KONUŞMAYI BİLEN ÇOCUK

Kabalığın lüzumu yok…

Hayatım boyunca kabalık derecesinde dürüst olmaktan çektim sevgili okur. Çektim evet. Bu yazıyı “evirip çevirmeden” donk diye lafın ortasından konuşan birinin yazdığını aklında tut. Yani masanın diğer tarafında neler yaşanıyor biliyorum. İşte çocuklarımızı “eğitirken” tam da bu bakış açısından faydalanarak tavsiyelerde bulunmak istiyorum.

Çocuklarımıza (kendiminki dahil) baktığımda gerçekten bizden daha ilerde bir jenerasyon ile karşı karşıya olduğumuzun farkındayım. Bizim çocuklarımız oldukları için, biz onları öyle yetiştirdiğimiz için, özgüvenleri yüksek. Kendilerine güveniyorlar, inanıyorlar. Bunlar hep çok güzel. Biraz laubaliler ama zamanla (hayat kafalarına vura vura) düzelecek durumlar bunlar. Pat diye samimi olmamak, herkese duygularını açmamak, herkesle her şeyi konuşmamak falan geçer zamanla. Herkes hemen “kanka” falan ya… Öğrenecekler öyle olmadığını, elleme…

Benim zarar göreceklerini düşündüğüm kısım kelimelerle oynamayı beceremiyor olmaları. Özellikle erkek çocuklardan bahsediyorum, kelimeleri doğru kullanmaları, düşüncelerini, etrafı ve karşılarındaki (ÖZELLİKLE KADINI) insanı rahatsız etmeden, incitmeden aktarmayı öğrenmeleri (öğretmemiz) çok önemli.

Aynı çocukluktaki gibi düşünün. Nasıl küçükken küfür ettiklerinde gülüp alkışmak doğru değilse, bu sanki hoş bir durummuş gibi davranmamız çok yanlışsa…. Büyüdüklerinde de, fikirlerini söylerken kabalaşmalarını tolere ettiğimiz hatta desteklediğimizde ilerde, kız arkadaşlarıyla (karılarıyla) ilişkilerinde, iş hayatında, okul hayatında çok sıkıntı yaşayacaklar.

Zor olacak, örnekle anlatalım:

Oğlum saçlarımı toplamamdan hoşlanmıyor. Açık ve dağınık saçın bana daha çok yakıştığını düşünüyor ki doğrudur. Genel olarak da kendine bakan bir insan olduğumdan oğlum beni şekilsiz görmeye pek alışkın değildir. Evde tadilat olduğu ve aynı dönemde safra kesesi ameliyatından yeni çıktığım, yani ziyadesiyle yorgun olduğum bir dönemde birlikte döner yemek üzere evden çıktık (okursa kesin kızacak niye anlatıyorsun diye). Ben de saçlarımı toplamışım, makyaj yok falan… Bana baktı ve “ya anne hakikaten berbat görünüyorsun aç şu saçlarını” dedi…

Dediği yüzde yüz doğru. Yorgunum, uykusuzum, evde 6 adam çalışıyor zaten iyi görünmemeye çalışıyorum, safra kesem yok bir sürü şey yasak, açım, sıcak… Gerçekten berbat görünüyorum ama bunu söylemenin yolu bu değil. Sonrasında;

-Bak oğlum. Bir şeyi söylemenin türlü çeşit yolu var. Bizi insan yapan kelimeleri kullanabilmemiz, insanlar arasındaki kalite farkı da o kelimeleri kullanırken ki becerilerimizde saklı. Hayatta umursamadığın, kırılıp kırılmamasına aldırmadığın hatta özellikle incitmek istediğin insanlar olacak. Onlarla konuştuğun gibi sevdiklerinle konuşursan önce sen zor durumda kalırsın. Annenle, ananen-babannenle, kız arkadaşınla, karınla, kızınla yani sevdiklerinle ama özellikle kadınlarla  konuşurken kelimelerin gücünü kullan. Benim saçlarımı böyle beğenmiyorsan “bu çirkin olmuş” demek bir yol ama “anne sana açık saç daha çok yakışıyor” demek de bir yol. Kadınlarla olan ilişkilerinde ikinci yolu seç. İncitmeden konuş. Arkandan “hayvan” demesinler. Hem daha az başın ağrır hem de değer verdiğin insanları üzmemiş olursun.

Anladığını düşünüyorum çünkü artık –özellikle benimle- konuşurken daha dikkatli. Geçenlerde garip bir renk oje sürdüm;

-Ne düşünüyorsun? Yeni aldım bunu

-Kırmızı daha çok yakışıyor sana bence anne.

Evet, oğlum bakımlı ve iddialı kadın beğeniyor çünkü annesi öyle, çünkü güçlü ve dikkat çeken bir kadının varlığını kendi varlığına tehdit olarak almıyor, alışkın bu duruma.

Böyle bir kadın seçecekse kendine “konuşmayı öğrenmesi” çok önemli. “Konuşmayı öğrenmek” hepimizin çocuğu için çok önemli. Çağımız iletişim çağı. İşte, evde, toplantıda, sosyal medyada, heryerde kendimizi kelimelerle tanıtıyor, anlatıyor, gösteriyoruz. O kelimeleri nasıl kullandığımız çok mühim. Bunu çocuklarımıza da öğretmemiz gerekiyor.

Bana güvenin, dürüstlük ve mandalık arasındaki çizgi düşündüğümüzden daha kalın aslında. Sadece üşenmeyip kelimelerle oynamak lazım hepsi bu.

Güzel iletiştiğimiz bir hafta olsun…