DEPREM KORKUSU

Merhaba sevgili okur. Hareketli bir hafta geçirdik dimi? Deprem oldu, sonra deprem vergilerimizin yol yapımı ve maaş ödemelerine gittiğini öğrendik. Sonra depremde 1999’da olduğu gibi iletişim kesildi. Özel iletişim vergilerinin de fos olduğunu öğrendik. Üç Mercedes Maybach fiyatına deprem tespit-tarama cihazları alınabilecekken alınmadığını ama beş tane Maybach alındığını öğrendik. İflah olduk mu peki? Hiç sanmam. Her halk layığını yaşar. Biz de yaşayacağız. Bu sebeple fazla debelenmenin anlamı yok. Depreme kadar ki zamanınızın tadını çıkarın. Ben öyle yapacağım. Sonrasında bakıp göreceğiz. Kim nerede yakalanacak bilmiyoruz ki. Bakalım İstanbul’da mı olacağız o esnada? Buradaysak bile nerede olacağız? Metroda olabiliriz. Vapurda olabiliriz. Ben arabasını kapalı otoparktan çıkarıp açık otoparka geçirmiş insanlara şaşkınlıkla bakıyorum. Arabada uyuyorlar resmen, dehşet. Yani tuvalet ihtiyacın için eve girdiğinde, tam tam tuvalet anında deprem olabilir. Bir hafta arabada yatarsın bir saatliğine eve girersin yıkanmak için ve o an olabilir. Çırılçıplak duşta yakalanabilirsin. Bunları bir tek ben düşünüyor olamam dimi? Nerede, ne zaman yakalanacağımızın garantisi var mı? O yüzden deprem deprem diye delirmemek lazım. Delirmemek lazım çünkü tam da o an soğukkanlı olmaya en çok ihtiyaç duyacağımız an olduğundan öncesinde aklımızı yitirip sonra ne yapıcaz dimi?

Deprem oluğunda ben bizim apartmanın en altında, zeminin altında, kiler odamızdan bavul çıkarıyordum. Tırabzanlar o kadar sallandı, o kadar çok gürültü geldi ki apartmana uçak çarptı sandım. 99 depreminde Türkiye’de olmadığımdan sanırım aklıma ilk gelen deprem oluyor olmadı. Sadece “Ne oluyor?” diye düşündüm vallahi.  Deprem bitince önce giriş kata, yani bir kat üste çıktım. Ada müdürümüze seslendim. ‘Mustafa Bey Mustafa bey ne oldu öyle?’ Sonra birden giriş katlardaki dairelerin kapıları açıldı ve insanlar deprem dediler ve dank etti. 

Deprem olmuştu tabii…

Sonraki kısımda ben manasız bir soğukkanlılıkla ‘Müdür bey adada yaşlı ve hasta insanlar var mı? Evine gidip yoklamamız gereken birileri var mı? Birileri fenalaşmış olabilir mi?’ falan dedim. İnsanlar dışarı çıkmaya başladılar. Birileri ağlıyordu.

Neyi farkettim biliyor musunuz, her geçen dakika daha rahatlayacağıma daha fazla gerilmeye başladım. İnsanların paniği beni de strese sokmaya başlamıştı. Telefonların çalışmadığını farkettim. Oğlum okuldaydı ve okulun çok güvenli olduğunu biliyordum ondan yana içim rahattı. Hemen okuldan sms geldi her şey yolunda, çocuklar iyi normal saatler içinde çıkacaklar diye. Annemle whatsapp üzerinden iletişim kurduk. Korkmuşlardı ama iyilerdi. Kocam zaten İstanbul’da değildi. Okuldan ona da sms gitmişti. Konuştuk (Whatsapp üzerinden), o da iyi olduğumu biliyordu. Kayınvalidemler İstanbul’da değildi. Yaşadığım yer yerinde duruyordu. Sert bir deprem geçirmiştik ama çok büyük bir felaket yaşamadığımız belliydi. Twitter’a baktım paylaşımlar “çok sallandık” şeklindeydi. Şura yıkıldı bura yıkıldı haberi yoktu. Twitter hesabımı kapatmadığıma memnun oldum. Her şey yolunda görünüyordu. 

Etrafıma baktım bizim siteye ağlayarak gelenler falan…

İnsan şöyle diyor kendi kendine, “Rahatlamamam mı lazım acaba? Yanlış bir şey mi şu an geçti gitti gibi hissediyor olmam, korkmam mı gerekiyor benim de, korkmaya devam etmemiz gereken bir durum mu bu? Nasıl hissetmem ne yapmam gerekiyor? Neden insanlar bu kadar panik? Böyle mi hissetmemiz gerekiyor?”

Oğlum servise biner binmez bana whatsapp’dan ‘anne eve geliyoruz, sallandık biz yav’ yazmış. ‘Tatlım biz de sallandık, sıkıntı yok, gel bekliyorum seni’ yazdım, gülen yüz de koydum. Çünkü ben anneyim ve anneler sağlam durur yerinde. 

Anneler sağlam durur yerinde.

Sevgili okur, biliyorum, ben 99 depreminde Türkiye’de değildim. Olan biteni CNN’den izledik. Asla birebir anlayamayacağım ne hissettin, nasıl korktun, neler yaşadın. Allah da bildirmesin. Çok felaket olduğunu düşünüyorum ama yaşamadım, bilmiyorum.

Bir tek şey biliyorum. 

Kötü bir şeyler olduğunda eğer çok panik yaparsak yanlış şeyler yapabiliriz. Çok korksak da hakikaten biraz sakin olmaya çalışmak lazım. Çünkü çocuğumuzu, kedimizi, köpeğimizi, kocamızı, anamızı, babamızı bir araya getiricez dimi? Biz toparlayacağız. Biz toparlayacağız. Toparlayabilmemiz için kendimizi bir arada tutabilmemiz lazım ilk önce. 

Sanırım zor günler bizi bekliyor. Allah hepimizin yardımcısı olsun. Elimizden geldiğince hazır olmaya çalışalım. Deprem çantamızı hazırlayalım, uzmanları dinleyelim, önlemleri öğrenelim. Akut ve benzeri yerlerden görevlileri apartmanlarımıza, iş yerlerimize çağıralım. Ne yapmamız gerektiğini bize anlatsınlar. Mesela binayı nasıl boşaltıcaz, çantamıza neler koyucaz, hayvanlarımızı nasıl toparlıycaz…

Bilgi güçtür, ne yapmamız gerektiğini uzmanlarından öğrenicez. Bir de panik olmamaya gayret edicez. Cidden. Panik olmamak da çok önemli.

Dilerim felaket yaşamadan atlatırız hepimiz ne diyeyim.

Ve dilerim bu işler için ayrılan fonlar gerektiği gibi kullanılır, en azından bundan sonra.

Sağlıklı ve mutlu bir hafta dilerim hepimize. 

xxx

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 17 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

Instagram:mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)