NE ZAMAN DURACAĞINI BİLMEN İYİDİR!

İlk kitabımı yeni çıkarttığım zamanlar. İşimi adabıyla yaptığım için (yayınevlerini gezmek, haber beklemek ve gerçekten bir yayınevinin kitabımı basmayı istemesi vs.) başarıyı bileğinin hakkıyla kazanan  herkes kadar kendimle gurur duyuyorum. Yarı deli geziyorum hatta… Bir yazar için büyük onurdur kitabının çıkması. Elbette benim yaptığım şekilde hakkıyla yapıldıysa. Yoksa “Ay Işığı Yayınları” diye bir firma kurup basardım ben de kitaplarımı boy boy. Ama benim kitabımın sokakta, yayın camiasında basılabilirliği, yayınlanabilirliği vardı ve ben kendimle gurur duyuyordum.

Aradan henüz birkaç ay geçmişti ki bir gün telefonum çaldı. Hattın diğer ucundaki kibar ve ciddi hanım kızımız bana BKM’den aradıklarını söyledi. Muhsin Bey benimle görüşecekmiş.  Yaşıtlarım bilecek, bizim zamanımızın afili bir Filmi vardı Muhsin bey diye. Şener Şen  ve Uğur Yücel birlikte oynamış, hatta pek çoğumuz Uğur Yücel’i bu filmle tanımıştık.

Yoldayım. BKM, Şener Şen, Muhsin Bey, ben… Birleştirmeye çalışıyorum olmuyor.  Neyseki Muhsin bey telefonu aldı.

Muhsin Abi: Alo?

Ben: Ee, evet, ben Mehtap, buyrun?

Muhsin Abi: Kızım amma zor seni bulmak niye öyle? Kaç haftadır seni arıyoruz…

Ben: ???? Ee? Niye?

Muhsin Abi: Yılmaz okudu kitabını, seni bulmamızı istedi, bayılmış senin diyaloglarına.

Ben: Yılmaz? Erdoğan? Hadi canım! Ahahaha, yok artık!

Muhsin Abi: …..

Ben: Yılmaz Erdoğan?

İnsanın hayatında gerçekten ama gerçekten kendiyle gurur duyduğu zamanlar vardır. Bu onlardan biriydi. Tabi sonrasındaki dönemde Yılmaz Erdoğan’la konuşurken kendimi hayli mahcup etmiş olabilirim ama … Yine de güzeldi.

Yılmaz Erdoğan  (YE): Kız sen ne yapmışsın öyle, nasıl güzel yazmışsın, aferin sana

Ben: Hiiiiiiii! Cidden mi?

YB: Cidden!

Ben: Çünkü ben, biliyosunuz, ilk siz diyalog yazdınız, ve tabiî ki siz bunu biliyosunuz, sizden sonra da ben yazdım, yani bir siz bir ben, ehihehei, yani sizinki süperdi, ben de süpersem, süper, yani, sizin beğenmenize çok sevindim cidden.

Bundan sonrasında benim kitabı sitcom’laştırmaya yönelik konuştur, ancak Allah var, haftada 90 sayfa yazmak fikri bana çok uzak geldi. Her hafta 90 sayfa boyunca komik olmak…

Kendimi şunu söylerken hatırlıyorum; “ben  ayağım takıldı düştüm ne komik dimi gibi yazamam, utanırım. 90 sayfa boyunca her hafta komik yazamayabilirim, çok zor.”

Sonrasında Yılmaz Erdoğan bana uzun uzun “yağım takıldı düştüm” modeli diye bir antlım olmadığını, buna “durum komedisi” dendiğini, ve kolaycılık olduğunu…

Kendisinin de durum komedisinden çok hoşlanmadığını , asıl zor olanın diyalog yazmak ve diyaloglarla komik olmak olduğunu anlattı. Şurası ise ömrüm boyunca unutmayacağım bir abi nasihatıydı; “Sen yeteneklisin, bu belli. Ama esas özelliğin ne biliyor musun? Kendinle dalga geçebiliyorsun! İşte bu çok önemli! Ben burada, mutfak çalışmalarında çocuklara bazen aylarca kendileriyle dalga geçmelerinin kötü bir şey olmadığını anlatıyorum kimi zaman ve yine de yapamayanlar var. Sen en zor kısmı yapıyorsun. Bu kitabı sitcom yaparsın yapmazsın senin bileceğin iş ama ilerde şişinip, kendinle şakalaşmayı bırakma.” Söz verdim şişinmeyeceğime. Sonra yılmaz abi, o kendine has vurgusu ve sesiyle şöyle dedi; “Çok güzel yazmışsın yahu, seni ve aileni yıllardır tanıyor gibiyim, uzun zamandır da böyle gülmemiştim. Aferin sana”.

Bir daha karşılaşmadık Yılmaz Abiyle ama ben sözümde durdum. Şişinmedim…

Ama sonuçta ben (haftada 90 sayfayı gözüm yemese de) 40 sayfayı havada yerim diye düşündüm ve anında Ayşenil’i aradım.

Ben: Ayşe, Ayşe, Ayşe, bişi diycem Ayşe!

Ayşenil: Efendim Mehtap? Efendim! Efendim! Sakin olalım!

Ben: Ben bişi düşündüm Ayşe ama arıza çıkarak yok bak, dinliycen sonuna kadar

Ayşenil: “Arıza”? Hım! Bir düşünelim! Genelde sen arıza çıkarırsın ve ben buna tepki veririm. Bizim ilişkimiz böyle bir çıkmazda. O halde, şu ana kadar harcadığımız “ayşe ayşe ayşe ayşe” kısım da dahil olmak üzere tamamen konuşma adı altında zaman kaybı.

Ben: Hah! Tam da bu! Şimdi bak, benim yeteneğimle…

Ayşenil: “Senin yeteneğinle!” peki!

Ben: Senin bu rahatsız halini birleştiriyoruz. Bundan süper bir talk show çıkarıyoruz. Sen ve ebn. Bizim zıtlıklarımız. Röportajlar, konuklar, kendimiz gibi. Olduğumuz gibi.

Ayşenil: Manyak mısın çocuğum sen?

Ben: Ayşe bak, bana güven. Süperiz biz böyle.

Ayşenil: Ben kesinlikle süperim evet de seni bilemedim şimdi

Ben: İşte tam da bu! Bu! Bu!

Ayşenil: Bağırma kulağıma, aaaa, akşam akşam, deli mi ne!

Denedik gerçekten. Olmadı. Türk halkının D hatta E grubuymuş. Bizim espriler A hatta A+ kalıyormuş. Sadece benim kayınvalidem hakkında söylediklerim bile bizim seyredilmememiz için yeterliymiş. Çünkü hayat İstanbul’dan ibaret değilmiş. Esas televizyon isleyicileri benim kayınvalide şakalarını duyunca” vııışşş ne diyo bu kıııı” dermiş. Ayşe’nin dövmesi ise duruma hiç yardım etmeyeceği gibi zaten 500 kelimeyle konuşan Türk halkı, Ayşe gibi 3000 kelime kullanan bir kadını anlayamazmış dahi.

Yani herkes salakmış. Yemek programı yapar mıymışız? Yemek yaparken kavga eder miymişiz? Ben elimi belime atar mıymışım? O zaman olurmuş.

Bekleyelim dedik. Bu arada o kadar çok yapımcıyla konuştuk ki, bir arkadaşımız “bu iş çalınır bakın görün” deyince mevcut formatı üzerime aldım ben.

Ve tamamen iyi niyetimden, benim fikrimin altına (belgeli-ispatlı-tasdikli fikrimin) kendi adını Fikir annesi diye yazan “arkadaşıma” dahi ses etmedim. “Bunun telif hakları bende” dahi demedim. Dostlar arasında lafı olmazdı. Ve sonuçta, altında kim ne yazarsa yazsın. Tüm hakları bendeydi (hala da öyle).

PROJE: İKİSİ BİRARADA

TRAILER ve PİLOT ÇEKİM: HAKAN GÜL

PRODUKSİYON: HÜLYA SEPKEN

YIL: Ayşenil hala lohusa, Onuryay hala bekar ve Mehtap Hürriyet’de değil.(22.10.2008)

Nerede mi?

Burada  :

Not1: İyi gazeteci belgeyle konuşur

Not2: Ben iyi gazeteciyim.

Not3: Yenal benden çok daha iyi bir gazeteci

Açıkım netim. Beni kaşımak iyi değil, bazen durmak iyidir…

Son Not: Çok yakında İkisi Birarada’nın kısa video versiyonuyla birarada olacaksınız.

NE ZAMAN DURACAĞINI BİLMEN İYİDİR!” için 2 yorum

  1. Süppersiniz. Anlatmaya çalıştıklarınızın tamamını anladım. Tahmin de etmiştim zaten. Sonsuz destek benden size. Bu arada kaynana diyalogu isterseniz, üstü açılmadık diyaloglar bende. (Hatırlarsınız, kavakta da boy var 🙂 ) Sevgi ve saygılarımla…

  2. ben edebiyat karpuz ve kayınvalidem hiç bir yer de yok mehtap haberin olsun . ilk çıktığından beri aradım . ve biz oğlumla hala ilk kitabını okuyup okuyup gülüyoruz.yazık ama bize değilmi… bu arada fikir annesi artık şahane fikirlerini başka yerlerde yayacak.ve sitcom konusunu lütfen ir daha düşün..

Yorumlar kapalı.