İKİ ANA DERT

Merhaba sevgili okur. Öncelikle geçen hafta kafa iznindeydim, yazı yoktu, eksikliğim çok belli olmadı umarım. Sen de kafanı dinlemişsindir ben yokken inşallah dimi? Bu hafta iki ayrı mevzuyla başını ağrıtmaya geldim. Daha önceden de birkaç kez yazdığım, zaman zaman aklıma düşen, her düşündüğümde de beni rahatsız eden iki mevzu. Bu her ikisi de kolay  kolay düzelmez. Daha çoook yazarız diye sanıyorum. Şimdi okuduğunda “bunca hadise var senin derdin bu mu?” diyenler de olabilir. Evet bu. Benim derdim de bu.

Dert 1:

Az bir zaman sonra emekli olabileceğim ben de. İnanılmaz değil mi? Hemen emekli maaşı alamıycam tabii, ben de şeylerden olucam, neydi, emeklilikte yaşa takılanlar. Aynen bu. Emekli maaşı alamayan emekli. Ama prim ödemeleri bitecek en azından. O da bir şey. Neyseki kısa bir zaman sonra da emekliliğe hak kazanmış olacağım. Araları yakın. Bu böyle. Sarhan da aynı şekilde. Neyse biz emekli olucaz ama devlet bize emekli maaşlarımızı ödemeye başladığında ömrümüzün son çeyreğine geçmiş olucaz malum. 50 yaşında maaş alsak, karı koca 18 yaşında iş girişlerimiz başlamış. Yıllarca sigorta ödenmiş, yıllarca. Bize bir şey olsa mesela, pat diye ölsek…

Bunca sene karı koca çatır çatır ödemişiz sigorta primlerimizi değil mi?

Emekli maaşı -atıyorum- 4-5 sene ya almışız ya almamışız ve bir şey olmuş (Allah korusun)…

Bizim bu ödediğimiz paralardan çocuğumuza bir maaş kalıyor mu? HAYIR!

Çocuğumuz evlenmediği takdirde devlet “al annen baban senelerce köpek gibi çalıştı primlerini ödedi bu da sana babandan maaş” diyor mu? HAYIR!

Ne oluyor bizim paralar? Devlete kalıyor.

Çocuğumuza? Hiçbir şey gitmiyor!

Neden? Çünkü kız çocuğu değil…

Eğer kız çocuğu olsaydı babasından bir maaş kalabilecekti. Ama erkek çocuğu olduğu için hiçbir şey kalmıyor.

Peki, aynı devlet bizden erkek çocuğu diye eksik ödeme alıyor mu? Kardeş siz ölünce  biz sizin çocuğu yok kabul edeceğiz madem o zaman bari yüzde on eksik ödeyin diyor mu? HAYIR!

Kız evlat sahibi bir anne baba ne ödüyorsa biz de onu ödüyoruz. Onların çocuğuna babasından bir maaş kalıyor bizimkine kalmıyor.

Şimdi, bu haksızlık değil mi? Ben inanılmaz rahatsız oluyorum bu fikirden. Neden bizim karı koca yıllarca ödediğimiz vergilerimizden bizim evladımıza bir maaş kalmasın? Neden? Neden neden? Neden bizim ödediğimiz paralar yok hükmünde olsun? Onun çocuğuna da maaş kalsın babasından benim çocuğuma da. Niye bununla ilgili bir sosyal dayanışma, bir platform bir “heştek” yok. Her konuda bir change.org yapılıyor da bu niye kimsenin umurunda değil? 

İ n anıl maz gözüme batıyor bu konu benim. Bunu zaman zaman gündeme getiricem ve bir gün hükümet değişirse randevu alıp gidip Kılıçdar ile konuşucam bunu ben. 

Çocuğuma geçmeyecek parayı helal etmiyorum.

Not: Pek çok kadın çocuk yapmayı tercih etmiyor. Şehirli aileler arasında çocuksuz aile sayısı artıyor. Bu aileler bir kedi veya köpek evlat ediniyor. Bu insanların da maaşlarının sahiplendikleri hayvanlara kalması ve bakımlarının bu parayla sağlanması gerekiyor. Medeniyet tam da böyle bir şey. Medeniyet kadın erkek kedi köpek ayırmadan insanların devlete verdiklerini zamanı geldiğinde aile bireyi olarak tanımladıkları canlıya geri vermekle olur. “Pozitif ayrımcılık” ayağına belli bir kısma yok hükmünde muamelesi yapılıyor. Pozitif ayrımcılık yapılacaksa kadın evlat daha yüksek yüzdeden maaş alsın mesela. Ama erkek evlat da avucunu yalamasın.

Dert 2:

Bizim oğlan doktor olma hususunda ciddiyetini korudukça biz de araştırıyoruz olaylar nasıl ilerliyor diye. Öyle doktor olamıyorsun kolay kolay. Tüm zorlukları aşıp fakülteye kendini atıp, kafayı yemeden mezun da olsan da diplomanı vermiyor devlet. Devlet diplomana el koyuyor arkadaş. Diyor ki mecburi hizmet yapacaksın. İkisi sene! Yapıp dönüyorsun bu kez at gibi çalışıp uzmanlık sınavına giriyorsun. Uzman oluyorsun ve sanıyor musun uzmanlık belgeni veriyor devlet? Hayır! Bi iki sene daha mecburi hizmet. 

Bak bak bak. Ne güzel kafalar bunlar böyle. 

Mantık şu: Devlet diyor ki ben seni okuttum. Sen o köyde tezek yakarak ısınmaya çalışan gariban ailenin çocuğuydun. Devlet seni aldı yurtlarında yatırdı, yedirdi uyuttu, okuttu, büyüttü, doktor etti. O zaman şimdi de sen devlete olan borcunu ödeyeceksin. Kimsenin gitmek istemediği bir noktada mecburi hizmet yapacaksın. Sonra bir başkası sonra bir başkası. Böylece o bölgelere de doktor gitmiş olacak. Sen de ülkenin başka yerlerini tanıyacaksın. Mantık bu. O dönemler bu kafalarla başlamış mecburi hizmet olayı. Bu şekilde baktığında fena fikir de değil. Yıl 1930 (atıyorum) memlekette zaten 2 tane tıp fakültesi var. Yani zaten böyle gelişecek olaylar zaten nasıl gelişecek? Doktor yok doktor. Bizim bir psikiyatrist tanıdık mecburi hizmet yaptığı köyde inek doğurtmuş mecbur kalınca. Koşullar bu yani. 100 tane Hacettepe 100 tane Cerrahpaşa mezun verse 200 doktorla ülkeyi döndürücen işte o dönem.

Bu o zamanmış.

Peki, bu zaman?

Arkadaşlar memlekette kaç tane tıp fakültesi açıldı bilmiyorum farkında mısınız? Onu da geç.

Yahu, benim 3 yaş yuvadan itibaren özel okulda okuttuğum, muhtemelen üniversiteyi de özel üniversitede okuyacak çocuğum kime neyin mecburi hizmetini yapacak pardon? Adamın tüm eğitim ödemelerini biz cepten yapmışız. Yazları yurt dışına eğitimlere yollamışız. Dershanelerinden, özel hocalarından, sporundan, müziğinden, ulaşımından biz anne baba olarak kendi çocuğumuzun sponsoru olmuşuz. 

Neyin mecburi hizmeti pardon? Kime?

Bu adam doktor olursa ve birilerine mecburen bakacaksa bu babası, ben, anane, babaanne, dede olabiliriz. Bize mecburen bakacak. Bizim dışımızda kimin ne gibi bir faydası, hakkı, etkisi var bizim çocuğumuzun eğitiminde? Kimsenin yok.

Oh be, ne güzel dünya. Anasından babasından çuvalla vergi al ama çocuğa, erkek çocuk diye beş kuruş verme. Eğitiminin hiçbir noktasında olma ama mecburi hizmeti şart koş diplomayı verme. Kardeşim biz size köle mi doğurduk bu ne saçmalık?

Askerlik dahil bir insanı herhangi bir işe mecbur koşmadan önce bir açıp bakmak lazım değil mi hayatında devletin tek bir olanağından (hastane dahil) faydalanmış mı acaba diye. Kimi neye mecbur tutuyorsun. Ha yok tutacaksan eğer o zaman ver kardeşim benim çocuğuma da maaş ben ölünce. Bu devletin benim çocuğuma bir (1) noktada da olsa faydası olsun. Sürekli bizim veren tarafta olduğumuz bir sistem nasıl olabilir?

İyi valla, adam özel denizatı çocuk yuvasından başlasın sonra (atıyorum) acıbadem üniversitesi hastanesinden çıksın sonra “e sen şimdi devlete mecburi”

Sebep?

Ya bizim okullara ödediğimiz paralardan devlet bu eğitim masrafıdır diye bir eksik vergi alıyor mu? HAYIR! Bir tek geçen sene pandemi döneminde okullardan KDV almadılar okullar da bizden olmadı o. Özel eğitimden çatır çatır KDV alınıyor. Ben özel okulda çocuk okutarak ayrı para ödüyorum özel okulda okutma vergimi dolaylı olarak ayrı ödüyorum kime neyin mecburi hizmeti?

Bu işte büyük haksızlık var. 

Bir kere siz kendinizi hıyar gibi hissetmiyor musunuz? Ben kendimi hıyar gibi hissediyorum arkadaş.

O zaman tüm mesleklerin mecburi hizmeti olsun. Avukatlar da mecburi hizmet yapsın, öğretmenler de, mühendisler de, mimarlar da, gazeteciler de. Neden bir tek doktorların diplomasına çökülüyor, mecburi hizmeti yapmayan hiç  kimse diplomayı alamasın o zaman, hadi? Bu memleketin avukata da ihtiyacı yok mu mesela? Mühendise ihtiyacı yok mu?

Benim adalet konusunda meselem var. Meseleli insanım ben bu konuda. Dünyanın en saçma şeyi bile benim için adilse okeydir. Bir durum hakkında ama bu haksızlık diye düşündüğüm an ise çıldırıyorum. Boğazım sıkılıyor gibi oluyorum. Haksızlığa gerçekten hiç tahammülüm yok.

Ve bu haksızlık.

Haksızlık bu.

İnşallah diğer adaletsizliklerle birlikte bu adaletsizlik de hallolur. 

Umuyoruz.

Umut dolu bir hafta dilerim. 

XXX

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

 

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

instagram.com/mehtaperel

twitter.com/mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)