ENERJİ VAMPİRLERİNİ SESSİZE ALIN

Merhaba sevgili okur. Biz seninle nasıl tanıştık hatırlıyor musun? (Elbette eski okura sesleniyorum burada) Tüm diğer yazarlar domates ekmenin faydalarından, açan çiçeklerden, saçlarımızı okşayan rüzgardan falan bahsederken ben “hasta mısınız kardeşim siz?” tadında yazılar yazan bir “dengesiz” idim ve sen kendini bana daha yakın hissettiğin için yola benimle devam etmeye karar vermiştin. Gün oldu devran döndü, etrafta ciddi ciddi manyak sayısı artmaya başladı ve guess what! Aklıselime davet etmek bize düştü… Düşün! Düşün nereden nereye geldik. Ben ileri geri yazardım ve sosyal medyada beni linç ederlerdi, sen beni korumaya çalışırdın felan… Şimdi ben diyorum ki “sakin olalım, geçecek, her şey çok güzel olacak”… Çok yanlış bu, işlerin bu şekilde gelişmesi çok yanlış ama heyhat…

 

Bu haftaki köşe yazımda seni içine düştüğün kaostan kurtarmaya karar verdim sevgili okur. Ben kendimi nasıl kurtardım onu da anlatıcam sana da yol göstericem, bekle. Önce bir konuyu açayım ama iyice…

 

İçinden kanayarak geçtiğimiz şu 4-5 sene içinde hiçbirimizin uluslararası ve iç ilişkiler uzmanı olmadığımız anlaşıldı sanırım. Olaylardan haberdar olmak tamam ama özellikle son zamanlarda artan terör olaylarıyla gördük ki bizim kontrol edemeyeceğimiz, BİZİM düzeltemeyeceğimiz, halledemeyeceğimizi bir durum var. BİREYSEL olarak yapabileceğimiz bir şey yok, ÇARESİZ durumdayız. Çaresizlik her bedende, her akılda başka türlü refleksler yaratıyor. Kimimiz içine düştüğü dehşeti içinde yaşıyor. Üzüntüsünü veya endişesini çok fazla dillendiremiyor. Böyle insanlar var hayatta, acısını içinde yaşayan. Ben böyle bir insanım çok yüksek sesle ağlayamam ya da herkesin ağladığımı görmesini istemem. Bir de hislerini herkesle paylaşarak rahatlayan insanlar var. Bunu da anlarım. Sosyal medyayı bir nevi ağlama duvarı olarak kullanmak da bir yöntem olabilir, o da öyle rahatlıyordur. Sürekli birileri gelip “ah canımmmm” falan yaptıkça kendini can hissediyordur falan… Olabilir…

Öncelikle sen hangi tipsin bi ona karar ver. Sürekli sızlanan, ayağı takılsa bunu illa yazmak zorunda hisseden, sürekli huzursuzluğunu dile getirerek huzur bulabilen bir insansan yapmaya devam et bunu. Çünkü belki de sen ne kadar yanında patlayacak bir canlı bomba vesilesiyle ölmekten korktuğunu dile getirirsen bu ihtimalin o kadar düşeceğine inanıyorsun ve … Ne diyeyim… Devam et…

 

Benim tip olanlar bi toplaşın şimdi. Etrafınızda eş-dost sızlanıp duran bi kesim varsa ve atsan atamaz satsan satamaz durumda kaldıysan. Yaşam enerjin sömürülüyor, için şişiyorsa…

 

1)      Bu insanlarla daha az görüşüyorsun

2)      Bu insanları sosyal medyada takipten çıkarıyorsun (arkadaşlıktan atıp yeni bir trajedi yaratman gerekmiyor. Facebook ise takipten çıkar, twitter ise sessize al, instagram ise zaten şutla anlaşılmıyor)

3)      Şu an içinden geçtiğimiz durumu bizim MÜNFERİT bir şekilde halledemeyeceğimiz gerçeğiyle yüzleş

4)      Bu konuda SÜREKLİ ağlayan insanları kendinden uzak tut

5)      Kendi korunaklı hayatını kur. Sevdiğin yemek sitelerini takip et, sporla ilgilen, kitap oku, müzik dinle, film izle

6)      Sürekli mutsuz olmak zorunda değilsin bunu hatırla

7)      Başkaları sürekli mutsuz ve umutsuz diye sende sürekli bu şekilde hissetmek zorunda değilsin, bundan dolayı vicdan azabı yaşama

8)      Olan bitene elbet üzülüyoruz ama bu 7/24 bununla yaşayıp kendimizi duvarlara vura vura öldüreceğiz demek değil ve böyle düşünmek kötü bir şey değil, bunu aklında tut

9)      Bir miktar bencil olmak için bundan daha doğru bir dönem olamaz inan bana

10)   Kendine basit hobiler geliştir. Yazı yazmak, örgü örmek, yemek pişirmek, el işi yapmak, resim çizmek, bir müzik aleti denemek… Ne ise aklından ne geçiyor ne sana sıcak geliyorsa onunla ilgilenmeye başla

11)   Olaylardan haberdar olmak istiyor ama ruh sağlığını da korumayı önemsiyorsan sosyal medya araçlarını grupla. (Ben şöyle yaptım. Twitter’ı haberler için kullanıyorum ve günde en fazla 3 kez bakıyor. Facebook’da akrabalar ve arkadaşlar var zaten, onların arasında bir kısmını kısıtlılara attım, bir kısmını takipten çıkardım, orası da cillop gibi oldu. Beni bunaltan paylaşımları olan veya benim paylaşımlarımla ilgilenmeyen insanları ayıkladım. Instagram zaten benim için bir hobi alanı. Kedi videoları falan takip ediyorum, spor şeyleri takip ediyorum. Pinterest ise moda, saç, oje, o hesabımı da kitledim.)

12)   VE kesinlikle sosyal medyaya daha az zaman ayır.

 

Şu anda benim kontrolüm dışında kimsenin bunaltmasına izin vermemeye çalışıyorum. Hedef bu.

 

Çünkü çalıyorlar sevgili okur, yaşam enerjimizi çalıyorlar. Sürekli mız mız mız, vıy vıy vıy. Sürekli şikayet, sürekli ağlama, sürekli mutsuzluk, sürekli umutsuzluk. Öyle tipler var ki arkadaş, bundan besleniyorlar resmen ya… O ağlıyor birileri ona ağlayan surat emocisi yapıyor, öyle rahatlıyor rahatsız. En kanlı fotoğrafları videoları paylaşıyor, sızlanıyor, şikayetleniyor… Ama bu kadar olmaz ki… Bir sınırı var her şeyin… Sen bi sosyal medya hesabı açıp, beni tanıdığın için bana arkadaşlık yollayıp sonra 7/24 sızlanarak beni taciz edemezsin yani. hepimiz üzülüyoruz, hepimiz endişe ediyoruz ama bi sakin… Ben belki “bakalım  Arda’nın mutfağında ne tarif paylaşılmış” diye açıyorum bi bakıyorum sen salya sümük, baykuş gibi sürekli vuut vuuuttt,  ya bi git! Bi git artık ya!

 

At bunları etrafından sevgili okur, uzaklaştır, ötele. Bak çok iyi gelecek. Bir zaman sonra senin onun paylaşımlarına olan alakasızlığından işkillenebilir ama o zamanda söylersin içimi kararttın kusura bakma diye.

 

Zor evet, biz de biliyoruz zor zamanlar ve birilerinin yan planda sürekli inlemesi de kolaylaştırmıyor.

 

Şimdi derin bir nefes al. Aç sosyal medya hesaplarını ve dediğimi yap.

 

Kafaya oksijen akışı hızlanacak göreceksin.

 

Sakin bir hafta dilerim.