KİMSEYE YARDIM ETMEYEN KİTAPLAR

Kader bazılarımız için ağlarını garip şekillerde örer. Ben de bunlardan biri olduğumu düşünüyorum. ya sapkın bir manyet misali en tuhaf şeyleri üzerime çekiyorum ya da baktığım her şeyde bir acayiplik görmeye başladım ki, durum buysa çok fena. Bunun bir Sonraki adımında yatırıyorlar adamı biliyorsunuz. Son zamanlarda üstüste kendine yardım kitaplarıyla karşılaştım. Bence yazarın kendisi dışında kimseye yardım etmeyen bu kitaplar ya annem tarafından alınıp “oku” diye getiriliyor ya da Pınar internetten söylüyor. Maksat belli; şeytan çıkaran rahipler gibi ruhumu kurtarmaya çalışıyorlar.

“Yarın yok olacak olsanız mirasınız ne olurdu*” Elbette kastedilen sizden sonrakilere ne tavsiyelerde bulunursunuz durumu. “The last Lecture” isimli kitap bu soruyu soruyor. Carniege Mellon Üniversitesinden Prof. Randy Pausch’a (kanserle savaşırken) densizin teki gidip “yarın ölecekmiş gibi son dersinizi verecek olsanız öğrencilerinize ne söylerdiniz?” diyor ve bunun üzerine “The Last Lecture” (Son Ders) kitabı ortaya çıkıyor.

Annem bu kitapla hayatımı değiştirebileceğini düşünüyor. Anneler böyle. Enteresan bir umut dünyasında yaşıyorlar. Benim insanları seven, hümanist falan biri olmamdan umudunu asla kaybetmiyor.

Ben: Ay ölücem. Öyle bir noktadayım ki şuan, kazara bile “anı yaşamak” ya da “hayata tutunmak” kelimelerini bir arada duysam-okusam bileklerimi dikine kesicem. O derece!

Annem: Sen bu “kendini kesme” lafını fazla kullanmaya başladın? Bunalımda mısın bu ara?

Ben: Hayır anne ” bu ara” değilim.

Annem: …..

Ben: Ne zaman bunalımdaydım ki “bu ara” yine bunalımda olma ihtimalimden endişe duyuyoruz anne?

Annem: Bir acayip oldun yine, her şeye takmaya başladın.

Ben: Hayır anne her şeye takmıyorum sadece belli şart ve durumlarda tetikleniyorum. Uyuyan ajan gibi daha çok.

Annem: Niye tetikleniyorsun durup duruken?

ben: Çünkü öyle ayarladılar beni. Anlıyo musun? Gizli bir görevdeyim şuan ben.

Annem: ….

Ben: Ben aslında senin kızım değilim ben senin kızının yerini almış bir robotum. Biz dünyayı ele geçiricez anne. benden duymuş olma

Annem: Gerizekalı!

Ben: cık cık cık. Böyle bi muamele ediyoruz uzaydan gelen elçilere? Ne ayıp. Hani Akdeniz sıcakkanlılığı hani Türk misafirperverliği? Nerde baklava?

Annem: Sen şunu oku bi bak iyi gelecek.

Ben: Yemeklerden önce mi yoksa tok karna mı?

Bu iyi olumlayın iyi olsun, hayal ettiğinizi yaşayın olaylarını safça buluyorum. Hani keşke o kadar basit olsa ama sanmam. “Anı yakalayın”….

Annem son gelişinde bir Türk yazar şeysi almış ki hani… Yemek bloğu yazmış olmamış, anne-bebek denemiş tutmamış, “kendine yardım”dan yürüyecek inşallah, o kalitede…

Ben: Anne buna verdiğin parayla bir kadeh kırmızı şarap söyleseydin kendine… Bıraksaydın da an seni yakalasaydı keşke…

Annem: Serseri…