Geçen hafta tatildeydim döndüm sevgili okur. Tatilde biricik sevgilisi ile yıldızların altında şarap içen evli çiftlerin aksine biz bu sene de boşanmadan dönebildiğimiz için mutluyuz, gururluyuz…. Çünkü olayın reklamasyon tarafına geçersen işlerin hiç de öyle yürümediğini hepimiz biliyoruz.
Yola çıktık, Atahan arkada, araç koltuğunda, elinde psp sessiz konuma alındı. Biz karı koca önde tüm yılın yorgunluğuyla yola bakıyoruz… Benim istediğim sıklıkta mola verilmiyor çünkü Sarhan mola olayının benzin alınmayacaksa ya da işenmeyecekse yersiz bir vakit kaybı olduğunu düşünüyor. Oysa benim arada durup tezgah açmış köylü kadınlarla incir pazarlığı yapmam, dut yemem, her benzin istasyonunda tuvalete gitmem ve gofret falan almam, her kavuncuda tek tek durup fiyat sormam, sepetlerin arasında resim çektirmem lazım. Bu yılda yapamayacağımı tespit etmemle Balıkesir il sınırında başladığım söylenme İzmir ‘e kadar devam etti. (Komik yazı bekleme sevgili okur, sızlanmaya devam ediyorum).
Tatilin varış kısmından itibaren benim durumum sürekli tüm parmaklarımın arası 50+ güneş koruyucu kocayı yağla, çocuğu yağla, ona şapka öbürüne şapka, havuz tarafında unutulmuş kum oyuncaklarını deniz tarafına taşı, deniz tarafında unutulmuş havuz gözlüğünü havuz tarafına getir, adamların arkasından kaybolmasın diye terliklerini topla, şişme şeyleri şişir, elma suyu taşı, çocuğu çişe götür ve tekrar yağla şeklinde geçti. Peki niye ben dimi? Adam sürekli telefonla konuşuyor da ondan!
Ben: Ya yeter ya, yeter ne arayıp duruyolar hala tatlideyim desene
Sarhan: Ben tatildeyim diye işler durmuyor
B en: Sarhan yeter, cidden yeter, memleketin bütün tekstil fabrikası usta başılarını etrafımızda güneşlenen herkes tanıyor artık. Özellikle Mümin ile aramızda bir kuma ilişkisi oluşmaya başladı ki hiç haz etmedim bundan.
Sarhan: Sen öyle diyosun ama bu tatilin parasını Mümin ödüyor sayılır, ne kadar iş getiriyor bize haberin var mı?
Şimdi bunu diyen adama diyecek bir şey yok. O noktada artık bir kumdan kaleye dönüşüp dalgalar tarafından bir on beş dakika tokatlanmak istiyorsun. Çünkü Mümin’in senin geçim kaynağın olduğunu bilip yaşamaya devam etmen mümkün değil. Çünkü yarım saat arayla arıyor Mümin…
Telefon: Hürülü hürülü
Ben: …
Telefon: Hürülü hürülü hürülü
Ben: Alo, ben Mehtap, Sarhan’ın eşi, Sarhan odaya çıktı, buyurun
Telefon: Yenge ben Mümin, Çorlu’dan, abi ne zaman gelir, biz bu şablonları çekemedik
Ben: Sen üzülme Mümin ben şimdi Sarhan’ı ilk uçakla yollarım, şablonu çeker döner. Hı? Olur mu öyle?
Mümin: ….
Peki yanıma kar kaldı mı? Hayır! Çünkü Mümin beni “Abi, yenge kızdı bize azcık, ehihehe” diye Sarhan’a şikayet etmiş.
Sarhan: Ya sen hasta mısın? Niye açıyosun benim telefonumu?
Ben: Mümin obsesif bir kardeşimiz Sarhan, bu sıcakta telefonu patlatana kadar çaldırmaya karar verince açmak zorunda kaldım.
Sarhan: Yahu adamla işimiz var, sana ne? Sen ne karışıyorsun? Ne diye adama abuk sabuk konuşuyorsun?
Ben: Nasıl oluyor da Mümin’in duyguları benden mühim olabiliyor. Aranızda ne var? Bu evliliği kurtarmak için gerekiyorsa bıyık da bırakırım sahran. Gitme yeterki erkeğim, yiğidim, bırakma beni
Sarhan: Manyaksın sen, sen manyaksın, hasta bir kadınsın sen!
Ben: …
Sarhan: Hastasın sen, hastasın… ruh hastasısın!
Peki nasıl oldu da bu senede boşanmadan döndük dimi? Asıl soru bu! Bir kadın kurtardı evliliğimizi haberi yok… Akşam otele girdik, koridorda odamıza doğru yürüyoruz üçümüz. Loş holde, bizim odadan üç oda ilerde bir kadın duvara yaslanmış duruyor. Üzerinde koltuk altlarına kıstırdığı bir havlu, ayaklar çıplak… kadın çıplak… sadece havlu var. Duvara yaslanmış duruyor öyle, bekliyor…
Ben: (kısık sesle) Nasıl yani?
Sarhan: Turist herhalde
Ben: Yok aranıyo bu belli
Odaya girdikten bir beş dakika sonra biz kadının dedikodusunu yaparken kapımız çalıyor. Ben kapıyı açıyorum.kadın karşımda.
Ben: Nasıl yani?
Kadın: Merhaba
Ben: Biz bişi sipariş vermedik
Kadın: Kapıda kaldım ben, tabakları dışarı koymak için çıktım ve kapı kapandı. Kocamda aşağıda maç seyrediyor, telefonum falan odada, bu kılıkta da resepsiyona inemem, kapıda kaldım.
Kadın nasıl bahtsız bir kadınsa sadece kapıda kalmakla kalmamış, yardım için çaldığı kapıda benim ki…
Ben: Nıhahahaha, ay gel gel, nıhahahhaha
Kadın: Telefonunuzu kullanabilir miyim?
Ben: Nıhahahahaha (kendimi yatağa atıp) hıhahahaaaahaha, ay dalga geçmek istemiyorum ama çok komik, hıhaahahahahaha
Kadın: Telefon?
Ben: (dizlerime vurarak) nıhahahahaha, ay nolur kusura bakma, hıhahahaha burada telefonum
Atahan: Anne, teyze Recep İvedik gibi, olmuş dimi?
Ben: Nıhahahaha, deme oğlum öyle ayıp, hıhahahaha, ay sinirim bozuldu.
Kadın kocasını aradı ve benle odada kalmaktansa dışarıda havluyla beklemeyi tercih etti. Tüm bu süreçte Sarhan korkusundan önce yüzünü duvara sırtını bize dönüp panik içinde hiç kıpırdamadan öyle beklemeye başladı. Sonra bu şekilde cezalı çocuklar gibi beklemesinin tuhaf olduğunu düşünmüş olmalı ki kendini balkona attı. Odamızda tanımadığımız çıplak bir kadın, kadına kahkahalarla dövüne dövüne gülen bir eş, kadına Recep İvedik diyen bir evlat… Duvara dönerse sanki bizi tanımıyormuş gibi olacağını düşündü sanırım. Sonra yaptığı açıklama, kadının havlusu düşerse diye korkmuş, ondanmış. Korkmuş yahu, yazık J
Ben: Korktun mu sen?
Sarhan: Ya bi aksilik olur, elin kadını… ayıp…
Ben: Ne tatlısın sen (sarılıp) seni yerim ben
Sarhan: (sarılıp) Tatlıyımdır evet
Ben: Öyle tatlısın ki senin için göğüslerime kıl ektirecem, biraz Mümin yapacam kendimi, yapacam bunu, beyim için yaparım (göğsüme vurarak) yüreeme daş basar yaparım….
Sarhan: (beni iterek) Ya yürü git, terbiyesiz, manyak
Ben: Ya aşkım, şaka yapıyorum yaaaaa, gel, aaaa, aşk olsun
Sarhan: Git allahaşkına ya, cins!
Hahaha 😀 Harikasınız gerçekten, arkadaşım sayesinde yazılarınızı okumaya başladım. Arkadaşıma minnettarım 😀 Şu an girdiğim her arkadaşlık ortamımda sizin yazılarını öneriyorum, iyi ki varsınız =)