TATİL KONUSU

Corona olmadan bir haftayı daha devirdik sevgili okur. Hem de hastaneye gittiğim halde. Bu hafta seninle biraz bunlardan bahsedelim dedim, ‘gündelik hayat devam ederken virüsü kendimize bulaştırmamayı nasıl becerebiliriz bakalım’ konusunda yazışalım ne dersin?

Bulaşırsa bulaşacak da ne kadar gecikirse işte…

Hastaneye gittiğinizde hiç bilmişliğe gerek yok, sağlık personeli ne diyorsa aynen uygulayın. Hastaneleri bölmüşler, içeride bölümleri ayırmışlar, benim gittiğim hastanede herkesin yeri değişmişti. Kapısında Çocuk Endokrinolojisi yazan yerde ortopedi doktorları vardı mesela. Covid19 tespit edilen hastaları ayırmak için hastanelerde çeşitli değişiklikler yapmışlar, iyi olmuş. Ufak bir yere de gidilebilirdi aslında ve Sarhan’ın tansiyon sıkıntısı çıktığında ağır hastaların ciddiye alıp gitmeyi düşünmeyeceği, göreceli olarak boş olacağını varsaydığımız ufak, klinikvari bir yere gittik ve hemen çıktık. Çünkü kapıdaki görevlide maske yoktu mesela ve bizim ateşimizi ölçmeyi düşünmediler dahi ve yok deve! Hemen çıktık ordan. Burada orta ölçekli bir yer vardı oraya gitmeyi de düşünebilirdik ama doktor o hafta yoktu ve ben kaderden kaçılmaz deyip hastaneye gittim tabii. Neyse uzatmayayım, laf dinler, hiçbir yere dokunmaz, maske takarsan, şansın da yardım ederse girip çıkıyorsun işte. 

Bu arada doğru teşhis koymuşum, artirit başlangıcı olmuş parmaklar, hem genetik hem de tuşlara vurmaktan dedi doktor. Resmen meslek hastalığı iyi mi?

Tatil olaylarını ne yapmayı düşünüyorsun sevgili okur? Ben sana otel ve uçak hiç önermiyorum valla. Kaçmıyor hiçbir yer, bu sene kasma. Varsa yazlık olayına girersin zaten. Yoksa, bak, kamp yapmak hakkında ne düşünürsün? Mesela karavan alıp böyle kıyı kıyı gezersin, Salda falan göre göre gidersin, güzel olmaz mı? Daha gençsen mesela çadır olayına girebilirsin. Decathlon’da falan çadırlar vardı yanlış hatırlamıyorsam ve online satışı açık. Günü birlik gezebilirsin. Tamam denizi deniz değil ama yine de bir tatil havası vermesi açısından Tuzla, Kumla, Darıca, Kumburgaz, Silivri, Adalar… Tekne kiralamayı düşünebilirsin. Herkesin bütçesine göre yapılacak şeyler var valla. Her şey olur otel olmaz bence. Ve uçak olmaz. Yok yani, bu yıl değil. Seneye de duruma bir bakmak lazım, bakalım aşı çıktı mı falan, ona göre. 

Bir miktar ağırdan almak gerekiyor bana kalırsa. Malum ekonomik sebeplerden sadece burada değil, pek çok başka ülkede de peyderpey hayatı açacaklar. Açmayıp ne yapacaklar? Herkesi maaşa bağlayamayacaklarına göre, keşke öyle bir şey olabilse tabii ama yok yani. Dolayısıyla biz akıllı olucaz, diycez ki burasının açılmış olması buraya illaki gidilir anlamına gelmiyor. Ben cebimde sürekli kolonya taşıyorum. Markete gireceğim zaman maskemin içine kağıt havluyu ikiye katlayıp, bir de onu koyuyorum (ve nefes alamıyorum cidden), hızlı hareket ediyorum. Dışarı çıkmam gerektiyse ve yürüyorsam ve kaldırımda başkası varsa yolumu değiştiriyorum. Maskemi hiç çıkarmıyorum. Elimde eldiven oluyor. Elimi yüzüme hiç götürmüyorum. Eve getirdiğim her şeyi silmeden içeri almıyorum. Sıkı dur sevgili okur, en nefret ettiğim şeyi yapıyorum, en en en en nefret… Ayakkabılarımı evin dışında çıkarıyorum.  Delirirsin! BEN! Bir müddet bekliyorum, sonra altını silip içeri dolaba alıyorum.

Bu arada sokakta tüküren var hala. Bilmiyorum nedir dertleri, şaşıp kalıyorum bu insanlara ben, varlar ama. O yüzden cidden ayakkabını içeri sokmadan önce sil sevgili okur. Sokaklar geri zekalı dolu böyle. 

Şu an tek endişem 9 gün her şeyi kapatıp bizi eve kitlemeleri. Tek endişem bu. Valla bak. Çıldırırmışım gibi geliyor. Umarım şöyle 4+4 falan yaparlar da (bayramı diyorum) donk diye bizi böyle kapamazlar. Yine ben kapıya çıkarım falan ama yine de yav… Bu kilitlenme işleri, sokak yasakları falan bana hiç gelmiyor. Psikolojik olarak gelmiyor. Ha diyeceksin serbestken ne yapıyorsun? Yapmıyorum bir şey ama yasağa dayanamıyorum. Geçen haftada aynı şeyi yazdım dimi? Dengem bozuldu deli gibi aynı şeyi tekrarlayıp duruyorum, “bizi kitlemesinler bizi kitlemesinler” diye diye ben… Allah korusun, bir şey olsa, hapse girsem falan aklımı kaçırıcam demek, onu anladım. Çok daha dikkatli olmam lazım demek ki. Efendi efendi, akıllı akıllı… Kendimi böyle F tipi falan düşünemiyorum. Ay Allahım yazdıysan boz. 

Töbe töbe, neler düşünüyorum yav. Gideyim ben bi pencere açayım.

Haftaya tekrar yazışırız sevgili okur. Kendine dikkat et, kimselere yanaşma bu sürede. 

Güneşli ve sağlıklı bir hafta diliyorum. 

XXX

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 17 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

Instagram:mehtaperel

Twitter: mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)