HADSİZLİK, ÇAĞIMIZIN VEBASI.

Merhaba sevgili okur, bu haftaki yazı konumuz had bilmek üzerine. Yazıya konu olan kişi/kurum herkesin bildiği üzere ülkemde yaşamasından büyük mutluluk duyduğum, bu toprakların yetiştirdiği en kıymetli insanlardan biri olan, dünyanın sekizinci harikası da diyebileceğimiz, korunup-kollanıp saklanması gereken, beyefendiliğiyle, yeteneğiyle, muazzamlığıyla herkesin gönlünde taht kurmuş, dünya şahanesi Kıvanç Tatlıtuğ. Kimileri kendisini çok beğendiğimi düşünebilir benimkisi tamamen mesleki bir hayranlık. Ben Mona Lisa’yı gördüğümde de böyle gaza geliyorum üstüne destan yazmak istiyorum. Fındıkkıran balesini ilk izlediğimde de böyle üstüne övgüler düzeyim demiştim. Yann Tiersen’in Mother’s Journey’sini ilk dinlediğimde de böyle heyecanla ondan bahsetmek istemiştim. Kıvanç Tatlıtuğ hakkındaki hislerim de böyle. Bir sanat eseri ne ise o da o. Evet.

Kafam çok dağıldı şu an…

Hah, had bilmek! Yeni yetişmeye başlayan oyuncu adayı irisi bir kişi Kıvanç Tatlıtuğ için bıdı bıdı konuşmuş. İşte efendim “onu tanımıyolarsa beni tanıyolarsa” falan… Seni kim tanıyor yavrum? Ben tanımıyorum mesela? Diyebilirim ve yalan da olmaz ama demeyeceğim çünkü herkesin tanınırlığı kendine, bilemiyoruz ki 14 yaş grubu kimi tanıyor, 16 yaş grubu kimi tanıyor. Devir de değişti. Bizim zamanımızda Voltran’ı, Şeker Kız Candy’i ve sevgilisi Anthony’i falan tanıyorduk şimdi çoluk çocuk ne izliyor bilemiyoruz tabii. O yüzden kim kimi tanıyor, kimi kaç kişi tanıyor, tanıyan kişi ehliyet alma yaşına gelmiş mi falan başka mevzu. Konu o değil. Konu bu isimler de değil. Konu insanlarımızın had bilme olayını tamamen kenara bırakmış olması. Her alanda, her yaşta…

Mesela bakıyorsun, sağlık meslek yüksek okulunu bitirmiş. Üzerine kamu yönetimi okumuş atıyorum. Aşı olmalı mı olmamalı mı yorum yapıyor. Yav dur. Dur! Napıyorsun? Sen en fazla hastane müdürü olabilirsin, ameliyata girecek olan başkası. Niye kendini aşan şekilde yazıp, çizip, yorum yapıyorsun? Doktor musun sen? Sen doktor musun? Tıp Fakültesine gittin mi? Tıp Fakültesini bitirdin mi? Uzmanlığını aldın mı? Ne uzmanısın? Ne konuşuyorsun sen? 

Çıldırırsın.

Kadının teki çıkıyor, sosyoloji okumuş çocuk gelişimi anlatıyor. Deli misin? Deli misin sen? Sen nasıl çocuk gelişimi anlatır, yazarsın arkadaş? Nasıl teşhis koyup rehabilitasyon tedavisi uygulamaya kalkarsın? Nasıl bundan bir de ücret alırsın? Deli misin sen? Aklını mı yitirdin?

Altı ay Yoga yapan Guru oluyor. İki psikoloji kitabı karıştıran kişisel gelişim uzmanı. Üç aylık internet paketi fiyatını peşin ödeyen zaten film eleştirmeni, kitap eleştirmeni. Bir yorum yazıyor zannedersin karşındaki Çehov, Tolstoy, Dostoyevski. Anlatıyor da anlatıyor. Yav sen kimsin? Kimsin sen? Senin bir instagram hesabın bilemedin utube hesabın var, sen kime ne anlatıyorsun? Kış Uykusu’nu beğenmemiş çok yavaşmış. Nuri Bilge seni görse beğenecek mi bakalım? Bir filminde faraş rolü oynatır mı acaba sana? Sen kimsin? Orhan Pamuk’u beğenmiyormuş. Orhan Pamuk seni beğeniyor mu acaba? Bakasının ürettiklerine bok atan sosyal medya paylaşımların dışında, sen ne yazdın da yazar beğenmiyorsun kıl kuyruk seni!

Üç kilo vermiş beslenme uzmanı olmuş, hayatının son iki ayında ekmek arası patates kızartması yemeyi bırakmış personal trainer olmuş, kocası ihale almaya başlayınca kafayı örtmüş seni beni dinsizlikle suçluyor, Demokrasi ve Cumhuriyet olmasa oraya oturup o açıklamaları nasıl yapacak düşünmüyor sor Atarürk’ü beğenmiyor. Ayak parmaklarının arasını karıştıra karıştıra “Paşa’nın da hataları yok değil” diyor. Yav sen kimsin? Sen kimsin? Kimsin sen? Hadsiz! Paşa az bile yapmış Sizin gen havuzu senin büyük dedenle bitecekmiş  aslında ama olmamış. Eksik kalmış evet! Hadsiz!

Bu yılların, son on yılın en büyük belası hadsizlik. Veba gibi. Bir ara millet ortalıkta fink atan farelerin yaydığı mikroplar yüzünden Veba’dan kırılıyormuş şimdi hadsizlikten. 

Tarih tekerrürden ibaretse demek.

Ağzından çıkanı kulağı duymayan, ne dediğini bilmeyen, hadsiz insanlar her zaman olmuştur elbet ama günümüzdeki gibi “epidemik” bir hal almış mıydı? İnsaf!

Herkesin her konuda fikri var, herkes her şeyi çok biliyor ve en iyi şekilde yapıyor, kimse kendi yaptığından ötesini beğenmiyor. Bu nasıl iş?

Çok sevdiğim ve saygı duyduğum bir büyüğümün sözleri kulağımda hep. “Bu dönem bir karanlık dönem. Bir Karanlık Çağ! Biz kendimizi korumaya alacağız bu dönemde. Çocuklarımızı kaliteli bir şekilde yetiştireceğiz, kendimizi geliştirmeye devam edeceğiz. Sonra bu dönem bitecek ve bizler toplumu yeniden inşa edeceğiz.”

Kendinizi koruyun.

Efendiliğinizi yitirmediğiniz bir hafta dilerim. 

XXX

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 17 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

Instagram:mehtaperel

Twitter: mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)