BOŞ BİR ZİHİN

Günaydın sevgili okur nasılsın? Ben hep tenkit ettiğim şeyleri yaşıyorum. Hani derler ya kınama, kınadığın kırk güne kalmaz diye, benim durumum da o. Çok sık doktora-hastaneye giden insanlara derdim ki, siz herhalde bir sosyalleşme, gezme yöntemi olarak bunu yapıyorsunuz. Bak bak şuursuzluğa bak! Ciddiyim. İnsan kendisi sağlıklı olduğunda (ve gençken) anlamıyor. Mesela yaşı daha ileri insanlar hep doktordadır ya, bir bitmez, Allah beterinden saklasın ben de bu ara öyleyim. Kontroller kontroller kontroller…

Sonuç olarak üzülmemem gerekiyormuş, öyle dedi gastroentoloğum. Hiçbir şekilde üzülmemem ve gerilmemem gerekiyormuş. ‘Mutsuz olmak yasak!’. Resmen bu. Hani hasta olursun ve doktor sigarayı bırakacaksın yoksa işler karışacak der ya, o misal. Üzülmemem gerekiyor.

Bu ne kadar zor bir şey biliyor musun sevgili okur. Çok zor bir şey.

Dolayısıyla haber takip etmeyi toptan bıraktım. Düşük zekalı insanlar gibi dünyadan bi haber yaşıyorum. Pek çok şeyden haberim yok veya çok üstten biliyorum, detayları bilmiyorum. Uzun zamandır yapmak istediğim ama ne yalan söyliyeyim bir türlü yapmadığım bir şey yaptım. Storytel denen aplikasyonu indirdim. Kitap dinliyorum. Kulağımda sürekli bir kitap anlatıyor da anlatıyor. İlk başta insan tam adapte olamıyor gibi hissediyor. Birkaç kez başa aldım falan ama alışılıyor. Ben Nevşin Mengü falan dinliyordum ya hani kulaklıkla. Mecburen onu da diğerlerini de bıraktım. Tess Gerritsen’den Çırak isimli polisiye romanı dinliyorum. Çok zevkli. İnsanlar güncel hadiselerden bahsederken biraz alık alık bakıyorum ama yapacak bir şey yok. Üzülmek, sinirlenmek yasak. 

(Aman aklına yanlış bişi gelmesin, kendim parayla indirdim bu aplikasyonu, reklam falan almış değilim, ben hiç girmiyorum o toplara biliyorsun, hiç işim olmaz.)

Mutsuz olmamanın ne zor olduğunu buna mecbur olduğunda anlıyor insan. İlla canını sıkacak bir şey oluyor çünkü. Aslında keşke imkan olsa ve etrafımızda böyle kalın plexiglas bir zırh olsa, görünmez. Hoşumuza gitmeyecek şeyleri önceden seçsek ve onlar bize geçmese, sekse, duymasak bile. Ne kadar çok insanla bir araya gelirsen o kadar çok saçmalığa maruz kalıyorsun. Ne kadar çok gündemi takip edersen o kadar fazla asabın bozuluyor, rahatsız oluyorsun…

Oysaki rahat bir insan olmayı başarmak lazım. Rahat olabilmek. Sarhan yapabiliyor, inanılmaz özeniyorum Sarhan’a. Ben ruh hastaları gibi bir şeyi tekrar tekrar düşünüp, planlayıp, böyle manyak gibi kontrol etmeye ve onaylayacağım şekilde yönetmeye çalışırken Sarhan bir kez gerekeni söyleyip salıyor. Olursa olur olmazsa olmaz diyor. Şahane bir şey bu. Ben de böyle yapmak, böyle olmak istiyorum. Her konuda, her olayda kendimi yıpratmadan o olayı yaşamak istiyorum. Öte yandan mizaçla ilgili şeyleri değiştirmek kolay değil. İmkansız da değil belki ama zor biraz. 

Mesela bir sürü şeyi bıraktım. Hırs yapmayı, koş koş koş koşmayı, yırtınmayı, rekabet etmeyi, iddialaşmayı bıraktım. Daha huzurlu bir yaşama taşıdım kendimi ama sanırım üzülmek, gerilmek, endişe etmek daha zor bırakıyor zihni.

İnsanın ruh hali de değişiyor tabii. Tabak değil ki bu her baktığında aynı şekil dursun. Bazı dönemler daha gergin, bazen daha mutlu, bazen daha yorgun bazen de huzursuz hissedebiliyorsun. Normal koşullarda o kadar rahatsız etmeyecek şeyler kafana takılabiliyor. Yaş aldıkça önemsediğin şeyler değişiyor. 

Aslında hayatı daha az ciddiye alabilmek büyük bir lütuf. Bunu yapabilen insanlara çok imreniyorum. Kendimi bu konuda geliştirmeye çalışıyorum ben de. Bak sevgili okur, gördüğün gibi ben yapamıyorum deyip kenara çekilmiyorum, bu benim eksiğim bu konuda kendimi düzeltmem önce benim iyiliğim için gerekli diye düşünüyorum.

Mükemmeliyetçi olmaya gerek yok. Rahatsız ve yoran bir şey bu. 

Hani bir laf var ya “olduğu kadar olmadığı kader” tam da bu. 

Çünkü cidden önce sağlık. Gerçekten böyle. Sağlık en kıymetli şey ve geri kalanı da o kadar önemli değil. 

İlla doktor tavsiyesine de gerek yok. Hayatta bizi üzen, geren, yoran, enerjimizi çeken bitiren her şeyden herkesten uzak durmak lazım. Bu günlük haberlermiş, akraba, dost, arkadaşmış fark etmez. Bizi yoran herkesi ve her şeyi uzaklaştırıp sadece kendimizi iyi hissedeceğimiz insanlarla ve koşullarla bir arada kalmak en güzeli. Ben şu ara bunu yapmaya çalışıyorum. Zaten insan olayını bir hayli ayıklamıştım ama şimdi gündemi de bıraktım. Böyle balık gibi yaşıyorum bu ara. 

Sen de bir dene istersen sevgili okur, canım benim. Bir süre takip etme olayları. Kedi videoları falan izle, yemek videoları izle, film izle, sesli kitap dinle, şöyle esneyerek, gevşeyerek takılalım bakalım biraz. 

Zor biliyorum ama deneyelim, eminim sana da bana da iyi gelecek.

Huzur dolu bir hafta dilerim. 

XXX

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

instagram.com/mehtaperel

twitter.com/mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)