HAYAT BİZSİZ DAHA GÜZEL

Dünyanın başına gelmiş en kötü şey insanoğlu.

Bir film vardı hani, hatırlarsın sevgili okur, Francis Lawrence yönetmişti, I am legend. Başrol oyuncusunun keyifli filmleriyle de hatırladığımız Will Smith olması seni yanıltmasın, filmin gerilim izleyicisine hitap etmesi de… Bence orada verdiği en doğru mesaj, eğer bir gün insan ırkı dünyadan yok olursa, tabiat onun olanı geri alacak ve her şey çok daha güzel olacak.

Filmin başında New York şehrine giriyoruz. Binaları sarmaşıklar sarmış, yollar kaldırımlar çimlenmiş, ağaçlar artmış. Şehrin içinde egzotik kuşlar uçuyor, aslanlar geziyor. Doğa kendisinin olanı geri almış. Dünya bir kez daha gerçek sahiplerine kalmış. Bitkiler ve hayvanlara…

Egzozla, çöple, kimyasal atıklarla, betonla, asfaltla, çarpık yapılaşmayla, kontrolsüz üremeyle, mahvettiğimiz gezegen çiçeklere, kelebeklere, geyiklere kalmıştı yine. Aslında hep olması gerektiği gibi bence. Bence biz gereksiz canlılarız bu gezegende.

Doğaya döndüğümüzde, doğayı izlediğimizde, biz devreden çıktığımızda her şeyin ne kadar muazzam olduğunu hatırlıyoruz. Bahçeşehir Gölet bölgesinde bir inşaat çalışması başladı. Buna çeşitli sivil toplum kuruluşları ve halk yeşil alan olduğu gerekçesiyle karşı çıktı. O ara inşaatçı firma bölgeye iş makineleriyle girip toprağı kaldırmaya, kazmaya başladı. Tam da bu esnada mahkemeden yeşil alandır, inşaat yapılamaz minvalinde bir yazı çıkınca inşaat geçici olarak durdu. Bak sevgili okur çok değil, 3-4 aylık bir süreçten bahsediyorum. Atılan toprağın üstüne yağmur yağdı güneş vurdu, biraz rüzgar esti, insan eli değmedi ve her yer yeşillendi. O kenara atılan toprak yığınlarının üstünde papatyalar bitti, kelebekler uçmaya başladı. İnsan durduğu an doğa yaralarını sarmaya başladı. Sonra mı ne oldu? Karara rağmen inşaat bir şekilde devam etmeye başladı. Önce papatyalar öldü, sonra kelebekler.

Geçen bir çalışma izliyoruz. Kargaların olduğu bir yere bir tüp içine biraz su ve bir de ölü solucan koydular. Solucan suyun üstünde ama su seviyesi düşük olduğundan tüpün alt kısımlarında duruyor. Karga solucanı yemek istiyor ama gagasının uzunluğu solucana ermiyor. Karga yandan tüpe sığacak kadar minik taşlar alıp tüpün içine atıyor. Tüpün dibine taş biriktikçe su seviyesi ve solucan yükseliyor. Karga yukarı gelen solucanı yiyor. Mükemmel değil mi? Şimdi şu hayvandaki zekayı alın, karşısına arabanın kapısını açıp aşağı sümkürürken aşağı düşen adamı koyun. Şimdi dünya gibi muazzam bir gezegen hangisine ait?

Sevgili okur, dünya kadar mükemmel bir gezegen düşün. Bitki örtüsüyle, mevsimleriyle, topraklarıyla, ağaçlarıyla, denizleriyle, okyanuslarıyla, dereleriyle, dağlarıyla, kanyonlarıyla, şelaleleriyle… Üzerindeki hayvanları düşün. Afrika’dan Avusturalya’ya kadar düşün ama düşünürken. Çeşitliliği düşün, renkleri düşün.

Dünyada bize ne gerek var?

Biz olmasak burası kendi içinde şahane bir ritmle devam eder. Mevsimler değişir. Doğa dönüşür. Hayvanlar doğal seleksiyonla çoğalır veya azalır. Bizi çıkar aradan, her şey mükemmel bir ayarla, saat gibi tıkır tıkır işler.

Sokak hayvanlarına yardım edin falan diye farkındalık yaratmaya çalışıyoruz ya. Kibrimizde boğulalım aslında dimi? Gezegen onların aslında. Bizim nobranlığımız, şuursuzluğumuz, kontrolsüzlüğümüz ve kibrimiz yüzünden bizim yardımımız olmaksızın yaşayamaz halde onlar. Pek çok hayvanın soyu tükeniyor, kutuplar eriyor, yerküre ısınıyor, doğal kaynaklar tükeniyor, hava kirleniyor, sular kirleniyor.

Sonra biz çıkıyoruz ve gezegenin gerçek sahipleri yemek yiyebilsin ya da biz öldürmeden, tecavüz etmeden, bacaklarını kırıp boğazlarını sıkıp sosyal medyada paylaşmadan, ayaklarını kesmeden, gözlerini oymadan yaşayabilsinler diye yalvarıyoruz. Birileri de çıkıyor amma büyüttünüz falan diyor sonra. Ve ne oluyor biliyor musunuz? Herkesten daha fazla soğuyorsunuz. Her bir kişiden, tek tek, ayırmadan daha fazla soğuyorsunuz!

Arkadaşlarımla karşılaşıyorum dışarıda, geçip gidiyorum yanlarından. Diyorlar ki “Mehtap görmüyor musun?” Görmüyorum. Bakmıyorum insanlara ben. O yüzden görmüyorum.

Geçen bir deprem oldu aman herkes panik. “ sallandın mı sallandın mı, sallandık mı?” Ammman Amman ölmeyecez. Amman! “Sallandık mı sallandık mı?”

Küçücük bir köpeğin bacaklarını kesip tarlaya attılar, unutuldu.

Canlı yayında hayvan boğazladılar “aman canım” oldu.

Bak sevgili okur, sana 2016 rakamlarını vereyim. 2018 rakamlarını bulamadım nedense. Mart 2016’dan 31 Ağustos 2016’ya kadar 8 milyon 315bin 234 yaşam hakkı ihlali, 1 milyon 764bin 56 cinsel şiddet vakası tespit edilmiş. Bu rapor Melda Onur, Burak Özgüner, Sezgin Tanrıkulu ve Neşe Akbaş tarafından, Hayvan Hakları İzleme merkezi (HAKİM) ile yürütülen çalışma neticesinde, 22.09.2016’da  açıklandı. (Haber: Eyüp Serbest)

Şimdi lütfen dur. Lütfen üşenme ve rakama tekrar bak.

“Sallandık mı, sallandık mı?”

“Epi topu bir papağan” öyle mi?

Her an her dakika sallanıyoruz bence.

Keşke anlasak…

 ***

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

Instagram:mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)