“ELİTİZM” DEĞİL MEDENİYET

Geçen hafta sonu Suadiye’deydik. Uzun zamandır bu kadar hayret etmemiştim. 

Çok fena.

Uzun zamandır Suadiye’ye gitmiyorduk. Denk gelmedi. Moda, Fenerbahçe, Caddebostan, Bağdat caddesi, Kadıköy falan yapıyorduk da Suadiye’ye kadar gitmemiştik çook uzun bir zamandır. Bir git sevgili okur, sen de nicedir gitmediysen. O caddede bir yürü. Son kalan Türkiye orada.

Çok acayip.

Tabi biz o kadar uzun zamandır böyle Filistin’de falan yaşar gibi yaşıyoruz ki, ben dışarı çıkarken mümkün olduğunca dikkat çekmeyecek şekilde giyinip bilezik kolye falan takmıyorum. Ancak bir yere gideceksek ve arabayla gideceksek giyinip süslenip takıp takıştırıyorum, o zaman da tam o noktaya kadar arabayla gidip, o noktada bulunup, arabayla geri dönüyoruz. Eğer çıkıp sokakta yürüyeceksem durum başka.

Geçen hafta Suadiye’de kendimi dağdan inmiş gibi hissettim. Resmen! Şık giyimli kadınlar, pırıl pırıl istedikleri gibi giyinmiş genç kızlar, derli toplu doğru düzgün adamlar, parfüm kokuları…

Ter kokusu yok, cagıl cugul gürültü yok, saçma sapan müzik sesleri ve korna yok, küfür yok, sokağa tüküren yok, t**klarını kaşıyarak yürüyenler yok, basitlik yok, avamlık yok, varoşluk yok…

Kitapçılar var, cafeler var, düzgün temiz insanlar var, medeniyet var, snopluk, suratsızlık ve kendini beğenmişlik de var ara ara ama doğaldır. 

O güne mi özel, şansımıza mı öyleydi? 30 Ağustos’tu ve o gün işe gitmeyen tüm düzgün insanlar Suadiye’de miydi?

Ben mesela metroya bineceğimiz ve uzun bir yürüyüş de planladığımız için ona göre giyinmiştim ve ortamı görünce kendimi bir mağazada keten tulum denerken buldum. Üstümü başımı düzeltmek istedim. Öyle bir gündü yani. Belki orası için sıradan bir gündü ve biz İstanbul’un geri kalanında nasıl bir kabus yaşıyorsak artık, bize çok olağanüstü geldi.

Bu ülke ne olabilirmişken ne olmuş, vah vah vah. Vah ki ne vah. 

Tüm ülke ne olabilirmişken ne olmuş. Vah ki ne vah. 

Vah ki ne vah.

Orası da ele geçecek mi? Oralar da düşecek mi? Bir tümör gibi ülkeyi saran avamlık, kabalık, varoşluk, oraları da ele geçirecek mi? Penguen kitap evinin önünde oturup çekirdek çitleyecekler mi mesela bir beş sene sonra? Oraları da saracak mı?

Bazen çok canım sıkılıyor. Çok. Çok üzüntü verici bu düşülen durum. Çok yazık. 

İnsan kalitesinin bu derece düşmesi, maruz kaldığımız görsel-işitsel ve duygusal çirkinlik çok üzücü. 

Biz kendimizi, moralimizi bozmadan, yukarda tutmaya çalışalım sevgili okur. Unutma neydi? Expatlar gibi. Unutma! Moral bozmak yok!

Ayak parmaklarının arasını karıştırarak otoyol izlemeyen son bir kişi kalıncaya dek umut var. 

Umut dolu bir hafta dilerim.

XXX

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

instagram.com/mehtaperel

twitter.com/mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)