KALABALIK ORTAMLAR

Ve kapalı kalma duygusu

Merhaba sevgili okur. Bu hafta biraz “güncemi” okur gibi hissedebilirsin kendini. Ben bir içimi döküp rahatlamak durumundayım. Bu esnada istemesem de seni biraz şişirmem mümkün. Bu sebeple ruh halin daralmaya müsait değilse yazıya başlamadan beni şimdi geç.

 

Hayatı oldukça yavaşlattım bilmem farkında mısın? Eskisi gibi “koşmuyorum” artık. Sebebi gayet net ve basit; CANIM İSTEMİYOR!

 

Ben şanslı bir insanım. Hayatta neyi istediysem elde ettim, neyi başarmak istediysem başardım, neyi tuttuysam koparttım. Ne yapmak istediysem yaptım, ne denemeye karar verdiysem denedim ve mutlaka ama mutlaka elimi uzattığım her işi başarıyla neticelendirdim. Çünkü aklının alabildiğinin ötesinde çalışkan bir insanım. Beni koy ben manyak gibi 7/24 çalışırım. Hırsla, özveriyle, canla, başla, özenle ve dürüstçe çalışır delikanlı gibi mücadele eder ve mutlaka kazanırım.

 

Hayatımın şu döneminde biraz daha kendim için yaşamaya ve her şeyi yavaşlatmaya karar verdim. Bunu daha önce de konuştuk seninle. Biraz daha sakin, durgun daha rutin olmak istiyorum. CANIM ÖYLE İSTİYOR! Bu dönem beni bu mutlu ediyor.

 

Rutin içinde bir huzur var ve ben bunu keşfettim. Bu da öyle bir şey ki afyon gibi bağımlılık yapıyor insanda. Kendine bir rutin oluşturup bu rutini takip ediyorsun. Bu da seni müthiş mutlu ediyor. Hiç aklıma gelmezdi ama benim için durum şu dönem böyle.

 

Fakat benim karakterimde bir insan için başarıyı yönetmek rutini yönetmekten daha kolaymış.

 

Manyakça bir durum değil mi?

 

Açıklayayım….

 

Şimdi benim gün içinde belli şeyleri yaşamam gerekiyor. Görsel olarak belli şeyleri görmem gerekiyor ve belli bir bütünlüğü hissetmem gerekiyor. Burada “infial yaratmayacağını” düşündüğüm bir kaç taneyi sıralayayım;

 

Evimin son derece derli toplu olması gerekiyor. Yerlerde bir şey olmaması gerekiyor.

 

Evimin temiz olması gerekiyor. Çünkü ben çıplak ayak geziyorum ve ayaklarımın altına hiç bir şeyin yapışmaması gerekiyor.

 

Yazı-çizi-çeviri işlerinin benim o işe verdiğim süreden uzun sürmemesi ve tam bitmesini planladığım saatte bitmesi, benim çok fazla zamanımı almaması, hayatımı çalmaması gerekiyor.

 

Spor yapmam için zamanımın olması-kalması gerekiyor. Spor için belirlediğim saatte ve sürede onun yapılması ve bitmesi gerekiyor. Bütün gün “spor yapmadım spor yapmam lazım” vicdan azabıyla gezmekten nefret ediyorum. Yapılacak, bitecek.

 

Canım o gün makyaj yapmak istiyorsa mutlaka buna zamanım olması gerekiyor. Apar topar çıkmamam gerekiyor.

 

Makyaj yaparken duble Türk kahvesi içmem gerekiyor.

 

Tam bir şey okurken telefonumun çalmaması gerekiyor. Manasız bir şekilde bankalardan, reklam şirketlerinden, falanlardan, filanlardan aranmamam gerekiyor.

 

Ortalama bir ilişki içinde olduğum ve arkadaşlık etmediğim (sadece ahbap olduğum) insanların asla beni “Mehtap naber” diye aramaması gerekiyor. Çünkü konuşacak bir konumuz yok ve ben kabalaşıyorum öyle olduğunda.

 

Benim gün içinde yapmam gereken şeyler var bunları yapmadan sosyal yaşama geçmemem gerekiyor.

 

Sosyal yaşama geçtiysem de bu çok büyük kalabalıklarla olmamalı çünkü bu aşamada kamu sağlığını tehdit eder hale geliyorum.

 

Bu hafta kitap fuarına gittim ve dengem altüst oldu.

 

Çok kalabalıktı ve içerisi çok havasızdı.

 

Sevgili okur inan bana aklımı oynatıyordum.

 

Kapalı bir yerde kalabalık bir insan grubuyla bir aradayız ve etlerimiz değiyor. Yandaki kadının saçı omzuma değiyor, öndeki adamın torbası çantama değiyor… Bunu nasıl tarif edebileceğimi bilemiyorum ama gerçekten komaya girdim. O kadar çok insan vardı ve o kadar havasızdı ki… Ter kokusu, nefes kokusu… Uğultu, gürültü… Saçma sapan bir kalabalık… Her yer vıcık vıcık insan… Anlıyor musun beni sevgili okur?

 

“Derhal herkes dışarı çıksın. Ben buradayım ve sakin sakin kitap bakıcam, ben çıkınca geri gelirsiniz” duygusu.

 

Ben çok -hatta fazlasıyla- münferit bir insanım.

 

Benim onayım ve iznim dışında bir kalabalığa maruz kalmak, benimle sosyalleşilmesi, benimle konuşulması, bana dokunulması beni anlatamayacağım kadar çok rahatsız ediyor.

 

Benim sakin yaşamam gerekiyor. Hep böyleydi ama bu ara daha çok böyle.

 

Yoga yapmam, bitki çayı içmem, kitabımı okumam, hiç bi şekilde ekmek yememem, makyajımı yapmam, parfümümü sürmem, haberlerimi hazırlayıp kurup çevirilerimi tamamlamam ve ondan sonra sakin sakin, acele etmeden, apar topar değil, seçtiğim arkadaşlarımla zaman geçirmem gerekiyor.

 

Aksi takdirde çok ciddi öfke patlaması yaşıyorum. Böyle arabamdan beyzbol sopamı alıp cam çerçeve ne varsa indirmemek için kendimi zor tutmak gibi bir öfke patlamasından bahsediyorum.

 

İnsanlardan çok soğumuşum sevgili okur. İnsanları sevimsiz bulduğumu zaten biliyorsun ama bu kadarına ben bile hayret ettim. Bu haftasonu o kalabalıkta gördüm ki insanlar bana onayladığımdan fazla yaklaştığında ben fıttırıyorum.

 

Sakin yaşamak istiyorum sevgili okur. SAKİN!

 

Rutinimi takip etmek istiyorum.

 

Efendi efendi, sessiz sakin, huzur içinde…

 

Çünkü şartlar doğruysa son derece neşeli,eğlenceli, bir anlatıp bin gülen dünya tatlısı bir insanım.

 

Şartlar uymazsa üstteki resimdeki kadından Michael Myers’a dönüşmem için gereken sadece bir (1) saniye.

 

 

Kendi rutininizi yakaladığınız huzur dolu, sessiz bir hafta diliyorum.