BENDEN ÖZETLER

Bu hafta sizinle yazı yerine başka bir şey paylaşayım dedim. Sevgili Yayın Yönetmenim Kadir Aydemir bu hafta bana, Yitik Ülke Yayınları için kendisine ulaşan, Bilgi Üniversitesinden bir öğrenciyi yönlendirdi. Sevgili Eda Soğancı okul çalışması için yazar olarak benimle, ve iki tane de editör arkadaşımızla bir e-söyleşi yaptı. Ben sizinle bu hafta benimle olan yazışmamızı paylaşmak istedim. Bu hafta da böyle olsun, hazır yazılmış işi paylaşayım, bitkin hissediyorum kendimi, biraz kolaya kaçayım, hem sadece hocalar değil sizler de okumuş olun hem de benim “bu hafta ne yazayım” sorunsalım çözülsün.

Sorular Eda Soğancı, cevaplar ben.

Güzel bir hafta dilerim.

XXX

1. Biraz kişisel bir soruyla başlamak istiyorum. Dürüst olmak gerekirse hocamızın bize sunmuş olduğu yayınevi listesinden benim Yitik Ülke’yi seçmemin en büyük sebebi isminin bende yaptığı çağrışımdı. Yayınevi gibi somut ve oldukça önemli bir kültür kurumunun isminin Yitik Ülke olması ile ilgili sizin düşünce ve hisleriniz nelerdir?

Bana şiirsel gelmişti. Bilemiyorum, belki Yayın Yönetmeni Kadir Aydemir’in şair olduğunu bilmem de etkili olmuştu ama yüreğe dokunan, sanki sızısı olan bu isim hoşuma gitmişti. Firma ismi değil ‘Yitik Ülke’. Edebiyat çağrıştırıyor. Çok doğru buluyorum böyle bir isimlendirmeyi ve benim de duygu olarak diğer yayın evlerinden daha yakın, daha benim tarafında bulmama sebep olduğu kesin.


2. Bu yayınevi ile çalışmayı seçmenizin özel bir sebebi var mı? Birçok kitabınızın Yitik Ülke’den çıktığını gördüm. Birlikte çalışmaya devam etmenizin gerekçelerinden bahseder misiniz?

Kadir ile birbirimizi anlıyoruz, kendisi de yazar olan bir yayın yönetmeniyle çalışmak sizin yazar olarak kendinizi ifade etmenizi kolaylaştırıyor. Kadir benim yayın yönetmenim ama kitaplarım üzerinde iki yazar, iki edebiyatçı gibi konuşup, buradan ilerleyebiliyoruz ve böyle olduğu için ilerleyebiliyoruz aslında. Çalışırken kendimi patronaja anlatmaya çalışan bir yazar olarak bulmamaktan, boğulmamaktan, fikrimin sorulmasından çok memnunum. Ben 20 yıldır profesyonel olarak medya sektöründe çalışıyorum. Bu işten ekmeğimi kazandım. Dolayısıyla benim de tecrübem, fikrim, önerim, öngörüm oluyor ve buna değer veren, elbette kendi prensipleri  ve kurumsal duruşu dahilinde, benim de ne hissettiğimi bilmek isteyen, benimle konuşan bir yayıncıdan başkasıyla zaten çalışamazdım. 

3. Yazar olarak tasarımda söz sahibi misiniz? Kitabın hangi fontla kaç puntoda basılacağına, kapak tasarımına veya varsa içerikteki görsel ögelere siz mi karar veriyorsunuz? Hangi grafik tasarımcılarla çalışacağınızı siz mi belirliyorsunuz yoksa yayınevi mi yönlendirme yapıyor? 

Kapak çok mühim. Kitabın içini yayınevim kendisi belirler ben müdahale etmem. Son romanımda iki ayrı öykünün iç içe geçtiği bir hikaye anlattığım için iki ayrı yazı karakteri kullanmamızın okurun geçişlerde kopmamasını sağlayacağını hatırlattım sadece. İç tasarıma dair tek önerim bu olmuştur. Kapak, öte yandan, başka bir hikaye. Özellikle son romanımda kapağa çok dahil olmak istedim çünkü benim anlattığımın, satır aralarına sakladıklarımın, hissiyatımın, okura geçmesini istediklerimin bir yansımasını görmek istedim. Şimdi şöyle bir durum var, kapak çok özel bir şey. Bir yandan yayınevinin çizgisine ters düşmeyecek ama bir taraftan da siz yazar olarak sizden sonraki kuşağa, kitapçılara, kütüphanelere bir iz bırakıyorsunuz. Bir gün ölüp gidiyorsunuz ama kitabınız, sizden bir iz olarak kalıyor. Bir heykel gibi, resim gibi, müzik gibi. Siz nasıl hatırlanmak istiyorsunuz? İlk hatıra o kapak. Üzerinde adınız yazıyor düşünün. Bu sebeple, özellikle kapak benim için çok mühim ve seviyor olmak isterim kapağını. 

4. Editörlerle içerik konusunda anlaşamadığınız hiç oldu mu? Böyle bir durumda ortak paydada buluşmak mümkün oluyor mu?

Editörler kitaplarıma karışmazlar. Yazım hatalarımı düzeltirler, bir önerileri varsa dile getirirler, ben elbette o öneriyi yazdığım romanın ışığında değerlendiririm. Benim kitaplarımda böyle bir müdahaleler, tartışmalar yaşanmaz. Editörüm de yazarsa hikaye üzerinde gerekiyorsa konuşuruz, değilse zaten böyle bir konuşmamız da olmaz. Ben yaşlı ve tecrübeliyim böyle müdahaleler için. Belki daha genç arkadaşlarla…

5. Hem kendi bireysel işlerinizi hem de birlikte çalışmakta olduğunuz Yitik Ülke’yi göz önünde bulundurarak şehrin kültürel yaşamına olan katkınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yayınevinin çok büyük katkısı var çünkü yerli yazarlarla çıkıyor okurların karşısına. Yitik Ülke’nin, pek çokları gibi, sadece satacağına inandığı telifi düşmüş yabancı işlerin çevirisiyle değil, adıyla sanıyla bu işe gönül vermiş Türk edebiyatçıların eserleriyle rafları doldurduğunu görürsünüz. Ben yazar olarak… Ben romanlarımı yazıyorum. Bu, biz varız demek. Edebiyat var demek. Türk romancılar hala yerlerinde duruyor demek. Üretmeye, yazmaya, düşünmeye devam ediyoruz demek. Nasıl bir dönemden geçersek geçelim biz buradayız, bitmiyoruz demek. Hiçbir şey demek değilse de umut demek. Ben bunu çok değerli buluyorum. 

6. Kendi gözünüzden kurumun bir değerlendirmesini yapmanız mümkün müdür? Olumlu veya olumsuz/eksik gördüğünüz yönler nelerdir?

Çok fazla yerde çalıştım ben. Kocaman kocaman isimlerde çalıştım. Büyük büyük markalarla, medya gruplarında çalıştım. Yitik Ülke tam benim , aradığım gibi. Karakter sahibi, nitelikli, sakin ve butik. Bu saatten sonra ne daha azını ne de daha fazlasını isterdim. 

XXX

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

instagram.com/mehtaperel

twitter.com/mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)