GENÇLİĞİN GELİŞEMEMİŞİ

Selam sana sevgili okur Bu hafta şöyle içimdeki böcekleri bir kusayım. Ne zamandır linç yemiyorum belki bu vesileyle onu da aradan çıkarırım. 

İnsanımız da laçkalaştı galiba, eskiden ‘bık’ desek acımadan vururlardı şimdi yüzlerine tükürsen kimse oralı değil. Herkes hayattan bezmiş durumda…. Irkçılık mevzusu hariç. BAK! Göçmenlerle ilgili değil “bık” B desen mesela daha ağzını açmadan tepeliyorlar. Aynı yetmez ama evetcilerle olduğu gibi bizim bunları da geri tepeleyeceğimiz günler çok yakın. Az sabret …

Neyse konu bu değil. Bunu zamanı geldiğinde uzun uzun yazıp çizeceğiz zaten değil mi? Ne oldu sınırlar yoktu olmasındı şimdi mi rahatsız oldunuz diye başlarına kakacağız. Ama aazzz sonra… Şimdi konumuz şehirlere gelmiş, şehir hayatına yayılmış ama şehirli olmayan, olamayan bizim kendi insanımız, hatta gençlerimiz.

Elbette hepsi değil ama “bir kısmısı”! Maalesef! Şehirde evet, yüreğinin çağırdığı yere gelmiş bedeni ama aklı hala bağında otağında kalmış. Oralı. 

Anlatalım. 

Bize sosyal medya üzerinden dayatılan bizim de ikna olduğumuz bir bilgi, içerik akışı var. Gençler, yeni nesil çok değişik, çok farklı ve bizden çok ileride. Olayları farklı değerlendiriyor, başka gözle bakıyor falan. Peki, hepsi böyle mi? Hayır, ne yazık ki bir kısmı böyle. Hem de ufak bir kısmı. Geri kalan büyük kısım evet genç, evet şehirde yaşıyor, evet aynı “ortamlara takılıyor” ama olmamış. Çiğ. Daha zaman var. Belki kendini bıraksa olacak pişecek ama her cahil gibi cüretkar ve eğitilmez. Kendini haklı sanıyor ve yeni dataya kapalı. Ne yazık ki.

Hafta sonu Sertab Erener, Yüksek Sadakat ve başka sanatçıların da çıkacağı bir event vardı. Birkaç gün sürecek bu etkinlik Park Orman’da oldu. Her gün başka grup ve sanatçılar günün belli bir saatinden itibaren sahne almaya başlıyordu. Bizim gideceğimiz Cuma akşamı da durum buydu. Biz Yüksek Sadakat’in çıkacağı saate yakın gidip onu ve Sertab’ı dinlemek üzere plan yaptık. Biraz da eski günleri andık. Park Orman’da Rock and Coke festivali olduğu yılları falan. 

Bu tip festivaller çok “chill” olur. Yani ayakta takılırsın, rahat giyinirsin, açık havadasındır, bira içersin, olduğun yerde sallanırsın, sahne önündeysen zıplarsın, şarkılara eşlik edersin, çok eğlenirsin. Bunlar yurt dışında da böyle yapılıyor. Büyük parklarda, çimenlik alanlarda kurulan sahnelerde gruplar peş peşe çıkıyor. En baba gruplar sonda çıkıyor. Hot Dog yiyip bire içersin miller weed çeker falan. Öyle bir şey yani. 

Türkiye’de tabii böyle olmayacak ama işte sosisçi, pizzacı, biracılar aynen vardı, açık havaydı, ayaktaydı, sahne önü hareketliydi, ortam aynı ama insan… İnsan bizim insan maalesef.

Önümüzdeki genç ve medeni sayılabilecek görünümdeki çift o kalabalık ve sıkışıklıkta üst üste sigara içmekte sakınca görmezken kızın üzerine az bir şey bira geldiğinde adam neredeyse kavga çıkaracaktı. 

“Benim kadınıma neden bira sıçrıyor?”

Varoş işte.

Herkes senin sigara dumanını açık hava müzikli içkili eğlenme ortamındayız elbette sigara içen olacak diye idare edecek ama bu ırgatlara bira değmeyecek? 

Nasıl olacak?

Yüzlerce insanın aynı anda yan yana ayakta durduğu, şarkılar söylediği, dans ettiği, hareketli, kalabalık ve karanlık bir ortamda bira nasıl dökülmeyecek nasıl sıçramayacak? Nasıl olacak bu?

Senin sigaran sağındakini solundakini nasıl yakmayacak? Onu düşünüyor musun?

Önlerde de kavga çıktı. Sertab da kızdı napıyosunuz diye. Neymiş bira şişesini o tarafa doğru atmış biri, diğeri de sadrazam soyundan olduğu için muhtemelen, vay bana doğru nasıl bira şişesi atarsın demiş ve tepişmeye başlamışlar.

Bildiğin kroluk başka bir şey değil. Kurtlar vadisi Sertab konserinde. 

Bunlar nasıl genç? Bunlar neyin kafasını yaşıyor? Hiçbir şey öğrenmeden bundan yıllar öncesinde kalmış bu gelişmemişlikle nasıl hayatta kalıyor, oluşuyorlar? Çok acayip değil mi? Yahu sokaktan kedi alıyorsun, eve getiriyorsun, önce evden çıkmak istiyor falan ama sonra eve alışıyor. Kedi dersin yani. Yahu sen insansın, neden güncellenmiyorsun? Bu ırgatlık bu avamlık nedendir? Neden bir eventde de kavgasız bulunamıyorsun? Neden şehirli olamıyorsun? 

Şimdi diyeceksin ki İstanbul şehir mi dev bir getto. Evet, İstanbul şehir sevgili okur. Hem de dünyanın en güzel şehirlerinden biri. İçindekilerin kalitesizliği, seviyesizliği, avamlığı İstanbul’u daha az büyük şehir yapmaz. İstanbul dünyanın en büyük şehirlerinden biri. Ve ne yazık ki insanı çöp. Bu.

Bu değişecek düzelecek bir şey değil. Bizde de böyle. İnsanımızda kalite çok düşük. 

O yüzden yok şu kuşağı, yok bu kuşağı, yok seçim, yok oy… Çok güvenme sevgili okur. O kuşaktaki her bir kişi senin evde yetiştirdiğinden değil. Evrim her eve aynı şekilde uğramıyor.

Kimseyi gözünde çok büyütme.

Sakin ve huzurlu bir hafta dilerim. 

XXX

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

 

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

instagram.com/mehtaperel

twitter.com/mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)