PET ŞİŞE VAZİYETİ

 

 Yeni yazım:  HOBİ İNSANI

http://www.anneboyutu.com/Yazar-Detay.aspx?ArtId=6881

Ve  geçen haftaki yazım;

PET ŞİŞE VAZİYETİ

Pahalı ürün trajedisi

Bu yazı komik değil ama işinize yarayacağını düşünüyorum.

Fatih Altaylı’nın pet şişelerle ilgili yazdığı köşe yazısının ardından sanki ilk kez duyuyormuş gibi paniğe kapılan tek anne ben değilim sanırım. Plastik malzemelerin kanserojen kimyasallar barındırdığını hepimiz biliyoruz. Ancak beni rahatsız eden, tam okullar açılmışken yanında su taşıyan ya da okuldaki makinelerden su içmeye başlayacak olan çocukların tam olarak hangi kimyasallara maruz kaldığını ve kötü etkileri bilmemek oldu. Bir süredir haber dosyası hazırlamıyor olmamın da hevesiyle sizin için yaptığım araştırmanın sonuçlarını ve ne yapabileceğimizi bilmeniz gerekiyor.

***

Pet şişeler hayatımıza sessiz sakin yayılmışken ve kimimiz kıllansa da diğerlerimiz gönül rahatlığıyla pet şişeleri (plastik yemek saklama kapları, vb.) kullanırken, 2008 Nisan’ında Ulusal Toksikoloji Birliği bir rapor hazırlayıp araştırma sonuçlarını paylaşıyor.

Hemen ardından Ulusal Sağlık Enstitüsü devreye giriyor ve hem Toksikoloji Birliğinin raporunu doğruluyor hem de plastik ürünlerdeki zararlı maddeleri ve bu zararların neler olduğunu açıklıyor.

Başka pek çok bakteri ve kimyasalın yanı sıra öyle bir madde var ki “Aman canım o kadar kanser her şeyde var” demek mümkün olmuyor. Bispenol (BPA) denilen bu madde pet şişe ve tüm plastik kaplarda var. Ve insan sağlığını tehdit ediyor.

Peki BPA (ne kadar BPA’ya maruz kalındığıyla doğru orantılı olarak) nelere sebep oluyor?

–         Düşük kilolu doğum

–         Hamilelerde anne karnındaki fetusun beyin, büyüme ve davranışlarında anomali

–         Yetişkinlerde prostat ve göğüste kanser riski varsa tetikliyor.

–         Küçük çocuklarda büyüme yavaşlaması ve davranış problemleri

–         Çocuklarda prostat ve göğüste kanser riskini arttırıyor

–         Erkek çocuklarda idrar yolu problemleri ve/veya kısırlık

–         Kız çocuklarda erken ergenlik ve/veya kısırlık gibi ciddi sağlık problemleri BPA’nın yan etkilerinden bazıları…

İşin fenası; 2003 yılında Uluslararası Beslenme ve Sağlık Birliği ile Ulusal Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi birlikte bir araştırma başlatıp (NHANES III Report), 2004 yılında araştırmanın sonuçlarını kısaca şöyle duyuruyorlar;

“6 yaş ve üzeri kişilerde yaptığımız araştırmaya göre BPA sudan geçiyor. İdrar tahlili yapıldığında %98 oranında idrarda görülecek kadar yoğun şekilde alınabiliyor”.

Özetle:

Dr. John Bucher
Ulusal Toksikoloji Programı Direktörü (NTP)

 

 

Dr. Mike Shelby
NTP / İnsan Üremesinde Risk Araştırma Merkezi (CERHR)

 

 

Raporlarını teslim ettiklerinde şu açıklamayı yapıyorlar:

“BPA tehlikeli bir madde. Günlük kullanımda ve yüksek dozda alınıyor. Bu yüzden şunlara dikkat etmek halk ve özellikle çocuk sağlığı açısından çok önemli:

–         Üzerinde ‘uygundur’ yazsa dahi, yiyecekler plastik kaplarda mikro dalga fırında ısıtılmamalı

–          Aldığınız ürün en iyi kalite plastik dahi olsa alındıktan 3 yıl sonra kendiliğinden BPA üretmeye başlıyor.

–         Konserve yiyecekler BPA içeriyor.

–         Özellikle sıcak yiyecek ve içecekler olmak üzere, tüm yiyecek ve içeceklerde; cam-porselen ve paslanmaz çelik kullanmak gerekli.

–         Bebek biberonlarında plastik kullanılmamalı, biberon altında BPA FREE yazıp yazmadığı kontrol edilmeli.”

Buraya kadar çok yeni bir şey yok. Zaten tahmin ettiğimiz bir vaziyetin kesin kanıt ve raporlarla (hem de 2004’de) halka duyurulduğunu okuduk.

Ama devamı var…

Bu raporların medyaya düşmesinin ardından Amerikan halkı plastikten uzak duruyor. Tam da bu dönemde paslanmaz çelik ürünleri ile piyasaya giren SIGG kelimenin tam anlamıyla “ortamlara patlıyor”. Sadece şık ve havalı olduğu için değil, sağlıklı ve trendy olması da (Madonna’nın kızından Angelina Jolie’nin oğluna kadar ünlülerin çocukları ellerinde SIGG termoslarla paparazzilerce fotoğraflanmışlardı) satışları arttırıyor. Ve elbette hızla Türkiye piyasasına da giriyor.

 

2007 sonu, 2008 yılı başlarında bağımsız bir haber sitesi olan ve profesyonel blog yazarlarının gönüllü muhabirlik yaparak desteklediği SNEWSNET, SIGG marka termosların sanıldığının aksine BPA içerdiğini haber olarak veriyor.

İsviçre yapımı güçlü bir marka olduğu için “Bizim şişelerde BPA yok” dedi diye sağlıklı olduğu kabul edilen SIGG’in yöneticilerinden Steve Wasik, 2008 Ağustos’unda yaptığı bir açıklama ile ürünlerinin BPA taşıdığını kabul ettiklerini açıklıyor.

Ancak şu eklemeyi yapıyorlar; “Evet bu şişelerde BPA vardı. Ancak şimdi ürettiğimiz şişelerde yok. Eğer şişeleriniz 2006 yılından önce üretilenlerdense BPA’lı.”

Ağustos 2009’da Allison Johnson ve Melissa Tantibanchachai tarafından açılan davanın sonucunda da (Case No.  3:09cv-669-H – Kentucky Court of Justice) mahkeme SIGG’ı yanıltıcı tanıtımdan suçlu buluyor. Firma yetkilileri bir kısım zararı önlemek için; “Eski üretim termoslarınızı getirin, yeni üretim termoslarınızı bedava verelim” kampanyası başlatıyor.

Ama konuya en imalı noktayı Time Dergisi’nden  BONNIE ROCHMAN 2009 Ekim’inde yazdığı yazı demek mümkün;

“Termosunuzun içine bakın. Eğer parlak, bronz renkteyse ve kendiliğinden oluşmuş dalga gibi çizilmeler varsa BPA taşıyan bir SIGG termosunuz var. Çünkü BPA çeliğin görüntüsünde bu değişikliği yapıyor. Termosunuzun içi mat ve soluk sarı renkteyse endişe etmeyin. İçi mat sarı olanlar BPA’sız ve güvenebilirsiniz. Elbette yine bu markaya inanmaya karar verdiyseniz.”

BPA’lı binlerce ürün ve marka arasında Sigg’e bu kadar “tavır yapmak” neden diye düşünenler varsa sebebi gayet açık; daha kaliteli ve sağlıklı olduğu varsayıldığı için tercih edilen ve klasik bir su termosundan çok daha fazla para ödenen bir marka haliyle tüketiciyi kızdırıyor.

Asıl meseleye gelecek olursak; çocuklar okula gidecekler ve su içecekler. Peki neyle? Daha fenası eve gelen damacanadaki su ne olacak?

Evinize giren suda BPA (ve elbette diğer bakteriler) varsa bunu temizlemek (özellikle BPA) çok güç. Ve kimyager değilseniz kandırılmak çok kolay. Yine de bazı önlemler mümkün;

–         Kullandığınız suyu filtreleyebilirsiniz. (damacanalara göre de filtreler yapılıyor)

–         Filtreleme olayını deneyecekseniz Reverse Osmosis tipi filtreleme Karbon Filtrelemeden daha başarılı bulunuyor.

–         Türkiye’de Reverse Osmosis tekniği ile su filtreleme sistemi kurduğunu iddia eden bir çok firma var ama ne kadar güvenilir bilemem.

–         Amerikalılar çok takmışlar ve her iki filtreleme sistemini bir arada kullananların sayısı artmış.

–         Hayır, kaynatınca temizlenmiyor, aksine kaynatıp damacanaya geri doldurursanız ısınan plastikten geçen BPA oranı artıyor.

–         Çocuklar için sağlıklı kabul edilen su mataraları arasında; Klean Kanteen ve Camelback markaları en sağlıklı markaların başında kabul ediliyor.

–         Fiyatı 10 -18 Dolar arasında değişen bu mataraları Amazon gibi internetten alışveriş sitelerinde bulmak mümkün.

Açıkçası ben sağlık olaylarına çok takanlardan değilim. Ancak bunun sebeplerini anlatmayı başka bir yazıya bırakıyorum. Pet şişeler konusunda söyleyeceğimi ise tahmin etmeniz güç değil.

Oğluma temiz su içirmek için “güvenilir filtre” konusunu araştırmaya başladım. Aklıma en yatan matarayı da internetten sipariş vereceğim.

“Kazık kakmak” gibi bir niyetim yok ama en azından adam gibi su içmeli sanki…