“VELİ”LİK BİTMEYEN MESLEK

Kısa bir aradan sonra tekrar merhaba sevgili okur. Böyle zaman zaman kaçıyorum, kaytarıyorum biliyorsun artık. Bir nevi kafa izni. Neden? Çünkü gündem fena. 

Mesela, artan şiddet olaylarını görüyorsun değil mi? Ekonomik koşullar kötüleştikçe daha da artacak. Moral bozmak istemiyorum inan ama bence bunlar iyi günlerimiz. Ortalıkta dolaşan, ne idüğü nereden geldiği belli olmayan ipsiz sapsız kitleye bir de geçim sıkıntısıyla canı burnunda bizim ipsiz sapsızlar eklendikçe… Ne olacağını düşünüyoruz ki? Müstahak olmaya müstahak ama umuyorum benimle, sevdiklerimle, sizlerle yolları kesişmesin işte. Aynı memleketin içinde bu saçma sapan insanlarla, suçlularla, kontrolsüz azgın çoğunlukla kaç kaç nereye kadar? Bir de silahlılar. İnanılmaz değil mi? Sen sokakta gökkuşağı bayraklı t-shirtle gez alıyorlar ama millet belinde silahla tekel bayii basıyor falan. Aynı ülkede yaşamıyoruz sanki.

***

Gurbetçiler dolanıyor yine etrafta. Mağazalarda ağzında ciklet, kendi aralarında kırık bir Almanca ile konuşan esmer insanlardan bahsediyorum, evet. Almanca konuşunca Alman sanacağımızı mı düşünüyorlar? Komik bile değil. Ya böyle dışlamacı, ötekileştirmeci yazmam yakışık almıyor ama Ekrem İmamoğlu değilim ben. Herkesi kucaklayamıyorum. Hoşlanmıyorum arkadaş, sevmiyorum. Onlar da beni sevmesin. Oy verme reflekslerini, yaşam şekillerini, tarzlarını beğenmiyorum. Onlar da beni beğenmesin. 51 yaşıma gelmişim, kimseye yaranmak derdiyle yazı yazmadım bundan sonra da yapacak değilim. Gıcık oluyorum. Araplar da İngilizce konuşuyor ya aralarında. Sanırsın İngiliz sanıcaz Allah’ın Arabını İngilizce konuşunca. Bunun bizdeki, “ay ben yurt dışına çıktığımda beni İspanyol sanıyorlar, kimse Türk olduğuma ihtimal vermiyor” ezikliğinden ne farkı var? Hiç! Hepsi sevimsiz işte. Boş beleş tipler.

***

Veli grupları olayları tam hız devam. Evet, hala. Ülkelere göre ayrıldık şimdi. Fransa velileri, İtalya velileri, Hollanda velileri, İngiltere velileri… Türkiye’nin her yerinden anneler dayanışmaya çalışıyorlar aslında. Bunu söyleyeceğime inanmazdım ama işe yarayan bir sistem. Büyük bir grubun içindesin ve acil bir durum olduğunda illa aynı şehirde bir başka çocuğun velisi ile konağa geçebiliyorsun. Bu kısmı şahane ama sadece böyle olamıyor tabii. İster istemez bir online sosyalleşme başlıyor. Zor. Değişik değişik insanlar, değişik yaşamlar. Sinsiler var mesela, çok fenalar. Bunlar kendilerini depremzede olarak tanıtıp okulu, öğretmenleri, diğer öğrencileri, velileri manipüle ediyorlar mesela. Burslara başvuruyorlar, online ders yapıyorlar, kopya çekiyorlar. Kimse de anlamıyor sanıyorlar. Genel olarak suçlular böyle galiba. Bir suç işliyorlar ve kimsenin anlamadığını düşünüyorlar. Çok rahatsız edici bir durum. Daha neler neler… Pat diye gideceğin gün havaalanına gelip çantana çocuğuna götür diye baklava sıkıştıranlar, içinde ne olduğunu bilmediğin bir torbayı senle göndermeye çalışanlar. Öyle zor ki, ne hayır diyebiliyorsun çünkü yarın senin de işin düşebilir ne içinde ne olduğunu bilmediğin bir şeyi alıp bavula koyabiliyorsun. İnsan böyle köşeye sıkıştırılır mı? Değil mi?  Çok zor ya insanlarla… Valla sevgili okur, insan olayı zor. Sen de çocuk yollayacaksan falan ya söyleme gideceğini, son dakikada geldik falan de veya şöyle de: “Sadece acil evrak götürebilirim yerim yok”. ‘Hayır’ demek lazım çünkü tehlikeli bir şey. Öyle sıkıntılı işler ki. Mesela, çocuklar tek çocuk büyümüş, münferit tipler zaten. Böyle organize olalım, kolektif çalışalım falan gibi bir durumu yok çoğunun. Dış ses kesen kulaklıklarla falan dolaşıyorlar adamlar. Yaz geliyor, bir kısım genç ev veya yurt odası boşaltacak, çünkü yaz boyunca ödeme yapmamak için. Eylül için tekrar anlaşıp çıkacaklar. Peki, eşyalar ne olacak? Gençler kendi aralarında halletse sorun yok, çocuklar kime ne sorulur kime ne sorulmaz birbirlerini gayet güzel ölçüp tartıyor ama anneler birbirine soruyor. O sıkıntı. Düşün, senin kızın zaten ufak bir yurt odasında veya 30 m2 bir stüdyo dairede. Yıllarca orada olacakları için heeeerrrr şeyleri orada. Oda ağzına kadar dolu zaten. Başka bir çocuğun her şeyini nereye koyacak? Öyle zor işler ki. Valla üniversiteye geldiler diye annelik sosyalleşmeleri azalmıyor, iş daha çetrefilli hale geliyor bile denebilir. Böyle bir umudun varsa seni şimdiden uyarayım sevgili okur. Dur dur şu örneği vereyim sana, mesela çocuk özel üniversitede, devlet üniversitesine geçecek ama bir sınav var onu geçmesi lazım, başka çocuklar da aynı sınava girip kendi çocuğuna rakip olmasın diye kendi çocuğunun geçmek istediği okulu b*kluyor mesela ki millet orayı yazmasın yatay geçişte. Kendisininki geçince de şey diyecek herhalde, çok istemiyordu burayı ama kısmet işte… Böyle bu işler yani, kime güvenip kimi ciddiye almayacağını bileceksin ve bunu WhatsApp mesajlaşmaları üzerinden çözeceksin. Çünkü çocuklar tamam aynı şehirde de veliler değil. Sen Eskişehir’desin o Antalya’da mesela. Görüşmüyorsun yani. Uyanık olmak lazım valla ortalık çok ilginç. Diyorum ya, ekonomi bozulunca her şey bozuluyor. Karpuz dahil.

***

Bu sene karpuzlar beni memnun etmedi. Ne güzel karpuzlar yiyorduk eskiden artık meyvelerin de tadı kalmadı. Biz mi karpuz seçmeyi bilmiyoruz her şey mi çöp bilmiyorum. paraya da kıyıyoruz ama çıkan böyle eehh işte. Bi karpuz keyfimiz vardı o da güme gitti. Ne karpuz, ne muz, ne çilek ne kiraz  hiç birinden tat almadım. Bir de kurt çıkıyor… Bunu da söyleyeceğime inanmazdım ama meyve olayını da bırakacağım sanırım.

***

Zamların farkındasındır sanıyorum. Yani bu işler nereye gidecek gerçekten merakla bekliyorum. Dünyanın her yerinde elektrikli arabaya geçen insanlara türlü kolaylıklar sağlanıyor ama bizde YOK elbette. Çevrecilikten ölüyoruz ya ondan herhalde. Normalde ben elektrikli araba alacaksam belli vergilerden muaf olmam lazım çünkü doğa dostu bir araca geçiyorum, değil mi? Dünyada böyle, bizde tam tersi. Valla neresinden tutsak elde kalıyor, bir şey demiyorum ben artık. Saldım.

***

Hala emekli olamadım bu arada sevgili okur. Benden küçükler oldu, benden sonra başvuranlar oldu, eşim oldu,  ben olamadım. Neden? Bilmiyorum. Her alanda Sarhan benden çok seviliyor. 

***

Kedimin boynunun tam ortasında, hani insan olsa adem elması olan yerde bir tüy dökülmesi var. Nedir anlamadım acayip kafam bozuldu. Veterinerimize fotoğraf attım ‘bir şey yok, genişlerse haber ver’ dedi. Eve çağıracağım. Aklım kedimde, neden boynundan tüy dökülür ki kedinin? Ne olmuş olabilir? Hasta olmasın. 

***

Oğlum da geldiğinden ailecek sağlık kontrollerimizden geçtik. Ne var ne yok her şeye baktırıyoruz. Mamografini unutmuyorsun değil mi sevgili okur? En son gittiğimde doktorum dedi ki, senin gibi düzenli gelenlerde bile iki muayene arasında yani bir sene içinde gelişebilen kanser hikayeleri olabiliyor, o yüzden sürekli elinle kontrol edeceksin, eline bir şey geliyor mu bakacaksın dedi. Ben de sana söylüyorum bunu. İki kontrol arasında da kendimiz yoklayacağız. Unutma tamam mı? Yıllık Kadın Doğum kontrollerini de unutma sevgili okur. Üreme organlarımızı baktırıyoruz, mottomuz bu! Adamların da prostat kontrollerinin yapılması gerekiyor. Onları da çeke çeke götürmemiz lazım. Ve herkesin 50 yaşından sonra mutlaka bir kolonoskopi yaptırmasını tavsiye ediyor doktorlar. Amacımız sonsuza kadar yaşamak değil elbette ama sağlıklı yaşamak. Kontrollerini ne olur ihmal etme sevgili okur, canım benim, anlaştık mı?

***

Havalar çok sıcak görüyorsun. Senden ricam sokak hayvanları için su bırakman. Unutma bir kap mama bir kap su. Biz yapmazsak başka yapacak kimse yok. Biz olmazsak açlar, susuzlar. Ne olur, olduğun yerdeki zavallı hayvanları açlığa susuzluğa terketme. Lütfen.

Yaz sebebiyle arada kaçsam da bir sonraki hafta kesin buradayım. Seni bırakmam biliyorsun. Biz varız, sen ve ben. Beraberiz. Yalnız değilsin yani. 

Güzel bir hafta diliyorum sevgili okur. İyi ol olur mu?

xxx

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 20 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

instagram.com/mehtaperel

twitter.com/mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)