LEVEL OF İNSANLIK (indirimde)

Bu sefer sana uzun zamandır dikkatimi çeken ve birkaç arkadaşımla da üzerine konuşup birlikte “pes valla” dediğimiz bir husustan bahsetmek istiyorum sevgili okur. Level of İnsanlık hususu. Yani bir insanın insanlık seviyesini neyle/nasıl/nereden ölçeriz. Başlayalım:

 

Bizim çocukların yaş seviyesi: Kafasına göre arkadaşlarıyla program yapma ama anne/baba olmadan bu programa gidememe seviyesi. Yani büyüyorlar, kendi aralarında program yapıyorlar ve bu programda da etraflarında/diplerinde anne baba istemiyorlar. Öte yandan programın hayata geçeceği yere tek başlarına da gidemiyorlar. Biz onları bırakıyoruz (sinema/basket sahası/yemekçi/cafe/avm vb.) yanlarında telefonları var. Sonra dönüp alıyoruz. Biz şu anda bu yaş dönemindeyiz. Evet, evlatlarımızın bize “git hadi tamam”, “ya bakıp durmasana”, “beklemiyceksin burada dimi”, “lütfen resim çekip durma”, “tamam gider misin arıycam bir şey olursa”, “anladım ya anladım on kere söyledin, git hadi” dedikleri dönemdeyiz.  BU BİLGİ CEPTE!

 

Ortalık çok bozuk biliyorsunuz. Gün geçmiyor ki bir taciz/kaçırma/yaralama vb. tonla haberle karşılaşmayalım. Sosyal medya üzerinden paylaşılan kayıp çocuk ilanlarını görüyoruz. Haberleri görüyoruz. Lütfen ırkçı değerlendirmeyin fakat bizim kendi sapığımız manyağımız azmış gibi dünyanın her tarafından her tür adam da doldu memlekete. Hollanda ülkeye giriş yapan göçmenlerin ardından kutladığı ilk yılbaşında tarihinde görülmemiş taciz vakalarıyla karakollar şişmiş. Dakika bir gol bir, okumuşsunuzdur haberleri. Burada da durum çok farklı değil sadece ırkçı olaylar artmasın diye pek çoğu örtülüyor ben size söyleyeyim. BU DA CEPTE!

 

Çocukları bir yere bırakıyoruz bu yer de yine kontrollü bir yer elbette. Misal, hemen hepimizin evlerine yakın bir basket sahası. Burada basket oynuyorlar.

 

Böyle bir gün Atahan beni aradı ve dedi ki; “anne herkes gitti gel beni al”.

 

ŞİMDİ!

 

Nasıl herkes gitti?

 

Bu çocuklar bir yerde oynuyorlarken, diyelim ki ben Atahan’ı alıcam. Arkadaşlarının arasından

  • Görüştüklerimin annelerini arıyorum ve diyorum ki “ben Atahan’ı alıyorum. Seninkini de eve bırakayım mı?”
  • Görüşmediklerimin çocuklarına diyorum ki “çocuklar biz gidiyoruz, anneniz sizi kaçta alacak? Telefonunuz yanınızda mı? Şarjınız var mı kontrol edin. Bir annenizi arayın isterseniz burada yalnız kalmayın”
  • Annesinin burada olmadığını bildiğim çocuğu asla orada bırakmıyorum “hadi oğlum biz gidiyoruz, sen de bizimle gel, seni eve bırakayım” diyorum. Evi yakın da olsa, yürüme mesafesi de olsa asla hiçbir çocuğu yalnız bırakmıyorum, konuşmadan kendi çocuğumu alıp basıp gitmiyorum.

 

Neden sizce? Bu çocukların hepsini ben doğurmadım. Bazılarının annesi arkadaşım evet ama aralarında annesini hiç sevmediklerim de var. Ama asla hiçbir çocuğu sap gibi sokağın ortasında bırakıp çekip gitmiyorum.

 

Çünkü biz gittikten sonra o çocuklardan birinin başına bir iş gelse, sorumluluk bende olmasa dahi, bana emanet edilmemiş olsalar dahi,

 

O çocukları oraya ben toplamamış olsam dahi, aileleriyle bir muhabbetim olsun olmasın, seveyim sevmeyeyim… Ben gittikten sonra o çocuklardan biri, orada yalnız kalsa, başına bir hal gelse ben “acaba bekleseydim, annesini arasaydım bu yaşanmaz mıydı” diye kendimi yerim. Kendimi çok kötü hissederim. Vicdan azabı çekerim. Kendimi suçlu hissederim.

 

Bu sebeple asla kendi çocuğumu alıp basıp gitmem. Yapamam. İçime sinmez.

 

Benim gibi düşünen birkaç arkadaşım daha var. Onlar da hayret ediyorlar insanların bu nobranlığına.

 

“Ben kendi çocuğumu alır giderim sizinkiler de ne hali varsa görsün!” ruhsuzluğunu şaşkınlıkla izliyoruz.

 

Çocuk ya bunlar. Ne olursa olsun çocuklar. Birbirleriyle arkadaşlar. Birbirleriyle vakit geçirecekleri için, diğer çocukları da tanıdığımız için, o çocukları da bildiğimiz için, bize “abla, teyze” dedikleri için zaten güvenip bırakıyoruz bir arada. Sokakta hiç tanımadığımız çocuklarla bir arada bırakmıyoruz ki. Bunlar arkadaş. Tanıyoruz hepsini. Birbirimizi tanıyoruz. Nasıl arkanızı dönüp gidebiliyorsunuz diğer çocuklara?

 

Ben Atahan’ın hiçbir arkadaşına yapmadım bunu. Yapamam. Yapmam!

 

Atahan bir yerde arkadaşlarıyla vakit geçirecek. Bu çocukların hepsini tanıyorum. Onlar beni tanıyor. Bana “Mehtap Abla” diyorlar. Ailelerini tanıyorum. Oradan ayrılırken ben Atahan’ı alıcam bu çocuklardan hiçbirine “beyler siz napıyorsunuz, benle kim geliyor? Annenizi arayın hadi, bakın biz gidiyoruz burada yalnız kalmayın” falan bir şey demeden basıp gidicem???

 

Dehşet değil mi?

 

Sonra ALLAH KORUSUN! Bir şey olsa bu çocuklardan birine. Herhangi bir şey. Ne olacak?

 

İnsanlar seviye seviye. Ve bu seviye belki bugüne dek eğitimliler/eğitimsizler, sosteye/halk, zenginler/fakirler falan gibiydi.

 

Öyle bir yerdeyiz ki artık, seviye sadece insan olanlar/olmayanlar noktasına geldi.

 

Bazılarımız insan değil. İnsanlık seviyesi çok düşük. Ve bu noktada geri kalan hiçbir durumunun ve özelliğinin anlamı kalmıyor. Boş, sıfır. İnsan değil çünkü. Sen 12 yaşında bir çocuğa karşı dahi insan olamıyorsan ne olsan boş arkadaş. Başka hiçbir haltının anlamı yok benim için. Sen sana abla ya da abi diyen bir çocuğa insan olamıyorsan, sorumlu bir yetişkin gibi davranamıyorsan eğer, elbette çocuklar yine arkadaşlık eder ama bu durum senin hakkında da çok şey söyler,

 

Senden çıkan -senin yetiştirdiğin- hakkında da çok şey söyler.

 

Herkes davranışlarının kendisine verdiği etiketi taşır.

 

Ben oğlumu bu tip insanlar ve durumlar hakkında uyardım. En son ve tek başına kalmaması için ne yapması gerektiğini anlattım. Gerekli tüm tembihleri de yaptım. Bu tip ailelerin çocuklarına güven olmayacağını bu tip insanların büyüdükleri zaman da aynı aileleri gibi davranacağını, aynı böyle insanı yarı yolda bırakacağını söyledim. Yani dedim ki “sen takıl, eğlen, top oyna falan. Ama gördüğün gibi güvenirsen yalnız kalırsın. Asla güvenme. Bak şu şu arkadaşlarının aileleri daha aklıbaşında insanlar, o çocuklar da ister istemez ona göre yetişir, onlara bir şans verebilirsin ama diğerleri yaramaz” dedim. “Ben senin hiçbir arkadaşını sokağın ortasında bırakıp gitmiyorum. Sen böyle görüp alışıyor, öğreniyorsun, yarın sen de böyle davranacaksın. Onlar da ailelerinden gördüklerini yapacaklar, ilişkilerini bunu bilerek kur” dedim.

 

Dediğim gibi.

 

Herkes davranışlarının kendisine verdiği etiketi taşır.

 

Bazı etiketlerde koca harflerle İNDİRİM yazıyor.