HAYAT DEĞİŞTİREN ÇÖZÜMLER

Basit ama işe yarıyor

Bu hafta hayatı kolaylaştıran (çocuğunu yeni keşfettiğim), (evet benim hatam) basit çözümlerden bahsedelim mi? Çünkü uzun yıllar kendine yok yere eziyet etmiş (hayli zeki) bir kadın olarak sürekli “ben bunu nasıl daha önce düşünemedim” dediğim öyle çok şey var ki…

 

Belki aranızda benimle aynı kaderi paylaşan, koşturmaktan pratik çözümlerden bihaber başka bahtsız kadınlar da vardır ve işlerine yararım…

 

Hadi başlayalım:

 

Kurutmalı çamaşır makinesi ya da ayrı kurutma makinesi:

Allahım bu ne büyük lüksmüş. Yıllarca “çok kırıştırıyor” diye (evet kırıştırıyor) kurutma makinesine direnmiştim. Ve fakat çalışma odamın ortasında sürekli açık duran (çünkü bizim evde çamaşır asla bitmiyor) bir çamaşır ipine daha fazla dayanamayacağıma karar verdim. Dolaptan giysilerimi alabilmek için çalışma masam, Sarhan’ın tavandan asılı tekme kum torbası ve çamaşır ipi arasında slalom yapmaktan yılan dansı yapan Fatih Ürek’e dönmüştüm. Şimdi her şey kurumuş olarak çıkıyor ve direkt ütü torbasına gidiyor. Oda yarı yarıya boşaldı. Tek hamlede dolap kapılarını açabiliyorum. Allahım mucize gibi…

 

“Abla bunlar çoh gırışıyo” diyen yardımcı bayan sorunsalı:

Havlular zaten pufur pufur çıkıyor. Eşinizin gömlek ve pantolonlarını ütüye yollayın. Ciddiyim inanılmaz. Bizim aşağıdaki kuru temizle gelip evden alıyor, sonra arıyosun jilet gibi ütülenmiş ve poşetlenmiş şekilde askılarıyla eve getiriyor. 5 gömlek 3 pantolon 12 L. aklını yersin, delirirsin, evdeki, kadına dert anlatman gerekmez. O da nevresimleri tshirtleri, ütülüyor olup bitiyor. Hayatım kurtuldu yeminle.

 

Düdüklü:

Havaya uçacaz diye korktuğum için düdüklü tencereden uzak duruyordum. Evdeki yardımcı bayanın (biri gelip biri gidiyor malum) kimi iyi yemek yapıyor kiminin yaptığı yemekten saç çıkıyor. Yemek olayına el koymaya karar verdim. Ve fakat ciddi bir zaman meselesi yemek yapmak. Yemek pişerken başında pişmeye gerek yok arkadaş. Az bir su, az bir yağ atıyosun düdüklüye, en baba yemek 20 dk. da hazır ve tüm vitamini de içinde kalıyor.

 

Sygic:

Bu bir yol bilgisayarı programı. Bir yerden bir yere giderken kaybolma diye özel tasarlanmış manyak bir program. Hız limitlerinden tut kırmızı ışığa kadar aklına gelen her konuda seni uyarıyor. Açıyosun sana “şu an burdasın” diyor, gideceğin yeri yazıyosun pat bir rota hazırlıyor, diyelim yolu kaçırdın yeni rota çiziyor. Daha önce başka programlar da kullanmıştım ama bu çok başarılı gerçekten. Sürekli güncellendiği için hata yapmıyor.

 

Oje:

Maniküre gidecek zamanınız kalmadı ve önemli bir görüşmeniz var. Bordo ve vişne çürüğü tonlarında oje ellerinizi manikürlü gibi gösteriyor. Ojelerinizi sürün kuruyunca ellerinize vazelin sürün muhteşem görünüyor. Ayak için Tülin’den (Şahin) öğrendiğim bir numarayı söyleyeyim. Ayağınızda oje yok veya mevcut oje kıyafetinize uymuyor, ayakkabılarınızı giyin ve sadece görünen tırnaklara bir kat (alttaki rengi kapatacak bir ton) yeni ojenizi sürün çıkın.

 

Kuru Şampuan:

Saçlarınızın kirli olması gerekmiyor. Diyelim saçlar kafanıza yapıştı (düştü) hacimsiz görünüyor ve kuaföre gidecek zamanınız yok. Saçlarınızı parça parça ayırıp aralara kuru şampuan sıkın ve fönle kurutun. Saçlarınızdaki hacime hayret edeceksiniz.

 

Düz terlik / babet:

En basitinden dümdüz incecik bir terliği (ben parmak arası terlik seçtim kendime) çantanızın dibine ya da aracınızın bagajına koyun. Topuklu ayakkabıyla başladığınız bir günü topukluyla bitirmek zorunda değilsiniz.

 

Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Yine yazarım.

 

Hepinize mutlu sağlıklı ve meselesiz, su gibi akan bir hayat diliyorum