ÇEMBERİN İÇİNDE OTUR, DIŞINDA KAL

Yavaş yavaş normalleşmeye hazır mısın sevgili okur? Ben hazırım. Kendi “yap” ve “yapma” listem kafamda belli, bunlara uyarak kontrollü normalleşmeye başlayacağım. Şu yasaklamaların son bulması lazım ama. Hakikaten bunalttı. Altmış beş yaş üstü insan olsam muhtemelen aklımı oynatmıştım onu biliyorum. Çünkü sadece hafta sonu yasakları bile içimi kasvet doldurmaya yetti de arttı. Ha bir de sürekli felaket söylemleriyle uzmanlar… Allahım tamam, yeter, öleceğiz anladık. Bi susun da huzur içinde ölelim artık. 

Maskeni tak sevgili okur. Sürekli ellerini, yıka, elini yüzüne götürme, sosyal mesafeni koru ve maskeni tak. Kimse takmasa da sen tak. Kimse yıkamasa da sen yıka ellerini. Herkes sarmaş dolaş öpüşmeye başlasa da sen yapma. Ben yapmayacağım, sen de yapma. Belli ki bi doğal seleksiyon durumu olacak. Aklını kullanabilenler hayatta bir süre daha kalabilecek, akıllı tarafta olmaya çalışalım. İkinci dalgaya kadar. Uzmanlara kalırsa bu dalgada ölemediysek diğerinde kesin ölecekmişiz. Öyle diyorlar. O yüzden kalan günlerinde denizi kokla. Ben öyle yapacağım.

Saçlarımı boyattım. Kuaföre gittim yani. Bir heyecan bir heyecan, baştan sona maskeli, eldivenli, galoşlu böyle doktor kontrolünde gibi balyaj yaptırdım. Çok alemdi. Bu arada emek semek, bakımlarla, serumlarla uzattığım saçlarımdan içimin bayıldığını ve sürekli saçlarımı toplamaya başladığımı fark ettim. Kendimden sıkılmaya başladığım o dönemdeyim. Bu dönemler asla hayırla sonuçlanmaz biliyorsun ya gider saçma bir renge saç boyatır ya da fazla kısa kestirirsin. Sonra da pişman olursun… Bunu bilmez gibi saçlarımı kestirmeye karar verdim. Çünkü sürekli topladıktan sonra uzun saça ne gerek var? Dimi? Neyse, şöyle omzuma kadar kestireyim sonra yine uzatırım diyorum. Bir kere korkumu yendim ve kuaföre gittim ya, Allah de, devamı gelir artık. Ama hep dikkatli, maskeli, kontrollü tabii.

Amerika’daki olayları izliyorum. Buradaki gündemden inanılmaz sıkıldım, artık ipini koparan bulaşıcı hastalık uzmanı olduğundan midem almıyor buradaki gündemi, ben de Amerika’daki ırkçılık karşıtı insan hakları mücadelesini takip ediyorum. Umarım kazanımlar elde edebilirler çünkü özellikle son dönemde, yeni başkanlarıyla, insan hakları konusunda gerileme yaşıyorlar gibi görünüyor.

Uzaktan başka insanlar, başka bir ülkedeki bir kavga, başka yaşamlar hakkında yazmak, yorum yapmak, fikir bildirmek ne kolay dimi? Orayı izlerken ve takip ettiğim kadarıyla yorum yaparken bunu düşündüm. Başka ülkelerde yaşayıp burada bizim ne yapıp ne yapmamamız gerektiği konusunda fikir bildiren kişiler de böyle rahatlar değil mi? Evlerinin konforunda, olan bitenden kilometrelerce uzakta, internet üzerinden takip edebildikleri kadarıyla, “buna neden kızdınız, buraya neden gittiniz, buna oy verin, bu konuda sakin olun” falan diyorlar ya bize… Kolay tabii öyle… Hatta zevkli bir de. Olaylardan en uzak noktada olayların nasıl olması gerektiği konusunda fikir beyan ediyorsun, hoşt diyen yok, varsa da uzaktan diyor zaten, böyle bir durum yani. 

Dünyanın her yerinde ırksal, ekonomik, çevresel, yaşanan tüm haksızlıklar insanlarda bir şişme yarattı ve bu patır patır patlıyor tabii. Bir de hastalıklarla, şahtık şahbaz olduk, bakalım olaylar daha nasıl gelişecek.

Umuyorum gelecek yıllar çocuklarımız için hayat biraz daha kolay olur. Şu an yaşanan ve yakın gelecekte yaşanacak her şey dünyayı biraz daha iyileştirmeye yarar. Umuyorum her şey daha kötüye gitmez. 

Hayata dair temennilerim böyle. 

Aslına bakarsan her şeye dair ilgimi ziyadesiyle yitirdim. Ailem dışında bir şey beni pek ilgilendirmiyor. Böyle astral bir seyahatte gibi her şeyi ben o dünyada değilmişim gibi bir sis perdesinin ardından ve farklı bir katmandan izliyorum sanki. 

Biraz dışında kalmak iyi geliyor.

Bahçeşehir’de İzmir şeyleri yapan bir yer açılmış, süt çiçeği yapsalar da yesek diye düşünüyorum. Gündemim bu benim. Beni bu ilgilendiriyor. Bir de yasakların kalkmasını istiyorum. Sahile gidip dondurma yemek istiyorum ve evet, hafta sonu ve ailemle… Çok mu çılgınca? Çılgınım öyleyse…

Hayret bir şey…

Çok sıkıldım.

Bu daralmaya en son tüm sosyal medya hesaplarımı kapatmayı ekleyeceğim. O gün tam olacak. Hiçbir şeyi takip etmeyip sadece kendi ufak dünyamda yaşayacağım. O da gelecek.

Şimdilik biraz daha oyalanıyoruz, takılıyoruz işte böyle. 

Sağlıklı bir hafta diliyorum sana sevgili okur. Sokağa çıkarken maskeni unutma.

XXX

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 17 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

Instagram:mehtaperel

Twitter: mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)