İNSANA GICIĞIM

Ve varlar etrafta

Sana da oldu değil mi sevgili okur? Bıktın biraz. Alıp başını buralardan gitmek istiyorsun.

 

Kendini hem yorgun hem öfkeli hissediyorsun değil mi? Olan biten her şeyden (ne tarafta durursan dur) bıkkın.

 

Kafani bir yana çeviriyorsun ve hayatı dert eden insanların çaresizliği içini acıtıyor. Diğer tarafa dönüyorsun ve tüm bu olan bitene kayıtsız keyfine bakanları görüyorsun ve bir öfke doluyor içine.

 

Etrafta bir kol mesafesinde insanların, bir şekilde hayatında olan, sana dokunan insanların nobranlığı, cehaleti, küstahlığı, görgüsüzlüğü canını sıkıyor değil mi?

 

Her şey gözüne batmaya başlıyor…

 

Kendi yapamadığı her şeyden seni sorumlu tutan özgüvensiz insanların ezikliği, yapabildiği tek şey gösteriş olan insanların varoşluğu ve bu insanların arasında kalmış olmak boğazını sıkıyor.

 

Okumayan, gelişmeyen, öğrenmeyen, çabalamayan insanların konuşmaları zihnini kirletiyor.

 

Bir ortama girdiğinde çoğunlukla “benim burada bunlarla ne işim var” diyorsan kendine, o boş konuşmalar içinde söyleyecek söz bulamayıp telefonunla oynamaya başlıyorsan ya da hiç yorum yapmadan sadece sahte bir gülümsemeyle dinliyormuş gibi yapıp acıyorsan karşındakine beni anlıyor olmalısın.

 

Ben çok ama çok sıkıldım niteliksiz, beceriksiz, seviyesiz, kültürsüz, geçmişsiz, güvensiz, saygısız, eğitimsiz, medeniyetsiz, görgüsüz, insanların arasında kalmaktan. Sayıları çok arttığı için kaçamamaktan.

 

Daha şimdiden (evet şimdiden) ufak bir yere yerleşip bahçeye diktiğim limon ağacınının büyüyüşünü izlemek istiyorum.

 

İnsansız bir yerde, ufak sohbetler yapmak durumunda dahi kalmadan, sadece ailemle, yalnız kalmak istiyorum.

 

Kimse bana bir şey anlatmasın, bir şey söylemesin, kimseyi tolere etmem, idare etmem gerekmesin. Aptalca şeylerle aklımı, zihnimi kirletemesinler, bana ulaşamasınlar istiyorum.

 

Türkiye’de yaşamak zor, İstanbul daha zor. Zor çünkü çok kalabalık ve sokağa çıktığın anda bir araya geldiğin manda sayısı daha ufak bir şehire göre daha fazla.

 

Yorulduk değil mi sevgili okur? Hepimiz yorgunuz.

 

Yorgun ayaklarla bu şehri yürümeye devam ediyoruz.

 

Bunu karanlık bir yazı olarak değil, kendi aramızda bir dertleşme kabul edin. Sadece geldiğim noktadan bahsettim size hatta bir de örnekle taçlandırayım yüksek müsadelerinizle…

 

En son oğlumun basket antrenmanında “Neden bana gıcık gıcık konuşuyorsun?” diyen ahbaba “SANA gıcık konuşmuyorum, insan denen canlıya gıcığım, kişisel alma” dedim.

 

Çünkü ben uzaylıyım ya o bakımdan…

 

Keyifli kal sevgili okur, güzel haftalar.