KİMSİN SEN SEVGİLİ OKUR?

Fıtratın ne?

Gel seninle açık açık konuşalım sevgili okur. Bir kalabalıkta kendini nereye daha dahil hissedersin? Nerede olmak sana daha normal, daha doğal gelir? Hangisi sana daha çok uyar? Seni bozmaz?

A) Tamamı erkeklerden oluşan (çoğu erkek çocuk) gayet testosteron, bir ortamda, yağlı ellerle patlamış mısır yiyip “ohahahahaha” diye gülüp Avengers 2 izlenen ve sonrasında “en baba kahraman hangi kahraman olum?” muhabbeti yapılan bir kebabçı/sinema organizasyonu

B) Tamamı kadınlardan oluşan herhangi bir ortam. Yemek, sinema, alışveriş, kısır vs.

Hangisi sana daha normal gelir?

Öznesi önemli olmak koşuluyla (yani hangi kadınlardan bahsediyoruz, sevdiğim kadınlar mı bu kadınlar?) noktasında B şıkkının da gideri olmakla birlikte (en son kadın arkadaşlarımla çok eğlendim açıkcası), A şıkkı da bana çok uygun.

Yaradılış, yetiştirilme, yaşam şekli falan falan bunlar bizim nasıl yetişkinler olduğumuz konusunda ciddi rol oynuyor. Ben nasıl yetiştiysem, ne gibi dış uyaranlara maruz kaldıysam ortaya aşağıdaki gibi komik görüntüler çıkabiliyor.

Gel çocukluğumuza dönelim;

Oğlu olacağını uman ama kucağında seni bulan bir Laz baba, tipiniz de benziyor…

Silah sökme takma, atış yapma, biri kollarını bağlarsa nasıl kurtulacağını öğrenme gibi etkinliklerle geçen bir çocukluk.

Annen kızkardeşinle Kramer Kramer’e karşı izlerken sen yan salonda Rocky 2 ya da İlk Kan izliyorsun babanla.

Düştüğünde ilk duyduğun söz “Ağlama”.

Beş yaşını doldurduğun günden itibaren “kardeşinin elini tut, kardeşine göz kulak ol, kardeşine de al, kardeşine de ver, kardeşinle paylaş, kardeşine zarar vermesinler, kardeşini gözünden ayırma, kardeşine sahip çık, kardeşini kolla”…

Harçlıklarını biriktirip mahallenin kedilerini besliyorsun, kediler aç kalmasın diye bütün günü aç geçiriyorsun, paranla onlara peynir, süt, bir de nohut pilav alıyorsun arabacıdan… Ağzının suları akıyor ama kedinin hakkının kenarından bile tırtıklamıyorsun.

Derken dayın İstanbul’a taşınıyor ve bir süre sizinle yaşıyor. Babanla Gırgır, Çarşaf, Fırt okuma seanslarına dayınla Zagor, Mister NO, Atlantis, ekleniyor (Tex’i, sevmemiştim).

Anne de güçlü ve sert bir kadın. Masada kambur oturuyorsan sırtına vuruyor dik otur diye, bıçağı ters elde tutarsan kızıyor, etini yemezsen çatalla gözünü oymakla tehdit ediyor, Ceyo’yu Kaptan Amerika gibi fırlatıyor. Evdeki dişi enerji bildiğin Superwoman, bi uçmuyor.

Arada babanın kuzeni geliyor, üstünde forma evden çıkıyorsun “Nereye gidiyor bu?” diyor… Belli ki okula gidiyorsun ama açıklaman lazım yoksa yanarsın, “Okula abi” diyorsun, “Bana bak eteğinin boyuyla oynamadan, kimseyle konuşmadan, kıvırtmadan yürü, peşindeyim ona göre!” diyor. Asker gibi yürüyorsun Nişantaşında…

Böyle büyüyorsun, biraz değişik, biraz düz, biraz sert…

Herkes çok açık sözlü. Dayım “zayıfla gözlerin görünmüyor gülünce” diyor, annem “anırmadan gül” diyor…

Herkes çok gerçekçi, çok net…

Sosyal yaşamda anlaşılamamamın altında bu çocukluk yatar benim ve A şıkkında daha rahat etmemin sebebi de bu çocukluktur.

Bu fotoğraftaki kadın, hani sol arkada oturmuş, maillerini cevaplıyor, Avengers 2 izliyor…

Ne sıkılıyor, ne daralıyor ne de rahatsız…

Babası, dayısı, babasının kuzeniyle bir aradaymış gibi, gayet alışkın….

Sebebi o muhteşem ve asla başka bir şeye değişmeyeceğim çocukluk. Bu düzlük bana zaman zaman çok zarar vermişse de etrafımda hep beni olduğum gibi seven, özgüveni yüksek ve dürüstlüğü takdir eden insanlar kaldı.

G*tü başı oynayan insanların benim yanımda rahat edebilmesi, huzur bulabilmesi bir şekilde mümkün olamadı, yollar hep ayrıldı.

Çünkü ben bir kadın kadar hızlı, zeki, çevik, sinsi olabildiğim gibi, bir erkek kadar da düz, net, açık yürekli ve pervasız olabildim daima… Kimi zaman pek çok erkekten fazla hatta, hatta mandalık boyutunda…

Peki sen nasıl bir insansın sevgili okur?

Aynaya baktığında gördüğün insandan mutlu musun?

Ben kendimle yüzleştiğimde asla ikiyüzlü ve kaypak olmadığımı bildiğimden rahatım. Bir şeyi sevdim diyorsam sevmişimdir sevmediysem de çok açık bir şekilde söylerim bunu.

Sen kendin için ne düşünüyorsun?

Sana şunu demeye çalışıyorum sevgili okur, çocuğun için nasıl bir rol modelisin?

Ayakları yere güçlü basan, dik duran, cesur, sözünü sakınmayan, güçlü biri mi? Değil mi?

Sen bu yazıyı okurken anneler günü bitmiş olacak ama ben yazarken anneler günü.

Bugün çocuğunun sana hediye vereceği gün ama ben sana sen çocuğuna bir hediye ver demek istiyorum.

İyi insan ol. 

Çocuklar ne görürlerse onu yapıyorlar, nasıl alışırlarsa öyle büyüyorlar.

Sen iyi ol ki çocuğun da iyi olsun.

Çocuklarımız bizim yansımalarımız gibi…

Önce kendine sonra hayata karşı DÜRÜST OL!

Dürüst ol…

(Not: Fotoğraf: oğlum, basket takımı, koç ve yöneticileriyle sinemada…)