ALENEN KÖPÜK BANYOSU

Yeni yazım ; BAYRAMSAL YAZI…

http://www.anneboyutu.com/Yazar-Detay.aspx?ArtId=6661

Ve geçen haftaki yazım:

ALENEN KÖPÜK BANYOSU

“Hepsi bu mu kızlaarrr”

Evlat uğruna yapılamayacak bir şey yok sevgili okur. Hakikat bu…

Sonuçta Türkan Şoray kadar katı olmasa da kendi çapında kuralları ve prensipleri olan bir insanım. Belli yerlere gitmem, belli ortamlara hayatta girmem…

GirmezDİM diyelim ya da…

Misal; bilsem ki Recep Tayyip Erdoğan gibi karşılanacağım, yine de kafa başı giriş 20 TL olan ve minibüs marifetiyle de ulaşımın mümkün olduğu bir havuza beni götüremezsiniz. Yemin ediyorum küveti doldurur girerim daha iyi. Ve yine yemin ediyorum elitist olmakla ilgisi yok (ki nasıl ikna ederim sizi bunca laf ettikten sonra bilmiyorum ama) şöyle diyeyim; rahat edemiyorum.

Böyle bir yer var bizim evin yakınlarında ve ne yazık ki oğlum bu yerin farkında. Daha da fenası oğlum uzun zamandır buraya gitmek istiyor. Bir kere babasıyla ikisini yolladım ancak bu kez yemedi! Kocaman kahverengi gözlerini bir kedi yavrusu edasıyla bana dikip “Anne… sen yine mi gelmeyeceksin?” dedi.

Şimdi Atahan bana böyle geldiği zaman değil bir yığın sapla havuza gitmek o saplara tek tek kese dahi yapabilirim. Analık böyle bir şey…

Gittim nitekim…

Yine de kendimce kurallarımı koydum yolda;

Ben: Ben havuza girmem, şortumu atletimi çıkarmam, bikiniyle oturmam, güneşlenmem. Siz oynayın kaydıraklarda falan. Ben şemsiyenin altında bekliycem sizi.

Sarhan: Ehehehe bence çok eğleneceksin, inan bana…

Sevgili okur, içerde durum öyle bir halde ki, yönetim yeter ki kadınlar da gelsin de bu “sap sapa” eğlence biraz kırılsın diye kadınlara yarı fiyat yapmış. Düşün yani neyle karşı karşıya olduğumu. O kadar stres oldum o kadar gerildim ki… Havuz çantama sımsıkı sarılmışım… Hani biri yanımdan geçerken “BÖÖ” dese oğlumu kaptığım gibi fırlıyıp çıkacam oradan, o kadar…

Ancak merdivenlerden biraz çıktım ki;

Fonda bangır bangır Ajda çalıyor. Bir takım kızlar, pist gibi bir yerde, üzerlerinde bikinileri varken göğüslerini ve kalçalarını sallıyorlar. Güneşten marsık gibi olmuş bir oğlan, elinde mikrofon kızlara “Hepsi bu mu kızlar tüm numaranız bundan mı ibaret” diye gaz veriyor.

Gazı alan kızlar popolarını rap kliplerindeki zenci kızlar gibi bir ileri bir geri sallıyorlar.

Ben ağzım açık ve zannımca nutkum tutulmuş şekilde kızlara bakıyorum. Neyin gayreti, kazanana ne veriyorlar ki bu çocuklar kendini bu kadar harap ediyor çözmeye çalışıyorum.

Kızları sara krizi ile elektrik çarpması arasında bir titreşimin yarı belinde bırakıp ilerliyoruz ki… O da ne!

Bir takım kavruk oğlanlar, ellerinde hortumlarla plastiğin üzerindeki insanlara köpük sıkıyor! Burada kızlı erkekli bir grup genç, köpük içinde birbirlerine tutunarak ayakta kalmaya çalışıyor. Üzerlerinden beyaz köpükler akan bikinili kızlar birbirlerine yardım etmeye çalışırken birbirinin bikini ipinden falan tutunmaya çalışıyor ki az biraz daha çekseler hakikaten… Orada o noktada her birinin tek tek jinekolojik muayenesini smear testlerini falan yapmak mümkün…

Ben: Noluyo? Nereye düştük biz Sarhan?

Sarhan: ahahahahaaa

Biraz daha ilerliyoruz. Gemi gibi bir şey… Kızlar geminin orasına burasına tırmanmış bira içip şarkı söylüyorlar. Bardağı bitiren gemimtrak yapıdan havuza dalıyor. Az bişi serinleyip sırılsıklam gemiye tırmanıyorlar ve aynen devam…

Bu arada kendi küçük zavallı ve hastalıklı dünyasında kendisini Monica Belluci zannettiği için soyunmayı reddeden ben, kadından ziyade, dizinin altında bermudası, iki yandan toplanmış saçları ve numaralı gözlükleriyle daha ziyade Atahan’ın hımbıl erkek kardeşi gibiyim.

Havuz çantasını bulabildiğimiz tek şezlonga bırakıyoruz ki hakikaten bildiğim ve inandığım her şeyi altüst eden o görüntüyle karşılaşıyorum.

Haşemalı bir genç kız, köpük eğlencesinden çıkan pembe bikinili kız arkadaşının vücudundan köpükleri ellerini kullanarak almaya çalışıyor.

En mutaassıp beynin bile üzerine en az on tane fantezi üretebileceği bu görüntünün ardından –ama yine de tişörtümü çıkarmadan- Sarhan’a dönüyorum.

Gördüklerim karşısında çok eğleneceğimi düşünen hatta gülerek tepkimi bekleyen bu zavallı yaşam formuna bakıyorum. O kadar kızgınım ki gözlük camlarım buharlanıyor yemin ederim, resmen gözlerimden ateş çıkıyor.

Ben: Ulan?

Sarhan: Ne?

Atahan: Hiiiii! Annem küfrettiiiiiiii!!!!

Ben: Sen kaçıl şöyle kenara sıpa! Sarhan! Bu “Ben oğlanı kaydırağa götürüyim” bu mu? Kimi nereye kaydırıyosun sen?

Sarhan: Hiiii! Çocuk istiyo! Kaç kere söyledi! Biliyosun sen de Atahan istiyor!

Hayır kendimi fasulye gibi nimetten sayıp “Ayh ben hayatta soyunmam orada” derken çok fena g*t oldum ona mı yanayım?

Adam (kocamdan bahsediyorum) incinmeyeyim, gururum kırılmasın diye benimle dalga bile geçemedi. Ben olsam, bütün gün Zeki Müren’in genç kızlığından bir kuble gibi tosarmış oturan bu kadınla (ben) “ama soyunma sen, bakarlar falan, rahat edemezsin” diye  bir ömür kafa yapardım. Kocam yapmadı ve bu daha fena bir şey sanki… Buna mı yanayım?

Şimdi durum buysa, bundan 20 sene sonra, oğlum kim bilir kimin köpüğünde yıkanmış birini “karım” diye alıp gelecek hiç bilmiyorum. Bunu düşünüp buna mı yanayım?

Açıkçası, “şimdiki nesli” hiç anlamayan ve sürekli eleştiren “ahlakçılar” gibi tavır takınmayacağım bu hususta. Her şey gençlikte güzel. Eğlensinler, yapsınlar, hayatın tadını çıkarsınlar…

Sadece tek bir şey hatırlatmak isterim genç kızlarımıza izin verirlerse; seksi olmakla pornografik olmak arasındaki fark şudur.

Seksiyseniz, bir gün yaşlandığınızda siz çocuğunuzu köpük köpük yıkarken yanınızda havluyla bekleyen bir baba olma ihtimali var.

Pornografikseniz büyük olasılıkla yaşlılığınızda yıkayacağınız tek şey kendiniz olursunuz. Ve size havlu tutacak tek şey de duvara monte bir askılık…