APTALLIK İTİCİDİR

Kaç senedir bir aradayız sevgili okur. Ben yazıyorum orada, burada, o yayında, bu yayında sen okuyorsun Artık ‘tanış’ sayılırız değil mi? Bu sebeple buna köşe yazısı değil ‘iç dökme’ diyelim bu hafta. Çünkü hakikaten şiştim, gel seninle paylaşayım.

 

Havadan mı sudan mı bilmem insanımızda bir tuhaflık var artık. Ciddi ciddi zeka seviyesi düştü ben bunu gözlemliyorum. Misal, araba kullanıyor sinyal vermek yok, engelli parkına park ediyor, sağına soluna bakmadan yola atlıyor, yol kenarında durup pat diye kapıyı açıyor. Yani bakıyorsun ve hala ölmemiş olmasına (bunca salaklığa) hayret ediyorsun. Bir bu model geriler var.

 

Bir de anlattığını anlamayanlar bir başka geri grup var ki hani dinlenip dinlenip dövmelik. Diyorsun ki; “bunu alacaksın burada on cümle var, her biri bir soru, bunu karşı tarafa soracaksın”… Hani “açık kalp ameliyatı yapacaksın, bombayı etkisiz hale getirmek için önce şu kabloyu keseceksin, Mars’a ineceksin” değil… Şu soruyu şu kişiye soracaksın… Yok arkadaş… Olmuyor… Çünkü bu grup kulağı ile dinlemiyor. Organlar/uzuvlar karışmış. Dinlemeyi g*tüyle yapınca olmuyor.

 

Bir de kopmuş tipler var. Sor kopmamış ama kopmuş uçuyor. Ve hem uçuşta hem de hayatta çok önemli bir noktada duruyor. Misal;

 

Bizim çocuklar Fransızca ağırlıklı okuyor. Bu şu demek Fransızca ağırlık okuyan çocuklar TEOG sınavında Fransızca çözüyor, Almanca ağırlıklı okuyanlar Almanca, İngilizce ağırlık okuyanlar İngilizce soruları çözüyor. Yani –doğal olarak- Fransızca ağırlıklı bir okulda okuyan çocuk haftada dört saat İngilizce görüyor ve sınavda İngilizce soru çözmüyor.

 

Dershanede bana bir kadın tanıştırıyorlar. Aman efendim Fransızca hocasıymış, hatta Galatasaray Lisesi sonra Fransızca öğretmenliği mezunuymuş, süpermiş…

 

Ben: Biz Fransızca öğretmeni arıyoruz özel ders için

Kadın: Hangi okul?

Ben: …. Koleji

Kadın: Aa biliyorum o okulu evet

Ben: Fransızca ağırlıklı eğitim malum

Kadın: Biliyorum, biliyorum, evet

Ben: Dolayısıyla TEOG’a hazırlanırken Fransızca destek de iyi olur diye düşünüyorum.

Kadın: Canım ne alakası var. TEOG başka, siz yazın Fransızca için ekstra çalışma yapın. TEOG sınavı ile Fransızca’yı karıştırmayın.

Ben: Nasıl karıştırmayalım? Sınavda dil sorularını Fransızca çözecekler

Kadın: AAA? Öyle mii??

Ben: ????? Fransız? Fransız Koleji? Okulu biliyorum dediniz?

Kadın: Ha ben sınava İngilizce girecekler sandım.

Ben: Niye İngilizce girsinler?….. Siz liseden sonra öğretmenlik okuluna gittiğinize emin misiniz? Orayı rüyanızda falan bitirmiş olmayasınız? Liseden sonrası gelmemiş bence.

 

Sevgili okur. Bak çok açık konuşayım. Erkekleri bilemem, bir noktaya kadar aptal kadın göğüsleri yeterince güzel poposu da dikse idare edebilir, gideri olabilir. Bilmiyorum.

 

Ama bence, benim dünyamda, benim gözümde, bana göre…..

 

Aptal bir insanın hiçbir şekilde gideri yok.

 

Aptallık çok sinirlendiğim bir hal. Hiç öyle “saf”, “masum”, “naif” falan bulmuyorum. Hiç öyle “ay şeker ya” falan değil. Aptallık kadar itici, soğutucu bir şey yok, olamaz. Bu sebeple de tahammülüm çok düşük.

 

Dünyanın en yakışıklı adamını getir karşıma, üst üste salak salak konuşsun hakikaten “git buradan artık, tamam” derim. Ya sussun ve sadece kaslarını şişirsin yok konuşacaksa da aptal aptal konuşmasın, çok sinirleniyorum. Çok çok çok sinirleniyorum.

 

42 yaşımdayım. Artık kesinlikle şu yönümden eminim, zeka benim için en büyük afrodizyak. Beynini hariç tutarak yapılan hiçbir şeye asla tahammülüm yok, çok itici buluyorum. Diğer yandan işe zeka dahil ise, olan şey o an beni “kıl etse” ya da ne bileyim “egomu gerse” dahi karşımda zekice gelişmiş bir durum varsa sorun yok. O “kıl olma” halini aşabilirim, duruma gülebilirim, “ben nasıl fark etmedim” diye hayıflansam da fark etmemi sağlayan insana saygı duyarım.

 

Ancak içinde zeka olmayan bir kişiye, olaya, duruma tahammül edemiyorum. Bu aralarda mevsim geçişi midir nedir bilmem, samimiyetle insanları omuzlarından tutup, “salaksın sen, salaksın, salak, salak, salak” diye bağırdıktan sonra tokatlamak istiyorum.

 

Sonuç:

 

Engelli parklarına park etmeyin. Engelli rampalarına park etmeyin.

Araba kullanmayı beceremiyorsanız toplu taşıma veya taksi kullanın.

Bilmediğiniz konuyu biliyormuş gibi yapmayın. Bilmiyorsanız sorun “Dil sorularını Fransızca mı çözecekler o zaman?” diye sorun mesela.

Size verilen işi doğru yapın. Bir vazife size teslim edilmeden önce karşı taraf o işten beklentilerini size aktarır. Bu beklentiler arasında karşılayamayacağınız maddeler varsa bunları baştan belirtin. Tamam deyip sonra yarım yamalak iş yapmayın.

Kendinize karşı dürüst olun. Boyunuzdan büyük işlere kalkışmayın. Limitlerinizi bilin bu limitler içinde elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışın, gereksiz saçmalamayın.

 

Ve unutmayın.

 

Aptallık şirin, sempatik bir şey değildir. Aptala-salağa yatmak sizi masum, iyi niyetli, naif falan göstermez.

 

Aptallık aptallıktır ve çok da iticidir.

 

Kafaların zehir gibi çalıştığı bir hafta dilerim.