olsun. Böyle olsun. İnanılmaz saçma değil mi? Yalın ve müştemilatın yoksa bu tuvalet kağıdına neden bu kadar para vereceksin? Çok saçma.

Ama bu hafta bunu yazmayacağım sana sevgili okur. Seni bu dünyevi işlerle sıkmak istemiyorum. 

Ne yazsam diye gündemi tararken bir yandan da başka bir işlemci arkada ne yesem diye düşünüyor her zamanki gibi. Şöyle bak;

‘Çikolata açsam kahvenin yanına? Yok yok akşam yerim yemekten sonra. Akşama dondurma var mıydı buzlukta? Vardı galiba. Ay çöreği alsam mı? Ayyy dur dur youtube’da Arda’nın ay çöreği tarifi vardı onu mu yapsam? Yok yapmayayım evde çok olursa girer çıkar yerim. Arda’nın tarifleri de şahane oluyor ama, bir ara denemeli. Aslında kahvenin yanına bir parça bitter çikolata yesem böyle sürekli tatlı düşünmeyi bırakıcam. Ben bir tane yiyip durabiliyor muyum ki? Ay dur bir tatlı kaşığı Sarelle atayım ağzıma, ay yok yok akşam yerim….’

Çok yorucu değil mi? Hayat benim için böyle. Vücudumun içinde aklını fikrini tatlıyla bozmuş ikinci bir insan var. Bu diğer insan sürekli tatlı yemeye çalışıyor ben de sürekli bu durumu kontrol etmeye çalışıyorum. Sürekli bir tartışma kafamın içinde, sürekli bir aksiyon. Yiyeyim mi yemeyeyim mi? Sürekli bu.

İştah çok zor bir şey ve ben içimde frenlemeye çalıştığım, çok zor dizginlediğim bir obezle yaşıyorum.

TLC’de ağır yaşamlar vardı bir ara (hala var mı?) ben onu inanılmaz bir ilgiyle izliyordum. İnsanların yemekle ilişkisini, yemeğe duydukları  aşkı ve yemeği tıpkı uyuşturucu bırakmak gibi zorlanarak kontrol etmeye çalışmalarını son derece anlayarak izliyordum. Ben çok sevindiğinde de çok üzüldüğünde de her duygu durumunda yemeğe sarılan insanlardanım. Özellikle üzgün olduğumda şuursuzca yiyebilirim. Üzgün değilsem iştahımı kontrol altında tutabiliyorum, kendime hoşt diyebiliyorum ama üzgünsem imkanı yok, önümdeki her ne ise benim onu yiyip bitirmem lazım. 

Özellikle de tatlı.

Tatlı sevmek dünyanın en zor şeyi yahu. Tatlı yiyerek mutlu olmanın ne kadar tehlikeli bir şey olduğunu düşünebiliyor musun sevgili okur? Hele de benim yaşımda. Metabolizma zaten neredeyse durmuş, normal bir insanın yaktığı kaloriyi yakabilmek için üç misli enerji harcaman lazım ve çok iştahlısın.

Bu durum sosyal yaşantımı da çok acayip etkiliyor. Dışarda yemek yemiyorum çünkü ondan alacağım kalori ve tuz yerine dışarda tatlı yerim diye düşünüyorum. Bu yüzden birileriyle yemeğe gitmek benim için çok zor. Bir kere süper über tuzsuz yemem lazım çünkü göz kapaklarıma kadar şişiyorum. Çok çok az yemem lazım ki tatlıya yer kalsın. Millet uzun uzun yemek yiyor eh, ben tatlımı yedim bitti kalkmam lazım o zaman. Çünkü spor yapmam, yürümem, bir şey yapmam lazım çünkü nasıl yakıcam o kaloriyi başka türlü? Yiyip yatacak halim yok herhalde…

Günün yarısı sporla geçiyor istediğim gibi yiyip içebileyim diye. Çoğu zaman ağrı kesici almadan uyuyamıyorum. Dizlerim yüzünden koşamadığım için yürümekten ayaklarım palet gibi oldu vallahi, inan yorgunum sevgili okur. O çikolataları, kekleri, ay çöreklerini, Sarelle’leri yiyorum ama bir de bana sor. Arkadaşlarım diyor ki nerene yiyorsun, vallahi yiyorum, hepsini mideme yiyorum. Çoraplarımı çıkarayım da ayaklarımdaki damarlar söylesin sana kaç kilometre yürüyüp öyle yiyorum.

Bu 21 gün challenge’larından denedim. 21 gün tatlı yememe denemesi yaptım yani. Bu kardeşiniz sigarayı bırakmayı becerdi tatlıyı beceremedi, yanlış hatırlamıyorsam 9. Günde infilak ettim ve “bir diş çikolata yiyeyim ben” dedim. 

İştah dünyanın en zor yönetilen şeyi.

Bazen sosyal medyada denk geliyorum. İnsanlar birbirlerini (hala, evet hala) görüntüsünden, kilosundan, tipinden ötürü itip kakıyor. İnanamıyorum. Bir hali, kendimizce güzel bulduğumuz bir halimizi edinmek ve muhafaza etmek ne kadar zor halbuki. Bunu bilmez gibi davranmak ancak gençliğin çiğliğinden falan olabilir. Çünkü insan yaş aldıkça öğreniyor, eskisi kadar güzel olmadığını, yüzünün cildinin sarktığını, metabolizmasının yavaşladığını, kilosunu korumanın zorlaştığını, saçlarının azaldığını, dişlerinin küçüldüğünü… Kendine bakıyorsun aynada ve diyorsun ki ben ne yaparsam yapayım yıllar geçiyor. Sağlıkla yaş aldığını görebilmek büyük nimet onu demiyorum. Ama aynaya bakıyorsun ve diyorsun ki “Bu kadın kim? Ben miyim?”

Yıllar ilerleyip zaman azaldıkça da kahvenin yanına koyacağın bir diş çikolatayı çok göremiyorsun kendine. Bir kadeh şarap veya bir dilim pizza ötelediğin bir şey olmuyor artık.

Ömürler geçiyor.

Ömürler geçiyor ve biz, hayatımızın bu döneminde de, tuvalet kağıdı kaç lira gibi saçma bir şeyle ilgilenmek durumundayız. Çünkü bakara suresine göre BİZİM yani sıradan kulların “yoklukla imtihanı” gerekiyor öyle mi alay komutanı?

İyi ki din var değil mi?

İyi ki din var, bir de tatlı.

Sana lezzet dolu bir hafta dilerim sevgili okur. Çayının yanına bir tane ay çöreği al bu hafta, yerken beni an. O anlar da olmasa ne anlamı var.

XXX

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

instagram.com/mehtaperel

twitter.com/mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)