SOKAK HAYVANLARI

Çok zor bir hafta geçirdim sevgili okur. Ben ve hayvan severler, zor bir hafta geçirdik. Elimizde Türkiye Barolar Birliği’nin açıklaması, köpeklerle belediye ekipleri arasına girip, almayın almayın, kanunsuz davranıyorsunuz diye biz… Durum buydu…

Durum çok acayipti…

Baştan başlayayım anlatmaya. Tayyip Erdoğan’ın “beyaz Türklerin köpekleri” söylevi üzerine akp’li belediyeler durumdan kendine vazife çıkarmaya başladı ve bir anda tüm sosyal medya vahşice köpek toplama görüntüleriyle doldu. Hani bir köpek tutma aparatı var, uzun bir sopa, ucunda darağacı tipi bir halat sallanıyor, köpeğin boynuna takınca sıkılıyor ve köpeği çekerek alıyorlar. Bu arada köpek gitmemeye çalışıyor tabii… Dehşet görüntüler…

Kendimi böyle, nasıl anlatayım, kalbimden bıçaklanmışım gibi hissettim. Çaresizlik, eli kolu bağlı kalmak beni mahvetti. Merhametsizlik ve adaletsizlik karşısında bu kadar çaresiz kalmak beni mahvetti. Şöyle söyleyeyim soğuk kanlılığımı yitirip böyle Taksim meydanında üzerime benzin döküp kendimi yakmamak için önce twitter hesabımı telefonumdan sildim. Sonra diğer sosyal medya hesaplarımda da (ki az kullanıyordum onları) bu görüntüleri paylaşan herkesi sessize aldım. TBB’nin bu toplamaların kanunsuzluğuna dair açıklamasını bastırıp çantama koydum. Haytap’ın ihbar hattını telefonuma kaydettim. 

Sonra bizim sokağa bizim köpeklere geldiler tabii…

Arkadaşım aradı, ‘aşağıdaki köpekleri almaya gelmişler biz iniyoruz gel’ dedi, ben de indim. Herkes geldi. 

Olayın saçmalığı şöyle, belediye ekipleri diyor ki biz toplamaya gelmedik. Elinde ucu ipli sopa. Bu ne diyorsun yahu diyor biz veterinerlik hizmetlerinden geliyoruz, götürüp aşılayıp küpeleyip getiricez. Neden şimdi diyoruz 1. Kısım muhtarı çağırdı diyor. Yani zaten ortalık karışık, zaten herkes gergin, işgüzarlıkta son nokta herhalde. Etrafta diğer hayvan severler güvenmiyor, yalan söylediğini düşündükleri için burada takın diyorlar küpeyi. Belediye çalışanları burada takamayız aşı yapılacak, kısırlaşacak diyor. Tamam diyoruz adını ver, muhatabımız kim bilelim, gelip alacağız köpekleri geri diyoruz, adını vermek istemiyor. Diyoruz ki neden vermiyorsun adını? Belediyeyi arayın diyor.

Ben: Belediyeyi arayacağız ve diyecek ki kim aldı köpeği ne diyeceğiz o zaman?

O: ….

Ben: Ben Mehtap. Bak yaptığımdan şüphem olmadığı için adımı vermeye de korkmuyorum. Ben Mehtap, senin adın ne?

Böyle yani. İletişim 101

Adını almayı başarıyorum adamın. Derken buradaki diş kliniğinin sahiplerinden biri iniyor aşağı. Biz diyor sahipleniyoruz bu köpekleri, hepsine biz bakıcaz bahçemizde, bunlar bizim köpekler, sahiplendik biz köpekleri.  Gerginlik biraz olsun azalıyor. Bu arada diğer belediye çalışanı diyor ki biz kötülük yapmak için gelmedik. Biz geri getireceğiz. Biz diyoruz ki başınızdaki öyle talimat vermedi ama, size güvenilmemesinin bir sebebi var. Onlar diyor ki bu sabah bize yazı geldi, sadece aşılayıp yerlerine bırakıcaz. 

İnanılmaz bir güvensizlik var ama.

Gören duruyor köpekleri mi alıyorlar diye ve tüm konuşmalar baştan başlıyor. Çocuk diyor ki dün de videomuzu çektiler hep. Çocuğa bakıyorum, gerçekten üzgün görünüyor, yaşı ileri olan pişkin, gevrek gevrek gülüyor, yahu getiricez geri falan diyor, genç olan daha karanlık tarafa geçmemiş, yüzü ağlamaklı. Kolunu tutuyorum, oğlum diyorum, bunu kişisel alma senin şahsınla ilgili değil bu. Buradaki kimse seni tanımıyor. İtiraz sana değil, temsil ettiğin sisteme, yapmandan endişe edilene. Bu köpekler yaşlı, hallerine bak, kendilerine hayırları yok, yıllardır buradalar, bak bu beyaz olanın adı Kardelen, biliyoruz bu köpekleri biz… Çocuk diyor ki küpeleyip getiricez. 

Gençler var yanımızda, dershaneden çıkmışlar, lafa karışmıyorlar ama tam arkamızda duruyorlar hep, bizden yana kalabalık yapıyorlar. Bazıları videoya çekiyor, elimizde bulunsun diyor o esnada muhtarlıkta çalışan kadınlardan biri beni çekmeyin diyor. Yahu nasıl çekmeyin? Her şey sizden başlamadı mı? Ortalık bu kadar gerginken, bu karışıklıkların içinde şimdi sırası mıydı?

Benim argümanım hep aynı.

Ben: Neden rahatsız oluyorsunuz? Dışardayız, evinizde özelinizde çekmiyor, sokaktayız. Beni de çekiyor, ben rahatsız olmuyorum. Niye? Çünkü yanlış bir şey yapmadığımı biliyorum. Siz niye rahatsız oluyorsunuz?

Bu esnada bir adam var yanımızda. En baştan beri bizimle duruyor. Sanıyoruz ki bizden. Değilmiş. Belediye ekipleri giderken adam birden bağırmaya başlıyor.

Adam: Toplayacaksınız bu köpekleri. Hepsini toplayacaksınız. Ben anlamam. Polis çağırıcam şimdi. Hepsini götüreceksiniz. Belediyeyi arıyorum şimdi. 

Belediye aracının plakasının fotoğrafını çekiyor.

Adam: İşinizi yapmadınız hepinizi şikayet edicem

Manyak dolu işte. Yanındakine de çok güvenmeye gelmiyor. 

Ben: Ben de kuşlardan rahatsızım o zaman. Her yere sıçıyorlar. Kuşları da toplasınlar! Senden de rahatsızım, seni de toplasınlar! Bu ne be! Bu ne rezillik! Git nereye şikayet edersen et!

Belediyeyi aradık tekrar. Dedik bu köpekleri vermeyeceğiz. Onlar da dediler ki ‘şu aşamada toplamıyoruz’. ŞU AŞAMADA. ‘Çünkü henüz kanunlaşmadı’! (kanunlaşırsa toplayacaklar yani) Toplayıp, aşılayıp, kısırlaştırıp aldığımız yere bırakacağız. 

Hadi inşallah.

Ama gerginiz. 

Kendi whatsapp grubumuz var. Yaşadığımız yerdeki sivil toplum kuruluşlarıyla da kontak halindeyiz. Mesela Bader, mesela Gölet Gönüllüleri… 

Twitter hesabımı kullanmayı bırakmamın şöyle bir avantajı oldu. Çok ajite olmadan tartışmaya başlayabildiğim için pazarlık gücümü yitirmedim. Mesela belediye ekiplerine ‘oğlum yapmayın, gittik bulamadık deyin köpek yoktu kaçmış deyin, bunları bırakın’ gibi konuşarak çözme yöntemini deneyebildim. Çok ajite olsaydım direkt dövmeye çalışırdım biliyorum kendimi. Hızla haklıyken haksız olabilirim, bende o damar var. 

Sana tavsiyem sevgili okur, kendi bölgendeki mahallendeki hayvan severlerden bir whatsapp grubu kurup bölgenizi korumanız olur. Biz şimdilik böyle yapıyoruz. Bu çılgınlığı kanunlaştırırlarsa ne olacak onu bilmiyorum tabii. Yani Kılıçdar’ın diğer muhalefet parti başkanlarının ve TBB’ninHaytap’ın bunu çözmesi gerekiyor. Yeni Barolar Birliği Başkanının da yardımına ihtiyacımız var. Çok düzgün bir insana benziyor. (Erinç Sağkan)

(Linkleri ekledim üstte takip edin siz de)

Hayvanları korumak zorundayız sonuçta.

Hepimize sabırlar diliyorum sevgili okur. İşimiz zor. Yolumuz uzun, sonu geldi diyorlar ama asıl şimdi başlıyoruz. Asıl şimdi çok sağlam durmak lazım.

Güçlü olduğun bir hafta dilerim. 

Ve hep dediğim gibi, herkesin yaşarttığını yaşamasını dilerim. 

XXX

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

instagram.com/mehtaperel

twitter.com/mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)