GÜNDEMDEN KISA KISA

Az veya çok, tanıdığım hakkında fikir sahibi olduğum insanların bazen başlarına gelenlere veya dönüştükleri şeylere ve yaptıklarına bakıyorum da. Geçen yazımda da anlattım ya hani, herkes sinir hastası oldu diye, belli ki hakikat tam da böyle. Ortam çok acayip.

 —

Fırat Tanış

Çok yoğun, iki işte birden çalıştığım bir dönem. Hem star tv’de sunuculuk yapıyorum hem Boyut’ta yayın yönetmenliği. Her gün o işten çıkıp diğer işe gidiyorum ve günde 3 saat falan uykuyla dolaşıyorum. Böyle bir günde ve şu an hatırlayamadığım canımın da hayli sıkkın olduğu bir anda Fırat Tanış’la karşılaştım. Yayına çıkmamıza az bir zaman var, normalde konuklarla mutlaka yayından önce konuşurum ama o gün yetişemedim. Sahnenin hemen arkasındayım, o noktaya kadar çıplak ayak koştuğum için ayakkabılarım elimde, onları giymeye çalışıyorum ama nasıl canım burnumda… Arkamda bir adam yumuşacık ve çok sakin bir sesle dedi ki ‘sakin ol’

-Sakin ol

-…???

-Seni her ne sarstıysa burada bırak ve yayına öyle çık, sakin ol

Ben böyle, biraz da tavırlı bir şekilde kafa sallayıp hiçbir şey demeden arkamı döndüm.

O an adım söylendi ve yayına girdim. Birkaç dakika sonra az evvel arkada benimle konuşan adam karşıma konuk olarak geldi oturdu. Elinde gitarı ‘yani, olmuyor olmuyor istesem de’ diye söylemeye başladı ve ben 

Ben hani utancından yerin dibine girersin ya…

Şarkıyı biliyordum, şarkıyı söyleyenin şarkı sesini de biliyordum, bu adamın adının Fırat Tanış olduğunu da biliyordum ama bu adamın Fırat Tanış olduğunu anlayamamıştım. Dikkatim dağınıktı, yüzüne dikkatli bakmamıştım ve saçlarını yeni at kuyruğu yapmaya başlamıştı ve benim hatırladığım adama benzemiyordu. 

Reklam arasında hemen yanına gittim. 

-Özür dilerim, çok mahcup oldum.

-‘Sen çok meşhursun ben seni nasıl tanımadım ‘ diye özür diliyorsan hiç gerek yok buna. Ama seninle kibar kibar konuşan birine sırtını döndüğün için özür diliyorsan… Olur öyle bazen, belli ki canın sıkkındı, hiç sorun değil…

Fırat Tanış böyle aklı başında ve olgun bir insandı o zaman. Benim aklımda böyle kalmıştı. Sarhan’la herhangi bir filmini izlerken hep olumlu bahsettim mesela. ‘Çok aklı başında ve beyefendi bir insan’ diye konuştum arkasından. Dolayısıyla Ekrem İmamoğlu’na “tiyatrocu deme” minvalinde attığı tribi anlayamadım. Çünkü sırası mı şimdi? Adam orada bir şey anlatmaya çalışıyor gündemi değiştirmeye gerek var mı gerçekten? Dilde böyle bir anlatım yok mu? Kes traşı deyince berberler, artizlik yapma deyince sinemacılar mı küssün? Güzel Türkçemizde bir kelime birden çok anlatımda kullanılmıyor mu? Canını dişine takıp bir şeyler yapmaya çalışan insanları gereksiz hassasiyetlerle yormaya gerek var mı? 

Selçuk Tepeli

Bir diğer ilginç konu da RTÜK başkanı bey Selçuk Tepeli hakkında soruşturma başlatmış. Kendisini taraflı bulduğunu söylemiş ve Selçuk’tan sunucu diye bahsetmiş ki hakikaten neresinden başlayacağını bilemiyor insan.

Selçuk Tepeli sunucu mu Rtük başkanı bey? Cidden mi? Selçuk Tepeli gazetecidir. Türkiye’nin en iyi dergilerinin yıllarca yayın yönetmenliğini yapmış, benim gibi bir çok genç ve yetenekli insanın sadece yeteneğinden ikna olduğu için önünü açıp gazeteciliği öğretmiş, şans vermiş, destek olmuştur. Benim daima sevdiğim ve saygı duyduğum insanlardan biri olacaktır ve kendisine sadece sunucu denemeyeceği gibi, gazeteciliğini eleştirmek de ondan daha gazeteci birinin yapacağı bir şey olabilir. Ama Rtük başkanı bey de haklı. Adam bakıyor mesela, A haber’e TRT’te ATV’ye Beyaz TV’ye bakıyor. Yayınlar nasıl ilkeli, nasıl tarafsız, nasıl özenli… Dimi? Çıta tabii o kadar yukarıdaki gazetecilik ve tarafsızlık konusunda, hayret ediyordur tabii, şok şok… Selçuk Tepeli’nin müdafasını yapmak için bana gelene kadar, benden daha kocaman bir sürü gazeteci ve yazar var elbette ama ben de fikrimi söylemek istedim. Gazeteciler tarafsız değildir. Gazeteciler, yazarlar, aydınlar, entellektüeller demokrasiden, fikir hürriyetinden, laiklikten, aydınlıktan yana dururlar. Öyle olmalılar.  

Sezen Aksu

Ben Sezen Aksu’nun dertli olmayan şarkılarını çok severim, onun beni sevmediği bir dönem var onu da bilirim. İşimi yaparken ucunu kaçırıp kalbini kırmış olabilirim. Eski zamanlardı tabii, bilemiyorum ama şu bir gerçek ki hiçbir şarkısını belli bir grubu kötülemek, kırmak ya da birilerine hırçınlık olsun diye yazmayacağını bilirim. Şarkılarıyla, müziğiyle, sanatıyla haşır neşir bir insan. Toplumsal meselelerle ilgili zaman zaman çıkışları da olmuştur hatta. Hatırlıyorum siyasal islamın çok şahane bir şey olacağı fikrine şüpheyle yaklaşan bizlere ‘iki cihanda lekeli’ demişti. Sanıyorum fikri değişmiştir. Çünkü öyledir, insanlar değişir. Ben sadece bir sanatçının değil, hiçbir insanın, özellikle de hiçbir gencin/öğrencinin/kadının insanların önüne böyle dini referanslarla camilerde hutbelerde atılmamasını dilerim. Birilerinin bu sözlerden, böyle konuşmalardan kendine vazife çıkarıp olayları başka yerlere taşımasından endişe ederim. Hırant Dink gibi, Madımak olayları gibi, Deniz Poyraz gibi, Kılıçdaroğlu’nun linçi gibi, Meral Akşener’in evinin önüne gidilmesi gibi, Levent Gültekin’in dövülmesi gibi, Uğur Mumcu gibi, Bahriye Üçok gibi… Daha sayalım mı? Bu yaşananlardan bir ders alınmış olmalıydı değil mi? Toplumu etkileyecek pozisyonlardaki insanların hele din gibi hassas konuların başında oturan hacı/hoca/imam/rahip/papaz artık ne varsa daha kontrollü ve ince ton ayarlı olmasını beklerim. Daha sakin, ılımlı, naif… Dimi?

Sosyal medya perhizim devam ettiğinden bu haftalık bu kadar, gündemden kaçırdığım, burada bahsetmediğim şeyler olabilir ama perhiz tam da bunun için. Delirmeyeyim diye haftada bir birkaç siteye bakıp çıkıyorum. Bilmenin faydası yok, değiştiremedikten sonra…

Güzel bir hafta dilerim…

XXX

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

instagram.com/mehtaperel

twitter.com/mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)