BEKAR ANNELER

Gelin biraz konuşalım

Selam sana sevgili okur. Bugün sana aklımı bir süredir kurcalayan ama bir türlü sırası gelmediğinden yazamadığım bir husustan bahsedicem.

 

Bekar anneler.

 

Değişen koşullar ve yaşam şartları etrafımızdaki bekar anne sayısını her geçen gün arttırıyor. Her geçen gün evliliği devam ettirmek gerek sosyo-ekonomik sebeplerle, gerek duygusal yetersizlikler yüzünden daha zor oluyor. Ve yalnız anne sayısı her geçen gün artıyor.

 

Önce kimse boşanmak için evlenmez, her kadın güzel dileklerle bir evliliği başlatır. İş bu noktaya geldiyse bir sebebi vardır ve biz bu arkadaşlarımıza hayatlarının bundan sonraki kısmında destek olmak zorundayız.

 

Çünkü hadi yüzleşelim, evli bir kadın için bile hayat gayet zorken bekar bir anne yerine koyun kendinizi, hemcinsleriyle yaşadıkları sıkıntı karşı cinsle yaşadıklarından daha fazla oluyor çoğu zaman. Evet biz bu kadın arkadaşlarımız için hayatı zorlaştırıyoruz.

 

Saçma sapan sorularımızla, anlamsız dedikodularımızla, koyduğumuz kurallarla zorlaştırıyoruz.

 

Hiç hakkımız yok bunu yapmaya.

 

Şöyle bir gözlem yaptığımda en çok dikkatimi çeken bekar bir annenin pek çok evli bir kadından daha kontrollü olduğu, kendini öyle olmak zorunda hissettiği.Değil oysaki. O bekar bir kadın artık. İstediğiyle yer, içer, gezer, dolaşır, flört eder. Kime ne? Kimi ne ilgilendirir? Kim ne karışır? Bekar bir baba kendinden yaşça çok da küçük kızlarla “ikinci baharını” yaşarken bekar bir anne ne kadar genç olursa olsun bir “ununu eleyip eleğini asma” moduna alıyor. Neden?

 

Çoğu 30-45 yaşlarında, daha gencecik kadınlar neden elek assın arkadaş? Niye assın?

 

Yani tamam canı istemiyorsa, hayattan bezdiyse kendi bilir ama bunu “millet ne der” falan gibi sebeplerle yapmasın.

 

Yapmayın.

 

Arkadaşlar, bekar anneler, canlarım…

 

Evli kadınlar bile yok spor hocalarıyla yok bilmemnelerle ne biçim flörtleşiyor, ne fındıklar kırıyor hepimiz biliyoruz, görüyoruz değil mi?

 

Evli kadınlar bile “yav ben evliyim oha” demeden nasıl kırıtıyor, nasıl giyiniyor, nasıl davranıyor görüyoruz, biliyoruz değil mi?

 

Size ne oluyor?

 

Gençsiniz, güzelsiniz, bekarsınız!

 

Fıstıksınız, fıstık!

 

Hayatınızın en güzel çağlarındasınız. En güzel yaşlarındasınız. Canınız ne istiyorsa (elbette evlatlarınızı incitmeden) yapın. Flört ettğiniz biri varsa illa alıp eve gelmeniz gerekmiyor ama dışarda keyfinize bakın. Kime ne ya, kime ne?

 

Şarabın iyisini seçmeyi, peynir tabağı söylemeyi, tatile hangi Yunan adasına gidileceğini bildiğiniz dönemlerdesiniz. Artık toy değilsiniz, çocuk değilsiniz. Hayatı görmüş, öğrenmiş, yaşamış, deneyimlemiş aklıbaşında, sevmeyi, sevilmeyi, sevişmeyi bilen zeki, güzel, albenili kadınlarsınız. Kimse size karışamaz, kimse hesap soramaz, kimseyi de ilgilendirmez.

 

Adamlar boşandıkları anda iplerinden boşalmış gibi ortamlara patlarken sizin evden işe, işte eve, arada da çocuğun okuluna bu halinize gerek yok. Hiç gerek yok.

 

Ha, kendi tercihiniz budur kimse bir şey diyemez.

 

Ama ne olur, başkaları için hayatınızı kısıtlamayın.

 

Evet, elbette sizin çocuklarınız için sorumluluklarınız var ama babasının da var. Siz daha kapalı, tutucu ve sıkışmış olmak zorunda değilsiniz.

 

Hiç bir kadın bir erkeğin yapmayacağı fedakarlıkları zorla yapmamalı.

 

Ve bir şey rica ediyorum, eğer etrafınızda sözleriyle, tavırlarıyla sorularıyla hayatı sizin için zorlaştıran hemcinsleriniz varsa kendilerini ikaz edin. “Kardeşim senin derdin ne bunca işim arasında bir de senle mi uğraşıcam” diye sorun. Olmadı bir tane çarpın ağzının üstüne.

 

Yeterki hiçkimse için hayatınızın üzerine bir çizgi çekmeyin.

 

Herkese derin derin nefes alabildiği özgür bir hafta dilerim.