SAKİNLEŞME YÖNTEMLERİ

Merhaba sevgili okur. Hani, içinden çıktığımız hafta bir güvenlik kamerası videosu izledik. Sen de görmüşsündür. Bir genç kız evinin kapısında, bir adam yaklaşıyor, kıza bakmaya başlıyor, kızın gerginliğini biz burada izlerken hissediyoruz, derken otomata basılıyor, apartmanın kapısı açılıyor ve kız hızla apartmana girip kapıyı kapatıyor. Bu video. İzledin mi sende?

Korku filmi gibi bir şeydi, twitter’da arat bulursun görmediysen. Adam yakalanmış. Eli bıçaklı bir Afgan bir kızı gözüne kestirip peşine düşmüş. Bu yani.

Bizim kendi manyağımız yetmez gibi dışardan içeri doldurdukları insanlarda ilk çağlardan kalma. Beğendiği kadının kafasına vurup bayıltıp götürüyor veya bıçaklayıp yaralayıp alıyor. İnanılmaz değil mi? O zaman kim demişti, birisi demişti. ‘Yahu bunlar, bu kaçanlar kendilerinden çok çok daha tehlikeli adamlardan kaçıyorlar. O adamlar bunlardan daha tehlikeli diye kaçıyorlar. Senden benden kaçmazlar bunlar, bizim aklımızı alırlar’ diye.  Doğru demiş. 

Sana bu konuda yazacaktım sevgili okur. Sonra dedim ki başka bir şey yapayım, insanların içini bir de ben karartmayayım hem de durduk yere ırkçı diye linç yemeyeyim….

Tabii…

Stres azaltma yöntemleri yazayım mı sana? Biraz araştırma da yaptım, uzman önerilerini okudum, kendi uygulamalarımı da ekledim. Belki hoşuna gidebilecek bir şeyler bulabileceğin bir liste hazırladım. 

Hadi başlayalım.

Konfor. Bütçeni planlarken konforunu önde tutmayı unutma. Mesela müzik dinlemekten ya da takip ettiğin haber programlarını veya dizileri online izlemekten hoşlanıyorsan reklamsız versiyona para harcamaya kıy. Saçma sapan reklamları çıkar hayatından. Mesela (reklam değil, kendi paramla yaptığım şeyleri yazıyorum) beğendiğim dizileri bir gün sonra utube’dan izliyorum, Fox’ta Nevşin Mengü, Çiğdem Toker’li programı bir gün sonra, İsmail Saymaz ve Levent Gültekin’li tüm programları bir gün sonra utube üzerinden takip ediyorum. Her ne iş yapıyorsam onu yaparken kulaklıklarımı takıyorum, yayını açıyorum, radyo gibi hem dinliyorum hem her ne yapıyorsam nereye gidiyorsam, yürüyorsam ya da alışverişteysem, bir kulağım “radyoda” işimi öyle görüyorum. Reklamsız, mis gibi. Utube Premium’a verdiğim her kuruş helal vallahi. Aynı şey Spotify vb platformlar için de geçerli. Reklamlardan kurtul.

Temizlik. Seni ne rahatlatıyor biliyorsundur artık, kaç yaşına geldin. Beni temizlik yapmak rahatlatıyor. Yorucu ama sevdiğim bir şey. Farklı yerler için farklı eldivenler, fırçalar, rengarenk fiber bezler, değişik temizlik ürünleri, mikro fiber mendiller ve temizliğin kokusu beni çok rahatlatan bir şey. Ha, kollar bitti tabi. Yıllarca çat çat klavyeye vurmaktan ve bir miktar titizlik hastalığından (genetik faktörlerde dahil tabii annem ve teyzemde de var) kollarımda sinir sıkışması varmış. Doktor kolluk verdi, akşam iki koluma da kolluk takıp öyle uyuyorum artık yoksa kollarımın ağrısından uyanıyorum gece. Yaa, işte yaşlılık… Hey gidi… Ama temizlik vazgeçemeyeceğim bir şey olduğu için daha az kendimi yoruyorum, canım Esra’ya daha çok iş bırakıyorum artık ama yine de devam ediyorum yani. Seviyorsan kendini sakatlamadan değişik aparatlar kullanarak aynen devam.

Yemek. Hani bazı insanlar strese girdiğinde yemeden içmeden kesilir. Şaşıyorum buna ben. Nasıl yani? Yemek yemek dünyanın en şahane şeyi (hele tatlı yemek) bir insan stres altındaysa niye yiyemesin aksine daha çok yemez mi? Vallahi ben deli gibi yiyorum mutsuz, gergin veya üzgünken. Ne yemek hemde. Evet, kilo anlamında riskli bir hareket ama kendini kötü hissediyorsan o kahvenin yanına o çikolatalı kurabiyeyi almalısın yahu. İnsanın günü aydınlanıyor. Ay çöreği çok seviyorum ben. 7/24 ayçöreği ile yaşayabilirim. Şahane. Gerginsen tatlı yapıp tatlı yiyebilirsin.

Alkol. Evet, alkol dostunuz değildir ama bazen de öyledir. Tüm dostlarınızla olduğu gibi onunla da mesafeli ve dikkatli bir ilişkiniz olabilir. Zor bir günün akşamında bir kadeh buuzzzzz gibi serin, ağzı açık bırakılıp gazını atmış, dinlendirilmiş beyaz şarap… Bak sevgili okur anlatıyorum, evdeki üfürük kadehleri sal. Yeter sıkılmışsındır onlardan. Git Paşabahçe’ye kendine yeni bir kadeh seç. İlla 12 tane alman da gerekmiyor, 1 tane al, 2 tane al, illa takım yapman gerekmiyor çeyizlik gibi, kendine al kendine. Eve gel. Utube’dan sakin bir jazz gecesi müziği aç, bir yandan salata hazırlarken bir yandan bir kadeh beyaz şarap koy. Minik minik dans et mutfağında, yeşillikleri büyük makarna tabaklarına yerleştir. Üzerinde zeytinyağı gezdir, bir yudum şarap al… Bence şahane.

Hayvan sahiplen. Ben kendimi böyle bir mutluluktan nasıl mahrum bırakmışım yıllarca diyeceksin. Evet, sorumluluk istiyor, evet illa zahmetli ve masraflı ama şahane bir duygu. İnanılmaz bir mutluluk. Hayvanlar hayatı zenginleştiriyorlar. Hayvansız ev çok boş değil mi? Ağaoğlu’nun sattığı örmek daireyi geziyormuşsun gibi. Hayvanlar hayatı güzelleştiriyorlar, stresi azaltıyorlar.

Kahve. Uzmanlar stres varsa kafeini azaltın diyor ama anlamadım yani. Stresliysen süte yapılmış mis gibi kahve gibisi var mı? Hele kışın, ohh sıcak sıcak şahane oluyor. Yanına da tarçınlı bisküvi. Kafeinsiz kahve de kullanabilirsin, içimi daha da yumuşak oluyor, tam keyif.

Bakım. Yıkanmak, saçlara bakım yağları sürmek, elleri kolları kremlemek, cilt maskeleri, evin içinde kafada havlu, bornozla gezmek, kocaman bir bardak limonlu yeşil çay yapmak. Şahane bence.

Filmler. Çok güzel filmler diziler var. Mutlaka izleyecek dizi yakala kendine. Akşam olsa da bakalım ne olacak izlesek dediğin, merak ettiğin güzel bir polisiye. Bu ara polisiyelere sardırdık biz. Çok keyifli oluyor.

Yürüyüş. İçerde dışarda fark etmez, yürümenin insana iyi gelen bir tarafı var. Yürürken (hele açık havada) ne salgılıyorsak insana çok iyi geliyor. 

Kocaman bol pijama veya sabahlıklar. Sabah ilk kalktığında günün ilk kahvesini pofur pofur bir sabahlıkla camdan bakarak içmek çok şahane değil mi? Seni sarıp sarmalayan bir pijama takım veya sabahlık kışın olmazsa olmazı sanki. Sabahın o ilk serinliğinde o pufur pufur konforlu giysiler insana bebekmiş gibi hissettiriyor.

Resim. Çocukken resim yapardık. Yapabiliyor muyuz diye de bakmazdık hepimizin bir resim defteri bir suluboya kutusu vardı. Oğlumuzun okulu için yıllar boyunca alınan ve asla kullanılmayan boya takımlarıyla oynuyoruz bazı akşamlar Sarhan’la. Kendimizce sanat çalışmaları yapıyoruz. Çok eğleniyoruz. Kim bilir belki bir gün iyi bir iş çıkartırsak duvarımıza da asabiliriz, belli mi olur?

Bunlara şunları da ekleyebilirsin sevgili okur;

Herhangi bir İstanbul Kitapçısına gitmek

Hala çok soğumamışken deniz kenarında yürümek

Değişik yemek tarifleri denemek

Biletix takip edip aklına yatan etkinliklere katılmak

Arkadaşlarınla kahve kapatıp fal bakmak

Saç rengini veya şeklini değiştirmek

Yaşadığın şehirdeki eski semtleri, mahalleleri gezip fotoğraf çekmek

Spor yapmak

Bir kursa başlamak

Şimdilik bu kadar sevgili oku. Kendine çok dikkat et lütfen ortalık çok karışık. İyi olmaya çalış. Geçecek bu dönem, biliyorsun, her şey biter. Hiçbir şey asla sürekli iyiye de kötüye de gitmez. Değişir.

Bekle sadece.

Huzur dolu bir hafta dilerim. 

XXX

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

instagram.com/mehtaperel

twitter.com/mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)