MEMNUN MUSUN DEĞİL MİSİN?

Ev-vet sevgili okur nasılsın iyi misin? Bil bakalım geçen hafta neden yoktum? Evet, tatildeydim. Peki sor bana takacak bir şey buldun mu yine Mehtap de… Şüphesiz!

Bu yaz sezonunu da kafayı (henüz) kırmadan neticelendirebiliyoruz şimdilik. Şükür! Eylül gibi kısa bir tatil daha düşünüyorum ama çocuklarınızı alıp okula vereceğinizi umduğumdan sağlık endişem yok. Arkadaşlar hepiniz mi Decathlon’daydınız bu yaz? Neden herkes çocuğuna (ve kendine) paddle board aldı?

Neden?

Ve diyelim ki alındı, neden açıkta binilmiyor bunlara? Neden suda kafamıza nereden kürek gelecek diye çoluğunuzdan çocuğunuzdan kaçarak yüzmeye çalışıyoruz? Şöyle anlatayım ki anlaşılsın. Kolluk veya simit değilse, bir insanın kullandığı su aletini açıkta kullanması lazım. Yani jetski, kano, rüzgar sörfü, paddle board, kayık artık neyse o alet, insanların yüzdüğü değil yüzmediği yerde olması lazım Kİ bir sakatlık çıkmasın. Değil mi? Yani, gayet basit bir mantık değil mi bu? Su araçlarıyla yüzen insanlara çarpmayacak, üzerlerinden geçmeyecek şekilde, değil mi arkadaşlar? Düz-basit medeniyet bilgisiyle dahi erebileceğimiz bu bilinç düzeyin neden eremiyoruz? 

İnsanlar ne yiyip ne içiyor ben anlamıyorum. Gerçekten. Bir şey oldu bu halka, kafalar mı durdu, bilinçler mi kitlendi, algı sistemi mi çöktü, bir şey oldu. Havadan mı sudan mı bilmiyorum ama bu yolda, çarşıda, trafikte, sahilde, markette, otoparkta gördüğüm alıklığı anlayamıyorum.

Belki de alıklık değil de artık hiç kimsenin umurunda değil. Sanırım bu daha mantıklı bir açıklama. Hiç kimse hiç kimsenin umurunda değil. Tamam birbirimizi sevmiyoruz benim bununla sorunum yok ancak eğer böyle Himalaya’larda tek başımıza yaşamıyorsak basit toplumsal kurallara uymak gerekmiyor mu? Mesela nasıl çıkarıp camdan dışarı işemiyorsak… Yapmıyorsunuz değil mi? Yapmıyorsunuzdur…

***

Yaz okuluna kalan tek dersimi de geçtim sevgili okur. Yeni seneye hazırım. İlk sene hazırlık/deneme/öğrenme senesi gibiydi, bu sene daha fazla ders almayı bir deneyeyim diyorum. Olmadı yine yaz okuluna kalırım ne yapalım artık. Kış sevmiyorum biliyorsun, hiç hem de, özellikle soğukta sokak hayvanları fikri kalbimi sızlatıyor ama çay, kedim ve evde kendimle ve kedimle ders çalışma fikri inanılmaz içimi ısıtıyor. Akşam Sarhan’la dizi izlemek, Sabah Müge izlerken sabah sporumu yapmak, Torino’ya oğluma gitmek, oğlumla görüntülü konuşmak… Böyle düşününce çok da fena değil dimi? Allah sağlık versin inşallah da yapabilelim. 

***

İçki yasağına dair bir şeyler okudum. Bir kısım yumuşatmaya çalışıyor “canım tam olarak öyle değil” bir kısım “bu bir başlangıç yolunu yapıyorlar” diyor. Yok Amerika’da da öyleymiş falan. Bize ne Amerika’dan sevgili okur? Her ülke kendi dinamikleri ile değerlendirilir. Amerika’da eyalet sistemi de var ve bazı eyaletlerde gay evlilikleri serbest bunu ne yapalım o zaman? “Amerika’da var”

Bu arada bence gay evliliklerin hiçbir sakıncası yok buradan belirteyim. İnsanların özel hayat tercihleri beni ilgilendirmiyor, herkesin kendi bileceği iş. Bazı eyaletlerde Marihuana serbest. Kanser hastalarına ağrı kesici olarak yazıyorlar bile. Bunu ne yapalım mesela? Bence bunun da bir sakıncası yok. 

Kısaca, insanların özgürlükleri beni rahatsız etmediği sürece rahatsız olmuyorum. Şöyle: Bana sen bunu içemezsin demezlerse rahatsız olmuyorum. Aynı şekilde içip beni rahatsız etmiyorlarsa ondan da rahatsız olmuyorum. İçip ben rahatsız ediyorlarsa rahatsız oluyorum. Benim yaşam şeklime karışıp bana kendi inançlarını dayatmaya kalkarlarsa da rahatsız oluyorum. Herkes gibi yani.

Bu arada alkol alkol diye öcüleştiriyorlar da bunun adı içki. Deli deli zamlar koymasınlar da herkes cafelerde barlarda içsin. Ama öyle bir zamlandırdılar ki gençler mecbur marketten alıp sahilde bira içiyor. Ne diyeceğiz buna biz şimdi?

***

Aksi ve yaşlı bir kedi gibi hissediyorum kendimi. Yüzüm asık, sevmeye çalışanı tırmıklıyorum ve memnuniyetsizim. Kendi içimde, ailemde, kendi hayatımda mutluyum çok şükür. İnsan olmasa çok güzel hayat yaşıyorum aslında bakma… İnsanlarla zor ama…

Yaşlandıkça annemi daha iyi anlıyorum. O da marketten aldığı incir kurtlu çıksa önce markete söylenmeye başlar oradan konu hepimize gelir ve “hiçbirinizden memnun değilim aslında hiçbirinizden” diye biterirdi. Kulakları çınlasın ben de öyleyim şimdi. Kimseden memnun değilim.

Kendine iyi bak sevgili okur. Yazın son günlerinin tadını çıkar, kış için enerji topla, sokak hayvanlarına merhamet et, bir kap mama bir kap su bırak, kendini sev, insanları boşver, mutlu olmaya bak.

Memnun kaldığın bir hafta dilerim. 

xxx

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 20 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

instagram.com/mehtaperel

twitter.com/mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)