“Kıyamet geliyor” diyenler bana sordular mı?

Kadın kendini rahatlatmak için kafasına takılan soruları kocasına sorar değil mi?

Kocası onu rahatlatsın ister.

Hani bu Amerikan filmlerinde olur ya, kadın başını adamın göğsüne gömer ve adam kadının ipek gibi saçlarını okşayarak fısıldar; “Don’t worry, everything’s gonna be just fine!”

Biz de durum pek Amerikan filmi gibi değil. Daha çok buz gibi bir İngiliz komedisi tadında.

Niye?

Çünkü benim saçlar ipek gibi değil, aksine belli bir formu koruyabilmesi (Kafama yapışmaması) için bilimum kimyasal içeriyor.

Adam da (kocam yani) arıza.

Ben: Sarhan ya bişi diycem

Sarhan: Hım?

Ben: Sarhan, kıyamet geliyor diyorlar…

Sarhan: Geliyor tabi

Ben: Nasıl yani?

Sarhan: Zaman geri değil ileri aktığında kıyamet geliyor, bizden uzaklaşıyor olamayacağına göre…

Şimdi aslında bu adama küsüp gitmek lazım. Ama yok, ben güzel bir şeyler duymak istiyorum.

Ben: Hayır ya, o manada değil, yakın diyorlar kıyamet

Sarhan: Kıyamet insanların bildiği anlamda kopmayacak

Ben:

Sarhan: Durduk yere neyin kıyameti kopsun öyle olmayacak o iş!

Ben: ???

Sarhan: 2156 yılında mı ne 10 km çapında bir göktaşı düşecek dünyaya. Bilim adamları bunu tespit etti zaten. Göktaşı dünyaya yaklaşıyor, hesaplamalara göre 2156’da dünyaya çarpacak.

Ben: Ciddi misin?

Sarhan: Tabi, hem de çarpma ihtimali binde bir. Koskoca uzayda bu binde bir ne kadar ciddi bir oran biliyor musun?

Ben: Öyle mi?!?!

Sarhan: Şimdi bu göktaşı çarptığında bildiğimiz anlamda ekonomik dünya bitecek. Açlık, susuzluk, kıtlık, yokluktan kaynaklı salgın hastalıklar, toplu ölümler, toplu intiharlar…

Ben:

Sarhan: Kıyamet bu yani. Böyle olacak.

Ben: Ya sen ne anlatıyorsun Allahaşkına, amma teknik girdin olaya.

Sarhan: Teknik giricem tabi nasıl giricem, ha sen başka türlü bir cevap bekliyorsan bunu Cüppeli Ahmet Hoca’ya soracaksın. O sana hadislerle açıklasın ne olacağını. Ama realite benim söylediğim.

Ben: Ay realitesiz kal işallah, ben sana içimi rahatlat diye bir soru sordum sen kıtlıktan girdin salgın hastalıklardan çıktın, hasta mısın sen ya?

Sarhan: Ben sana cevap beğendirmek zorunda değilim, olacak olan neyse onu söyledim.

Ben: Ay ruh hastası, ay deccal benim evimde resmen yarabbim sen beni koru!

Sarhan: Deccal ne ya?

Ben: Kıyamet yaklaşınca gelip böyle abuk sabuk konuşan bişi… İnsan formunda ama insan değil sanırım.

Sarhan: O sen olmayasın Mehtap iyi düşün. Böyle insan hatta kadın formunda ama abuk sabuk konuşuyor… Bizim evde o formatta bir tek sen varsın.

Ben: Ay formatsız kal sen, laçka ettin sinirlerimi, senle konuşan da kabahat! Hani saçımı sevmeler, kokumu içine çekmeler, evritink ganna bi fayn falan… nerde???? Boşayacam adam seni!

Sarhan: Boşa! Git cüppeliye dördüncü eş ol, sana o layık!

Yani, nasıl olabiliyor da kocama sorduğum gayet gazete küpürü bir soru bizi klanlar savaşına sürüklüyor hiç anlamış değilim sevgili okur.

Nasıl olabiliyor da ben şevkat bekleyen bir soru soruyorum ve bu koca denen adam bana kafayla giriyor bilmiyorum.

Bildiğim bir tek şey var, yazılarımı okuyan ve yan yana çalıştığım Nuran kişisi bu adamı şımarttı.

Akşam saat 10:00 cep telefonuma bu Nuran mikrobundan bir mesaj geliyor ve aynen şöyle yazıyor:

“Bunları unutma:

Bana mail atacağın zaman konu kısmına konuyu yazıyorsun yoksa okumuyorum bu biiiiiirrr!

Attığın mailin içeriğini detaylı bir şekilde yazmazsan hiçbir konunu takip etmiyorum bu ikiiiiiii”…

Yaklaşık (en çok) iki saniye kadar maile bakıyorum. Bana daha “bu biiiir” diye girmesine gelmeden ben zaten “bunları unutma” kısmında şaseyi dağıtmışım.

Mesajın devamını okumuyorum bile çünkü gözümün önünde benim Nuran’da küçük kesikler açıp, içine tuz döküp tekrar diktiğim sahneler canlanıyor, Tarantino olmuşum! Burası bir aile sitesi ben Nuran’a ne cevap yazdığımı yazmayacağım size…

Ama Nuran’dan cevap geliyor:

“Puhahahahahahah, biliyodum, kızacağını biliyodum, puhahahahahaha… Beni Sarhan Abi tuttu. Bundan sonra böyle hiç ummadığın anlarda sana saldırıp hayatı sana zindan edicem. Böyle bir maile kızacağını biliyordum, sana pislik yaptım Mehtap Abla puhahahahhahahaaaaaa”

Nuran mikrobunu arkasına aldığını düşünen Sarhan’da dil pabuç gibi. O yüzden bu kadın bu dili keser mi diye düşünmeden bana “Git Cüppeliyle evlen” falan diyebiliyor!

Nuran mikrobu da Sarhan arkasında diye “Bu kadın şimdi arabaya atlayıp buraya gelir ve beni boynumdan ısırır mı?” diye düşünmeden akşam saat 10’da bana alakasız bir notadan girip detone olabiliyor.

Bu arada kimse; “Bu kadın ikimizi, artı kayınvalidesini, artı beş kişiyi daha en çok üç dakikasını harcayacağı bir projeyle tükürüğünde boğar mı?” diye düşünmüyor.

“Böyle bir iddian varsa deccal hakikaten sen olabilir misin?” diye sorabilirsin sevgili okur ama tavsiye etmem.

Gece uykunun en tatlı yerinde bir anda kan ter içinde uyanıp karşında pörtlek gözlerimle beni sana bakarken görmek istemiyorsan sorma…