RESİM DEĞİL CİNSEL TERCİH

Öncelikle yeni yazım LÜKS DEĞİL İHTİYAÇ için;

http://www.anneboyutu.com/mehtap-erel?luks-degil-ihtiyac&ArtId=7783

Ve geçen haftaki yazım:

RESİM DEĞİL CİNSEL TERCİH

KISKANÇ ERKEK MESELESİ
Maddeler halinde ilerleyelim sevgili okur, öyle daha kolay olacak.

Sarhan kıskanç bir adam. Benim işim onun için, “Karısının işi” olarak katlanmaya çalıştığı bir nevi Çin işkencesi. Daha basit bir anlatımla, kocamı bir koltuğa bağlayıp göz bebeklerine toplu iğne batırsanız daha az acı çekmesi kuvvetle muhtemel ama elinden bir şey gelmiyor.

Elinden bir şey gelmiyor çünkü ben efendi bir insanım. Yani yerli yersiz, “Ama benim kişisel haklarım, özgürlüklerim” yapmadan evin huzuru kaçmasın bağlamında (tipik Karadenizli kadını) genel olarak sakin takılıyorum.

Sakin takılıyorum ancak zaman zaman bir el boğazıma çökmüş gibi geliyor ve şarlıyorum. Yine de bir şekilde asgari müşterekte buluşuyoruz. Birlikte yaşamayı öğrendik, malum, on beş sene bitti.

Şimdi; ben köşe resimlerimi değiştirmeyi seviyorum. Her ne kadar köşemin blog tarafında, kafadan iki senelik resmimi kullansam da yine de elimde olsa daha sık fotoğraf değiştiririm.

Elimde değil çünkü fotoğraf çektirmeyi sevmiyorum. Gerekçelerim ise;

1) Fotojenik değilim.

2) Poz vermekten çok rahatsız oluyorum.

3) Kamera karşısında çok rahatım ama söz konusu fotoğraf makinesi olunca çok utanıyorum.

4) Resimlerin çoğunda flu çıkıyorum çünkü sürekli hareket halindeyim.

5) Gülümseyip, gülümsememi öyle dondurmak ve bu esnada yüzümü çok buruşturmamak aynı zamannda ağzımı bademciklerime kadar açmamak, bu esnada da kambur durmamak, dekolte vermemek falan falan mevzuları kasıyor beni.

Dolayısıyla benim fotoğraf çektirmem başlı başına bir kriz hali. Ancak doğru düzgün bir köşe resmim olsun diye fotoğraf çektirmeye karar verdim tekrar. Saatlerimizi ayarladık, bendeniz süslendi püslendi falan… tam evden çıkıcam;

Sarhan: Ne bu ayaklarında siyah ojeler falan?

Şimdi biliyorsunuz ben her ne kadar cin geçinsem de saftirik bir tarafım var. Böyle durumlarda (cinim ya) salağa bağlayarak yırtmaya çalışırım ve bir türlü beceremem. Misal; yıllar önce bir kanalda Ayşenil ile yapacağımız bir program hakkında program müdürü ile konuşuyoruz. Adam her bölüm için metin yazmamı istiyor ki, manyak üşenirim böyle bir şeye. E, bu böyle de denmez…

Program Müdürü: Peki sizin programın her bölümü için tek tek metin yazmanız mümkün mü?

Ben: Hangi program?

Ayşenil: Cık! Yine olmadı… Yok…

Eski çalıştığım yerde bir gecede marka değişikliği yaptık. Ertesi gün başka bir bölümün yazı işleri müdürlerinden biriyle karşılaştım.

Kişi: E hayırlı olsun, isim değişikliği yapmışsınız. Nerden çıktı bu fikir?

Ben: Hangi fikir?

Tamam “salağa yatmak” diye bir yöntem var da, o bu değil. Bu benim yaptığım bildiğin rezillik yani…

Dolayısıyla;

Sarhan: Ne bu ayaklarında siyah ojeler falan?

Ben: Hangi ayaklarım?

Sarhan: …. Arka ayakların Mehtap! Üzerinde yürüdüğün ayakların!

Ben: Ha! Evet?

Sarhan: Çıplak ayak mı resim çektireceksin?

Ben: Hayır ya saçmalama. Yazdan beri siyah oje sürüyorum, hatta ilk tatilde sürdüm bi hatırla!!!

Sarhan: Tamam biliyorum da, şu an niye var?

Ben: … Çünkü…. Yahu kaç gündür var! …. Çıkartmadım…. Çünkü…

Sarhan: Ne?

Baktım salağa yatmaya çalışmakla yırtamıyorum, ben de çamura yattım.

Ben: Çünküüü bu akşaamm sana bir sürprizim var…

Hiçbir şey fark etmedi. Stüdyoya gitmeme izin verilmedi. Ve Sarhan beni mahvetti.

Sarhan: Belin görünüyor

Ben: Tamam ben Cihan’a vericem fotoğraflarımı, o ışığını falan ayarlasın, biraz photoshop falan yapsın, kesilir o zaman.

Sarhan: Cihan belini mi görecek?

Ben: Görmesin dimi? Hamile falan kalırım belki.

Sarhan: Ya saçma sapan konuşma! Kıl kıl konuşma benle! Gıcık gıcık konuşma!

Ben: Ben keserim evde resimleri, öyle yollarım Cihan’a

Sarhan: Bence, senin hiçbir resminin üzerinde oynanmasına gerek yok. Koy gitsin böyle.

Ben: Yahu parlamaları alıyolar yüzdeki, arkada gölge oluyor falan, onları temizliyolar, makyaj çok koyu olduysa rengini açıyolar, yok açıksa koyultuyolar. Üzerimde hırkayla resim çektiriyorum nereme ne yapılacak zaten!

Sarhan: O dediklerinin hepsini ben yaparım evde, hiç gerek yok bence.

Bir daha deniyorum

Ben: Hangi dediklerimin?

Yine işe yaramıyor. Böylece edebimle kocamı ikna edemeyeceğimi anlayıp, tekrar B planıma geçiyorum.

Ben: Resimleri Cihan’a yollasak, seni evde meşgul edecek başka bir şeyler bulsam ben? Hı? Tatlım?

Sarhan: Suratında anırarak gülmemek için kendini zor tutan bir ifade var. Ki zaten erkek olacakken son dakikada babana pislik olsun diye kız doğduğunu kimse bilmese ben biliyorum. Böyle cins bir insanın, bu seksapel tavırları o kadar yapıştırma, o kadar inandırıcılıktan uzak ki… Hiç yapma hiç deneme, komik oluyosun çünkü.

Ben: Bi daha söyle “Fıroydum”, analistim, ruh rehberim. Ahıahahia önce tanımla, sonra ye beni ehehehia.

Sarhan: Ruh hastası.

Ben: İhhşşş bi fena oldum böyle söyleyince ahahaha, kocacım hala seksapel diil miyim? Hani komik insanlar seksiydi noldu?

Sarhan: Hasta!

Ben: Allah kıymet bilene düşürecek tabi, peee! Yazıklar olsun! Öte yandan aklıma takıldı! Madem böyle düşünüyosun, yok ojeydi yok beldi niye arıza veriyosun aşkım? Hı? Yaaaa! Ehehe

Sarhan: Onun senle alakası yok. Bu erkekler arasında bir mesele.

Ben: Hım! Cihan’ın sana dokunabilmek için, beni kullanacağından mı şüpheleniyoruz? Pek öyle tercihleri var gibi gelmedi bana ama bilemeyiz haklısın.

Sarhan: Yok o değil de hani, erkekler arası derken… Malzeme benim belini ben görücem.

Ben: Buradaki “Malzeme” ben olmasam gerek ya! Yok ben isem ahaha yani hakkaten ehihehe şöyle yapalım –ki doğada örnekleri var bunun- sen benim etrafıma işe, kokunu bırak, ahahahiae yanıma yanaşan herkes senin bölgende olduğunu anlasın. Nasıl çözüm? Süpper!

Sarhan: İğrençsin!

Ben: Ohş! Bi daha söyle

Sonuç olarak resim hususu tamam. Şöyle tamam, bir kısım resim elimizde.

Bunlarla ne yapıcaz hususu ise tamamen Cihan’ın cinsel tercihlerine bağlı.

Herkese mutlu haftalar…