FARKLI OLMAK

Bu haftaki yazım  için tıklayınız;  IŞIKLARI KİM SÖNDÜRDÜ?

Ve geçen haftaki yazım;

FARKLI OLMAK

İçimden geldiği gibi…
Benim, rahat ve genel olarak neşeli (kahkahalar atan) bir insan olmam, çok kişiyi rahatsız ediyor. Geçen gün patronum M.Öneş’e bir şey anlatırken, tamamen istem dışı ağzımdan şöyle bir laf çıktı; “Sen zaten biliyosun, ben gülünce mutsuz olunduğunu ama bu ….. çok acayip bir durumdu…”

Öte yandan, sinirli olmamdan “illallah” diyenlerin sayısı da az değil. Bu durumda, hiçbir haliyle yaranamayan tuhaf bir yaşam formu olduğumu düşünmeye başlayabilirdim belki de…

Ancak, her halimle beni seven insanları düşününce….. Siz ve birkaç kişi daha…..

Çok kısa aralıklarla üstüste editör çıkarmam hakkımda, “Yanında adam barındırmayan ruh hastası bir insan” şüpheleri yarattığı için, haber editörlerimden Meliha, benimle çalışmaya başladığında durumu çok komikti.

İşyerinde ilk günü. Kız taa Adana’dan kalkmış gelmiş. Geldiği yerdeki hemen herkes diyor ki; “Allah kurtarsın”…

Evraklarını vermek üzere insan kaynaklarına ilerlerken, bu yeni yerdeki çalışanlar şakalaşıyorlar, “Aman girişini hemen yapmayın, ne olacağı belli değil daha.”

Meliha gerildi mi bilmiyorum, hiçbir şey belli etmedi. Sadece havalı bir şekilde gülümseyip, “Bence haksızlık yapıyorlar size” dedi. Günün sonunda baktık ki, Meliha burada sanki yıllardır çalışıyor gibi. İşine o kadar sahip çıktı, öyle sıkı sarıldı ki, ona her baktığımda “Sen neredeydin ya” diye geçiyor aklımdan. Bir insan bu kadar mı çalışkan, hırslı ve güvenilir olur.

Sonra basit bir durum değerlendirmesi ile şöyle bir vaziyet çıktı ortaya. Tamam, ben çok editör değiştirdim ama ilk günden itibaren benimle çalışan Itır, hâlâ nasıl burada? Bu sefer hep beraber Itır’a takılmaya başladık.

Boyut’takiler Itır’a, “Ya herkesi yolladın sen kaldın valla tehlikelisin” derken, ben birine kızdığım zaman, “Bana bak, Itır’a söylerim işin biter ona göre” diye tehditler savurmaya başladım. Itır’ın karşısına oturanın, maksimum 3 aylık ömrü vardı sonuçta.

Bu arada Itır, hayatta tanıdığım en dürüst ve soğukkanlı insanlardan biri. Çalışkandır, prensip sahibi, soğukkanlı, ciddi ve güvenilirdir. Kimseyle yüzgöz olmaz, dedikodu yapmaz, gereksiz diyaloğa girmez, mesafeli ve cool’dur.

Mesela, biz Meliha ile bazen geyiğin son noktasında gezip nasıl toplayacağımızı düşünürken Itır, “Bunu böyle yayına alacak mıyız?” der, koparır bizi…

Itır’la ilgili en sevdiğim şey ise…  Yarabbi…. Bir insan, cinsellik ya da sekse dair bir şeyi nasıl İngiliz literatüründen bir pasaj gibi söyler yahu?

Itır’dan gelen belli kelime ya da cümleler, başka biri söylediğinde normal bile durabilecekken, Itır söylediğinde, beni gözlerimden yaş gelene kadar güldürüyor. Misal “Akıntı”.

Şimdi ne alaka diyeceksiniz, bir haber okuyor ve “Akıntı” diyor. Ve öyle bir diyor ki; ne iğrenç ne seksi, ne tuhaf…. Dünyanın en normal şeyini söyler gibi net… “Patates” diyor sanki.

Erken boşalma sorunu yaşayan erkeklerin endişeleri ile ilgili haber okuyor, “Yine mi erken boşalacağım, yine mi sevgilimi mutsuz edeceğim” şeklinde bir canlandırma yaptı. Hâlâ gülmek istediğimde, dönüp izlediğim videolardandır. Mesela Sarhan, tüm videolarımızı izliyor ve çok eğleniyor ama Itır’lı videolar, daha doğrusu Itır favori Sarhan için.

Itır “Regl” diyor, her şey duruyor birkaç saniye… İnsan düşünüyor acaba regl mi dedi yoksa pilav üstü döner mi… Ve birden gülmeye başlıyoruz, durum bu.

Çok renkli ve şahsına özel insanlarla çalışıyorum ve çok keyifli bir durum bu benim için. Sabahın 04:00’ünde yollara dökülen bendeniz, programdan sonra işe geldiğimde, gerçekten uykusuz hatta biraz gergin olabiliyorum. Genel olarak benden pek haz etmeyenler, asansörde falan “Aman bulaşmasın” tadında uzak dururken…

Burada bir ara verelim. İnsanlar haklılar, çünkü hızlı öfkelenmek gibi bir meselem var biliyorsunuz. Devam edelim şimdi…

Gitti gidecek gözüyle bakılan Meliha, beni Melek programının jenerik şarkısını söyleyerek karşılıyor. Sonra da, “Starımız gelmiş” falan diye benimle kafa yapıyor… Kimse bir mana veremiyor tabi bu duruma. Çünkü bir başkası yapsa hadise çıkaracağım şeyler, sevdiğim insanlardan gelince çok eğlendiriyor beni. Şaşılacak bir şey yok yani…

Bu yüzden patronum Öneş ile çok iyi anlaşıyoruz. Dışarıdan pek bir mana verilemiyor, “Bu adam, bu manyağı neden tolere ediyor” diye düşünülüyor olabilir. Aslında kimsenin kimseyi tolere etmediği tuhaf bir çalışan – işveren ilişkisi. Benimle en çok uğraşan, eleştiren, yaptığım her şeye müdahale eden, beğenmeyen insanların başında M. Öneş gelir. Boyut’tan o kadar yayın çıkar ama Anne Boyutu’nda çıkmış bir haberin başlığı, “Neden daha farklı yazılmadı” gibi bir gerekçe ile mesele olur. Dikkatinizi çekerim, “Neden yanlış yapıldı” değil, “Neden farklı yazılmadı”!

Ama ben, bunu bizim iyiliğimiz için yaptığını bilirim. Benim gibi bir deliyi orada tutabilmesinin yegane yolu, fark yaratabilen yetenekte bir adam olmam. Yaratamazsam tutulacak tarafım kalmıyor ve belki de bu yüzden (bu benim fikrim tabii), en çok baskı yaptığı ekiplerden biriyiz.

Buna bir de sürekli benimle dalga geçmesini ekleyin. Odasında yazarlar var, ben odasına giriyorum, “Mehtap gel, seninle hava atayım biraz” diyor. Ve ekliyor, “Bu da Mehtap Erel, sabah şekerimiz”…

İşte biz sırf bu yüzden iyi anlaşıyoruz. Ben, Öneş ile iyi anlaşıyorum, Itır ve Meliha benimle iyi anlaşıyor.

Kendine güvenen, kendisiyle dalga geçebilen, şakadan anlayan, işini iyi yapan, farklı ve en önemlisi dürüst insanlarız.

Mükemmel miyiz? Elbette hayır…

Ama değişik olduğumuz kesin…

Ve bu hafta canım bunu yazmak istedi…

Değişik olmak iyidir. Bazen hayatı zorlaştırır ama…

Size, sizin gibilerle bir arada olma fırsatı verir.

Eğer buradaysanız, siz de değişik birisiniz bunu bilin. Çünkü benim ne şakalarımı, ne espri anlayışımı ne de tarzımı çoğu insan kaldırabiliyor hatta nefret ediyor (hem takip edip hem gıcık olmak da ayrı bir anomali sanki).

Siz, burada olmaktan zevk alıyorsanız gerçekten farklı bir yanınız var, çünkü Anne Boyutu’nda hiç sıradan insan yok.

Sizden ricam, bu farkın tadını çıkarmayı ihmal etmeyin…

Sizi özel yapan o farklılıklar…

Hepinizi çok seviyorum…