BİZ DE BOZULDUK

Merhaba sevgili okur, garip bir şey yaşadık ve nasıl evrimleştiğimizi fark ettik bu hafta sonu. Seninle de paylaşmak istedim. 

Gündüz. Hava aydınlık. Bahçeşehir’de, yıllardır yaşadığımız yerdeyiz. Sarhan’la bir yerden çıktık, arabaya bindik, tam Sarhan arabayı çalıştıracaktı ki bir erkek çocuğu elinde az ötemizdeki marketin torbalarıyla belirdi. Dedi ki “Ben …… evlerinde oturuyorum, torbalar çok ağır oldu beni eve bırakır mısınız arabayla”. Çocuk 10 yaşlarında.

Ve Sarhan, dünyanın en düz mantık mühendisi bu tanımadığımız, az ilerde oturan “komşu çocuğunu” eve bırakmakta bir sakınca görmeyip “tamam gel bakalım” dedi.

Ben: Bi dakka bi dakka

Sarhan: ???

Çocuk:???

Ben: Hayır bırakamayız. Bırakamayız çünkü senin hiç tanımadığın insanların arabasına binmen çok yanlış bir şey, seni arabaya alamayız. Annen baban evde mi?

Çocuk: Evde?

Ben: Ara onları gelip alsınlar seni buradan

Çocuk: Telefonum yanımda değil

Ben: Tamam bize söyle numaralarını, biz arayıp çağıralım

Çocuk: Değişti annemin numarası ezberleyemedim

Ben:…. Tamam o zaman polisi çağıralım, polis gelsin götürsün seni eve

Çocuk: Yok teyze gerek yok, boşver

Ben: Bir şey olmaz, polis yardım eder, tanımadığın insanların arabasına binemezsin, Polis götürür seni eve

Çocuk: Yok teyze, yürürüm ben boşver

Ben: Bak binmeyeceksin kimsenin arabasına, sakın!

Çocuk: Tamam binmiycem. Merak etme.

Çocuk yürümeye başladı. Baktık hakikaten dediği tarafa doğru gidiyor. İki elinde de market torbası. Cips, kola vs almış ama başka şeyler de var, torbalar ağır.

Sarhan dedi ki buranın çocuğu belli, niye böyle yaptın?

Ben: Çocuğu biz bıraktıktan sonra başına bir hal gelir, kameralardan bir bakarlar bizim arabaya binmiş öncesinde. Bu şekilde küçücük çocuğu, bu karışık ortamda, telefonsuz bilmemnesiz nasıl salıyorlar sokağa? Her şey gelebilir çocuğun başına. Kimsenin çocuğuna elleyemeyiz, arabaya alamayız, asla olamaz. Bu kadar çocuk tacizinin tecavüzünün tavan yaptığı bir dönemde kimsenin çocuğuyla, hele tanıdığımız çocuklarla asansörde bile yalnız kalamayız. Asansörde bile çocuk binerse arkamızdan biz inicez Sarhan. Kimsenin çocuğuyla hiçbir şekilde yalnız kalmıycaz. Kimsenin çocuğuna iyilik yapmaya çalışmıycaz. Baban ne diyor hep? Kıyakçılığın sonu ayakçılıktır demiyor mu? Bak bu çok doğru. Eskiden yaşlıları karşıdan karşıya geçirmek için kolun girerdik şimdi bi amcanın koluna girsek arkadan popomuzu eller. Bitti o dönemler. Tanımadığımız kimseyle muhatap olmuyoruz, tanıdıklarımızla da mesafeli duruyoruz. Hep kafamızda şu düşünce olacak, “buradan bana nasıl bir zarar gelebilir”. Böyle olacak Sarhan. Ortam çok bozuk. Hiçbir şey bizim gençliğimizdeki gibi değil. Hep uyanık olmak lazım, hep bir kötüsünü düşünücez. Sakın ben yokken de böyle milletin çocuğunu, kedisini, köpeğini alma yanına. Hep şöyle diyeceksin “Mehtap olsa ne yapardı?” Cevap veriyorum yapmazdım. Hiçbir şey yapmazdım. Aklında bunu tut. 

Sarhan:…..

Mehtap: Germe beni, düşün böyle şeyleri sen kendiliğinden, her şeyi de ben düşünmeyeyim! Yorma beni!

Sarhan: Tamam…

Mehtap: Üç çocuk yetiştiriyorum ben ya, bu ne, Atahan’ı ayrı tembihle seni ayrı tembihle, kediyi ayrı tembihle, yorgunum ya

Sarhan: Kediyi ne diye tembihliyorsun?

Mehtap: Kendi veteriner mamandan ye de kabız olma diyorum. 

Sarhan:….

Bir kere bu kadar yabancının yaşadığı, Afganın, Filistinlinin, Çeçenin, karman çorman tiplerin olduğu bir şehirde, suç oranları ortada, bırak kadını çocuğu, ulan kedinin köpeğin hali ortada, küçücük çocukları telefonsuz bilmemnesiz nasıl salıyorlar? Bir kere bu sıcak havalarda, küçücük çocuk, elinde torbalar, yürüyerek nasıl gidecek gelecek? Cadde geçecek falan? Bu ne rahatlık?

Yok bu bir dümen ise de yuh artık ya, yuh! 

Her türlü tehlikeli. Bu yeni nesil bir üçkağıtsa da tehlikeli, buna yanılıp düşen olur çünkü. Değilse de tehlikeli, çocuklar her türlü tehlikeye açıklar ve bu ne rahatlık yani?

Geçen annemle gidiyoruz, arabaya bir kadın el etti. Yanında bir başka kadın daha. Böyle giyimleri kuşamları bizim gibi. Yanlarında da yaşlı bir amca. Sanki amcaya bir şey olmuş, gezmeye çıkmış iki kadın amcaya yardım etmek istiyormuş, bize de hani “bizi hastaneye bırakır mısınız?” diye el ediyormuş gibi yapıyorlar. Bastım geçtim ben tabii. Çünkü daha önce bizim burada, bizlerin takip ettiği Gölet Gönüllüleri diye bir hesap var, orada paylaşmışlardı bu tipleri. Dolandırıcılarmış bunlar. 

Paylaşılmamış olsa da, arkadaşlar durmayın. Polis misiniz ambulans mısınız, ne yapabilirsiniz? Arayacaklar 112’yi ambulans çağıracaklar yada 155’i arayacaklar polis çağıracaklar, yolda giden arabaya el etmeye gerek var mı? Ben ne yapabilirim o kadınların yapamadığı? Araç lazımsa da taksi çağıracaklar. Yapacak bir şey yok.

Diyeceksiniz ki şimdi, belki bir gün bizim yardıma ihtiyacımız olacak ve bize de kimse yardım etmeyecek… 

Dimi? 

O kesin zaten o bilgi cepte sevgili okur. Kadir Şeker’i hatırlıyor musun? Hatırlamıyorsan yaz google’a Kadir şeker diye, gelen haberlere bir bak. Kadir Şeker davasından sonra yardım mevzusu bitti. Bize artık kimse yardım etmez. 

Düşmemeye bakacağız o yüzden.

Güvenli bir hafta dilerim. 

XXX

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

instagram.com/mehtaperel

twitter.com/mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)