AKLIMDAN GEÇENLER, İÇ SESİM

Bu hafta sesli düşüneyim dedim sevgili okur. Ne dersin? Kendi kendime, içimden düşündüğüm, cevabını bulamadığım ama aklımı kurcalayan şeyleri seninle paylaşayım. Belki cevaplar sendedir. Yüksek sesle kafamdakileri dile getireyim. Biraz içimi dökeyim.

Aşıya yaklaşılıyor anlaşılan. Gerçi en güvenilir aşıya 2 sene varmış. Rusya’nın bulduğu aşıya ne kadar itimat edilebilir emin değilim. Açık net tipler değiller, para için ya da iktidar için grip aşısını covid aşısı diye gazlayabilirler. Ne bileyim, böyle bir şeyi gönül rahatlığıyla alıp yaptırmak için pfizer, glaxo, roche, novartis gibi markalar lazım değil mi? İlaçcılar yani. Rusların hödöhödö markasını güvenip vurulacak mıyız yani?

Bu göreceli olarak bir tık daha itimat edeceğimiz abilerin aşı çıkarmasına da daha zaman var gibi. Hem çıktı diyelim, bize ne zaman sıra gelir ki? Türkiye’ye gelse bile “Ankara’dakilerden ve onların yakınlarından bize sıra gelmez ki. Aşı kafadan 3 sene gibi görünüyor. Baksana boktan grip aşısına ulaşamıyoruz, büyüklerimiz yana yakıla çocuklar için olan zatürre aşısından arıyor, bulamıyorlar. Sen daha grip aşısına ulaşamazken covid aşısı çıkacak da sen onu eczaden alıp yaptırıcan da… o hooooo, hadi inşallah.

Okulları da ite ite açtırmayacaklar gibi duruyor. Üniversitelerden geçen sene de bu sene de hiçbir şey öğrenemeden insanlar mezun oluyorlar. Bu kadar eğitimsiz insanla nasıl devam edecek hayat. Bu uzaktan eğitimin, sınavsız sistemin fasa fiso olduğunu herkes biliyor. Bunlar doktor olacak, avukat olacak, mühendis olacaklar bu halde, sonra bizi öldürmeden işlerini yapacaklar dimi? Hadi inşallah. 

Bu uzaktan eğitim falan da hikaye, çok fos. Zaten bir kısmımız özel ders, dershane desteğine geçtik. Bir okul parası da bu işlere harcıyoruz açığı kapatmak için. Baskı yapa yapa liseleri de açtırmayacaklar galiba. E nasıl olacak peki? Bu sene Delf sınavlarına girmeleri gerekiyor. Önce B2 sonra C1 alması lazım çocukların. Hafta sonu yasakları geldiği zaman geçen sene konsolosluk sınavı yapmadı. Bu sene de sınava giremezlerse bu iş 12. Sınıfa kalacak. 12. Sınıfta üniversiteye mi hazırlanacaklar Delf’e mi hazırlanacaklar. Çok zor olur, bu sene Delf’leri temizleyip 12. Sınıfta Türkiye’deki sınava göre hazırlanması lazım çocuğun. Geçen sene Delf’ler yapılamadı. Bu sene girmek zorundalar artık.

Okulları açtırmazlarsa ben benim oğlanı nasıl toplarım bilmiyorum. Dört gözle okula gitmeyi bekliyor, Mart’tan beri ekran başında bunaldı iyice. Doğru düzgün ders de işlenemiyor ki böyle, bakıyorum böyle bir pasif öğrencilik olamaz. Kulaklarında kulaklık öğretmeni dinliyorlar. Oğlum derse katılsanıza dedim, anne 24 kişiyiz, ses arkadan gidiyor, herkes bişi dese konuşmalar üst üste biniyor, ders yapılamıyor, o yüzden susuyoruz dedi. Çıldırırsın.

Sınavlar nasıl olacak uzaktan? Yine sınavsız geçireceklerse o zaman dersten tamamen kopuyor çocuklar. Adil şekilde sınav yapmak da bir mesele. Nasıl olmalı mesela? 11. Sınıfları bugün sınav yapıcaz diyecek okul. Bütün 11’le 5’er kişilik gruplar halinde 1 öğretmenin karşısına geçecek. Kameralar açık olacak. Kopya çekmeden öğretmen kontrolünde sınav olacaklar. Ertesi gün 12’ler aynı şekilde. Böyle falan herhalde. Bizim okul ne düşündü böyle bir durum olursa uygulamak üzere acaba? Gerçi bizim okul da bir alem. Çocukların aldatacağı varsayımından yola çıkarak çözüm üretmeyeceğini, çocukların dürüst davranacaklarını varsayarak hareket edeceklerini falan söylerler şimdi sorsan, insanı çatlatırlar. 

Bütün açıkları özel dersle, dershaneyle kapamaya çalışıyoruz. Hadi kapadık diyelim, servis şirketi bu sene de çalışamazsa batacak herhalde. Ne yiyip içecek bu insanlar. Sonra seneye bizimkiler okula gideceği zaman adam derse ki Bahçeşehir servisini kaldırdık, biz bu çocuğu Bahçeşehir’den Moda’ya nasıl götürücez? Şoför mü tutucaz ne yapıcaz? Hande, Gülay ben şoför tutarız olmazsa. O tarafta ev tutsak dershane burda… Ooff… Bu kadar emek, bu kadar özveri, bu kadar masraf doğru düzgün eğitim alamadan geçen yıllar. Bu okulların en büyük faydası dil olacaktı. Çocuklar sınıfta interaktif bir şekilde dil eğitimi alacaktı. Böyle uzaktan, konuşmadan, sadece dinleyip not tutarak nasıl bir dil gelişimi olacak? Bunlar Fransa’dan kabul alsalar bile gittiklerinde nasıl yapabilecekler, sene sonundaki baraj imtihanını nasıl geçecekler? Fransızca konuşma dersi de alması lazım belki de. MEB bunları düşünüyor mu acaba? Yurt dışına gitmek isteyen çocuklar, oraya hazırlanan çocuklar, burada dil ağırlıklı okullarda okuyup, okula gidemeyen çocuklar nasıl kabul alacaklar mesela? Hiç bunlar akıllara geliyor gibi görünmüyor. Vay arkadaş.

Hastaneleri aradım, özel hastaneler, hastalanırsak nasıl yapıcaz dedim. Sigortadan yana sıkıntı yok, test de var ama yer yok. İlacı verip eve yolluyorlarmış. Peki dedim nefes alamıyorsak ne olacak, yatacak yer yok diyorlar. Burada da olsanız aynı ilacı vereceğiz zaten dediler. Tamam da orada solunum desteği de veriyorsun ya abla… Acaba eve basit bir oksijen tüpü mü alsam? Bak bu fena fikir değil, medikalcilerde vardır, alayım koyayım kenara. Lazım olmaz inşallah. Kullanmazsak da olaylar bitince sağlık ocağına hediye ederim falan. Bence şahane fikir ama gel şimdi Sarhan’ı ikna et. İlla abartma saçmalama der. Yahu nesi saçma şimdi eve oksijen tüpü almanın? Bence çok mantıklı. Satılan bişi mi acaba? Acaba ben sağlıklı olduğum halde alırsam hasta birinin hakkına mı girmiş olurum. O zaman da karma gelir kıçımdan vurur beni, ben ihtiyacım olan bişiyi bulamam bak gör.

Hafta sonu kapatmalarını yaparlarsa kafayı yerim gibi düşünüyorum. Daha fazla polis zoruyla eve kapatılmaya katlanabileceğimi sanmıyorum. Psikolojik olarak ev hapsi gibi algılıyorum bunu ve dengem bozuluyor. İstemiyorum, istemiyorum, istemiyorum. Hiçbir konuda yasaklanmak istemiyorum. Ben bütün kurallara uyuyorum, yasağı asla hak etmiyorum. Uymayanları hapse falan atsınlar bana ne, ben uyuyorum kurallara.

Bu işler böyle kaç sene devam edecek? Delirecek miyiz ölmezsek mesela? Bedenen ve ruhen en sağlamlarımız hayatta kalacak ve geri kalanlarımız ölecek veya aklımızı mı oynatacağız? Nasıl olacak? Bu iş daha ne kadar uzayacak. Ben çok bunalmış hissediyorum kendimi. 

Bir de millet düğün dernek, kınalık gebelik hiç durmuyorlar. Yahu bi durun. Bi durun. Bu ne yaşam azmi arkadaşlar yahu. Hiç mi enerjiniz libidonuz düşmüyor? Çok ilginç.

Mart’tan beri anneme babama sarılmadım. Bundan daha saçma bir şey olabilir mi? Bu da ayrı koyuyor insana vallahi. Tamam hiçbirimiz öyle mıç mıç insanlar değilizdir zaten, annem falan sevmez öyle mıç mıç, ben de ona benzemişim, ben de hoşlanmam ama insan annesine sarılmak istiyor. Gözünün önündeki insanı özlüyorsun, çok garip zamanlar cidden. 

Bu dönem çok uzarsa benim beden sağlığı kısmını bilemiyorum ama ruh sağlığımın çok olumlu etkileneceğini düşünmüyorum. Depresif bir kafaya geçmekten endişe ediyorum, istemiyorum mutsuz hissetmek. Mutlu hissetmek istiyorum. İstediğim zaman evden çıkabilmek istiyorum. Çocuğum okuluna gidebilsin istiyorum. Dünyanın en basit şeyleri lüks oldu yav. Çıldıracağım.

Belki bir müzik aleti öğrenmeye başlasam iyi mi gelir? Bunu bir düşüneyim. Ama Atahan ders çalışırken ben nasıl gıy gıy yapayım. Yok onun zamanı değil şimdi.

Tekrar her yeri kapatmaya başlarlarsa benim kitabımın çıkması da sarkar. Kadir bekleyip görelim, ikinci dalga diye her yeri kaparlarsa bekleyelim dedi. Çıldıracağım. Kitabı yazdım, iç tasarımı yapıldı, kapak tasarımları bitti, kontrolleri bitti, pdf’i geldi, onayladık. Hazır. Bekliyoruz. Her yeri kaparlarsa ölü doğmasın diye normalleştiğimizde çıkacak. Kapayacaklar gibi mi acaba? Yapmazlar herhalde yine ya. Batsın mı herkes. Geçen sefer batamayanlar bu sefer mi batsın. Ne yiyip içecek insanlar?

İçim çok sıkılıyor bazen. Ne olacağını bilememekten çok bunalıyorum. Kapanmak, kitlenmek istemiyorum, yasaklanmak istemiyorum en emin olduğum şey bu. Sinirlerim bozuluyor yasaklar başlayınca. Umarım olmaz. Umarım her şey hızla iyi olur. 

Yazıda bir sürü typo yapmışımdır şimdi sinirle yazarken, bir kontrol edeyim diycem ama ona bile tahammülüm yok şu an, çok bunaldım.

Herkesin iyi hissettiği ve iyi olduğu bir hafta diliyorum. 

XXX 

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 17 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

instagram.com/mehtaperel

twitter.com/mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)