SENİ SEVMİYORLAR

Bu nasıl bunaltıcı bir mevsim sevgili okur? Yani sıcaktan ayrı soğuktan ayrı şikayet eden aksi, yaşlı emekliler gibi olmak istemiyorum ama bu hava nedir? Bunaltıcı, pis, yapış yapış… Tam leş İstanbul havası. Bu arada emekli demişken, ben emekli olamadım hala. Beni emekli etmiyor Çalışma Bakanlığı, çok ilginç. Hep bir meşguliyet hep bir yoğunluk, Sarhan oldu ben olamadım. İlla koca eline bakalım istiyorlar herhalde. Yani ben önce başvuru yaptığım halde kocamı önce emekli etmelerini başka nasıl açıklayayım bilmiyorum. Acayip kuruluyorum bu duruma. Aşı da önce ona çıkmıştı. Beni sevmiyorlar, öyle düşünüyorum ben artık. Sevilmeyen çocuk gibiyim devlet baba için, öyle okumluyorum.

Neyse.

Su kalmamış diyorlar, klasik. Kalmaz tabi, İstanbul 20 milyona suyu nereden bulacak? Bir şehir nasıl üç şehir büyüklüğünde şişer arkadaş? 20 milyonluk şehir mi olur? Herkes bir kez sifon çekse biter ki zaten. Yine iyi g*tümüzü yıkayabiliyoruz hala bu şehirde. Herhangi bir AVM’de kuyruk beklemeden tuvaleti kullanabiliyor musun mesela? Her yer ne kadar dolu görüyorsun değil mi? Bu ne kadar çok insan arkadaş, ne oluyoruz?

Neyse.

Cumartesi akşamı Bahçeşehir’de, gölette, mekanlardan birinin valesinden araba çalmaya uğraşırken valeyi, vurmuşlar, ölmüş çocuk. Vurulma anının videosunu da gördüm… İnanılır gibi değil, silahı aracın camından çıkarıp çat çat vuruyor. 

Herkes orada olabilir o an! Cumartesi akşamı, saat 10:30, Bahçeşehir’de oturan insanlar hafta sonu gölete inemiyor artık ama inebilirsin de yahu ve şurdan bi dondurma alayım veya yürüyüş yapayım derken yanlışlıkla vurulabilirsin. Olabilir yani. Bu ne? Hakikaten nasıl yaşıyoruz hala bilmiyorum, Allah koruyor, annelerimizin duaları koruyor, ortalık suçlu dolu iyi başımıza bir iş gelmiyor. Tahtaya vuralım, çağırmayalım sevgili okur.

Neyse.

Apartmanda bazı sorunlu insanlar kedi beslenmesinden rahatsız oluyormuş. Evet. Var bunlardan hala. Bunca olay içinde, yani buuunca olay içinde adamın konusu bu, kedi var. Buna kuruluyor. Deli olmalı değil mi? Pahalılık, benzin zamları, hergün okutulması zorlaşan çocuklar, ülkedeki kayıtsız göçmenler, bir ev bir araba olmanın hayal olması, yarın bir gün bu çocukları evlendirirken neler yaşanacağı, batan işler, artmayan maaşlar, gidilemeyen tatilleri koca bir ülkenin insanlarının gurbetçilerin ve yabancıların hizmetlisine dönüşmesi, patır patır insanların sokaklarda vurulması, doktorların kaıyor olması falan değil… Kedi… Bir insan bunca şey içinde kediye kurulmak için ne kadar sevilmemiş olabilir? Cevap veriyorum hiç sevilmemiş olmalı! HİÇ! Çünkü bunca işin içinde hala birilerinin sokak hayvanları için zaman ve bütçe ayırıyor olmasını hanca kıskançlıkla, hasetlikle ve harislikle açıklayabiliyorum. Diyor ki ben insan olduğum halde şu kedi kadar sevgi görmüyorum.

Şişş sana söylüyorum! Göremezsin… Sevilmeyecek bir insansın sen! Seni kimse sevmiyor! Sev me ye cek! Sen bunca işin içinde hala sokaktaki kediyle uğraşacak kadar kötüsün kim niye sevsin seni? Neyin var senin sevilecek? Bununla yüzleş ve hayvanları rahat bırak!

Herkes delirmiş bizi de delirtecekler en sonunda. Böyle kulaklarından tutup ağzının içine tükürecem ben birinin, iş oraya doğru gidiyor.

Neyse.

Ay gerildim seni de germeyeyim şimdi pazartesi pazartesi. Haftaya stresle başlama dur canım benim. 

Yaz okuluna kalan dersimi de verip yeni ders yılına kadar kafa tatilime girdim. Pek hoşuma gitti sevgili okur sorma. Ders çalışmak çok zevkli, sınava girdim, güzel hazırlanmıştım, soruları tık tık cevapladım, herkesten önce de bitirdim (ne oluyorsa) kağıdımı kontrol ettim, ay bir hoşuma gitti sorma. Çalışkan Mehtap. Çok sevimsizim biliyorum ama çok güzel vakit geçiriyorum. Kışın en güzel etkinliği çay, kedim, battaniye ve dersler. Hiç sayısal yok hep sözel, şahane. Çok tavsiye ederim, seç bir bölüm takıl sevgili okur, vallahi kafa açılıyor. Bir de storytel uygulamam ve kitaplarım. Boşver ay kitap kokusu bilmemne diyenleri. İnsanın kütüphanesi için, arşivi için veya koleksiyonuna ekleyeceği, alacağı kitaplar ayrı. Onlar zaten var ama kitap dinlemek de gayet güzel bir eylem. Radyo tiyatrosu gibi, her işi yaparken yapabiliyorsun, oturman gerekmiyor. Çok öneririm. 

Kendine iyi bak sevgili okur. Kendini ayıkla. Hani ünlü yönetmenin dediği gibi, ‘kendimizi, kendimizle vakit geçirmenin yalnızlık olmadığını bilecek şekilde yetiştirelim’. Kendimizle kalmak iyidir. İnsana çok ihtiyacın olmayacak hayatta. İnsan virütik bir canlı, yoruyor.

Güzel bir hafta dilerim. 

xxx

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 20 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

instagram.com/mehtaperel

twitter.com/mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)