Bizi bir daha neden izmir’e almayacaklar?
Biz ekip olarak İzmir’e gittik sevgili okur. Orada İzmirli okurlarla yani arkadaşlarımızla buluştuk.
Takım şu:
Pınar Reyhan, ben, Halil, Pınar Eslek, Ülker, Nuran ve Emre ile Atahan, yani Pınar ve benim oğlanlar…
İstanbul’da havaalanında, ya cayarsam da gitmekten vazgeçersem diye çok korkan kocam Sarhan ekibin geri kalanının gelmesini beklemeden biletlerimizi alıp bavulumu uçağa yolladı.
Haliyle takımın geri kalanı gelip biletlerini aldığında onlar bir yerde, oğlum ve ben başka bir yerde oturmak zorunda kaldık.
Pınar’ın içine sinmedi. Bana “oğlanlar yan yana otursun sen benim yanıma gel” dedi. Öyle yaptık.
Fakat…
Oğlanlar önde tanımadığımız bir adamla yan yana, ben arkada Pınar ve grubun geri kalanıyla birlikte;
Ben: Pınar, bişi diycem
Pınar: Söyle
Ben: Pınar, ya bu oğlanların yanındaki adam sapıksa, çocukları bıraktık orda, önde, elin adamıyla, ya çocukları ellerse
Pınar: …
Ben: ….
Pınar: Ay sen manyaksın beni de manyak yapıcaksın!
Ben: Adamı arkaya alalım, Halil’i öne çocukların yanına yollayalım
Pınar: Hadi!
Tam ayaklanıcaz, Pınar’ın şaka yapacağı tuttu, koltuğun sapını tutup “bırakın beni bırakın çocuğuma gidicem” demeye başladı ve hostes yanımıza gelip usulca Pınar’ın kolunu tuttu ve; “Hanımefendi o kol düğmeye basınca iniyor” dedi.
Pınar “ben şaka yapıyordum” bile demedi, numaralı güneş gözlüklerini takıp koltuğa gömüldü. Ben ise adamın yanına gittim:
Ben: Beyefendi merhaba, ben Mehtap, biz gazeteciyiz, İzmir’e gidiyoruz(bu giriş ne alaka bilmiyorum)
Adam: Merhaba?
Ben: Şimdi biz sizi arkaya alsak da buraya çocukların yanına Halil Abileri var tv ve fotoğraf ekibinden,onu oturtsak
Adam: Ben korkuyorum arkada oturmaktan
Ben: (Ülker, Nuran ve Pınar eslek’i göstererek) Ama arkada kızlar var!
Adam: !!!!!
Pınar Eslek: Allah belanı vermesin Mehtap!
Adamcağızı arkaya yanımıza aldık, Halil’i öne çocukların yanına yolladık. Adam sapık değilmiş. Ya da Nuran kadar değilmiş, bilmiyorum. Adam korkuyorum dedi ya, Nuran paso Emre’yle olan uçak anılarını anlatmaya başladı.
Nuran: Biz böyle biniyorduk uçağa Emre’de böyle düşüüüyoruuuuuuzzz diye bağırıyordu.
Biz: Ehehehihe
Adam: !!!!!
Nuran: Ellerini de böyle yapıp düşüyooruuuzzzzz diyordu, bir korkuyorduk
Adam: …
Biz: Ehehehehe
Şimdi sevgili okur havaalanına, geldik uçaktan inicez … Halil ve çocuklar ön tarafta biz ise arkadayız.
Kızlar arkadan indi. Biz de dedik ki; Halil çocukları alır arka tarafa gelir… Pınar’la bekliyoruz koltuklarda ne gelen var ne giden.
Ön tarafa baktık, ne çocuklar var ne Halil! Ön kapıdan inmişler.
Pınar’la koşarak uçaktan indik. Ve ilk şok! Her iki kapının önünde iki ayrı otobüs bekliyor yolcuları havaalanına taşımak için. Peki çocuklar hangi otobüste?
Her akıllı insan gibi Halil’in indiği kapıdaki, otobüse doğru koşmaya başladık. Pınar ön kapıdan daldı otobüse ben arka kapıdan ama panik içindeyiz…. Bağırıyoruz;
Emreeeeee, Ataaaahaaaaaann, çocuuuklaaaaaarrrrr!
Ses yok!
Herkes bu ikisi burada çocuk kaybetmeyi nasıl becerdiler diye bize bakıyor. Otobüsten iniyoruz, panik içinde birbirimize bakıyoruz, cep telefonlarını açıyoruz…
Pınar: Korkma bu otobüslerden birindeler
Ben: (psikopata bağlamış bir şekilde) Neredeler peki, nerdeler, neredeler, nerdeler?
Birden sözleşmiş gibi diğer otobüse doğru koşmaya başlıyoruz. Önümüze dubalar çıkıyor aldırmayıp dubaların üzerinden atlıyoruz. Bu esnada güvenlik görevlileri ve polisler arkamızdan bağırmaya başlıyor.
Biz “çocukları kaybettik” diye bağırıp polise falan bakmadan pistte diğer otobüse doğru koşmaya başlıyoruz.
Tam otobüse yaklaşıyoruz ki otobüs kapılarını kapatıp harekete geçiyor.
O anki durum şu;
Pınar; altında eşofman altı, üstünde tshirt, kolunda kocaman bir çanta, saçlar at kuyruğu, gözünde numaralı kocaman güneş gözlükleri….
Ben; altımda bermuda, üstümde askılı bluz, üzerinde çapraz spor çanta, gözümde numaralı gözlükler…
Sağımız solumuz uçak dolu…
Pistteyiz…
Arkamızda polisler ve üzerinden atlayıp geçtiğimiz bariyerler….
Koşuyoruz…
Otobüs önde, biz otobüsün arkasında koşuyoruz…
Pınar hem koşuyor hem o uçakların motor gürültüsünde duyulma imkanımız varmış gibi “şöföörr beeeyyy” diye bağırıyor (çok da kibar):)
Biz orada pistte resmen “kızım olmadan asla” filminin ikincisini çekiyoruz. Hani Pınar’da o güneş gözlükleri olmasa sanki bizim çocukları kocalar kaçırmaya çalışıyor da biz bırakmıyoruz öyle bir feryat figan vaziyetteyiz. 🙂
Derken bir mucize oluyor ve otobüs duruyor, kapıları açılıyor. Biz kendimizi otobüse atıyoruz. Gördüğümüz sahne şu;
Bizim kızlar, çocuklar ve otobüsün tüm geri kalanı, tanımadığımız herkes kahkahalarla bize gülüyor.
Pınar Eslek: Ay ahahaha, ay koptum, ahahahaha
Nuran: Ay ölücem, ahahaha, ay altıma kaçırıcam gülmekten halinizi bir görmeliydiniz.
Pınar: Höynk, höynk, çocuklar yoktu, höynk
Ben: Höynk, höynk, ödümüz koptu, höynk, höynk
Ülker: Abla siz deli misiniz ahahaha, pistte uçakların arasında deli gibi koşuyosunuz?
Pınar: Çocuklar yoktu, höynk
Pınar Eslek: Ay çatlıycam, halinizi bir görmeliydiniz, ahahaha, siz önde polisler arkada ahahahaha
Ülker: Bir de dubaların üzerinden atlayıp geçtiler, ahahahaha
Nuran: ahahahaha, bayağı yükseğe zıplayabiliyormuşsunuz, olimpiyatlara sokalım sizi ahahahaha
Şimdi bağıramıyoruz da sevgili okur, bunlar böyle yaptıkça bütün otobüs yarılıyor gülmekten…
İzmir’e indik. İlk gün toplantılarımız vardı, onları hallettik. Akşam oldu, çocukları İzmir Fuarına götürelim dedik.
Şimdi bu yazıya bölüm bir diyelim.
Bölüm iki de: NİYE BİZİ BİR DAHA İZMİR FUARINA ALMAYACAKLAR? Onu okuyacaksınız 🙂
Aşağıdaki linke tıklayarak İzmir buluşmamızın resimlerini görebilirsiniz.
inan Mehtap, yazıyı okumadan gülmeye başladım. çünkü zamanında okumuştum ve çevremdeki herkese o kadar çok anlatmışım ki, ezberlemişim sanki:) sonra okudum. tabi yine gözlerimden yaşlar gelerek kahkahalarla okudum. okuyorum ama film izliyormuş gibi hissediyorum kendimi.