İSTERİK KADINLAR

Küçük şeylerle mutlu olabilmek ne büyük lüks farkında mısın sevgili okur. Ama öyle laf olsun diye değil, gerçekten, samimiyetle ve büyük bir şey yaşanıyormuş gibi mutlu olabilmek ne büyük lüks.

 

Çok fazla insan kalmadı öyle, özellikle yeni jenerasyona baktığımda daha sıklıkla karşılaşıyorum, insanlar çok fazla şeye ihtiyaç duyuyor mutlu olabilmek için.

 

Ev, daha büyük ev, bir ev daha… Araba, daha iyi araba, bir de spor araba, bir de arazi arabası… Cilt bakımı, sıvı lifting, cerrahi lifting, komple lifting… İncelik, fitlik, daha ince ve fit, daha da ince, daha ince, hem ince hem fit hem salondaki spor hocası… O ne yapmış, bu ne ekletmiş…

 

Bunun bir alt versiyonu var, komşusu buzdolabı değiştirirse değiştiren hani, bir “üst” modele geçtiğinizde üstte yazanlar yaşanıyor işte.

 

Çok ağır tatminsizlik tespitledim. Toplum olarak, genci yaşlısı herkes daha fazlasını istiyor. Daha çoğu, daha fazlası, daha büyüğü, daha güzeli, daha incesi daha genişi… Hep daha, hep çok…

 

Bu zaman zaman pek çoğunuzun fark ettiği hatta farkında olmadan kendimiz de belki yaptığımız bir şey de olsa şöyle bir dışarı çekilip etrafı incelediğinizde durumun ne kadar kronik, ne kadar ağır olduğunu daha net görüyorsunuz.

 

Üzgünüm bu konuda tevazu gösteremeyeceğim ama kendimi rahatlıkla bu grubun dışında sayabilirim. Kendimi ve birkaç arkadaşımı…

 

Biz gayet başka bir kafadan bakıyoruz hayata, hem de çok genç yaşlarımızdan beri.

 

Misal, Ebru ve ben bir oje ile çok mutlu oluruz. Burada ciddi bir mutluluktan bahsediyoruz. Gerçekten, samimiyetle mutlu olma, heyecanlanma, keyiflenme… Yeni bir tonda oje aldığımızda bizi bir görmeniz lazım. Bu oje incelikle sürülür, eller karşıdan görebilmek için bilekleri kırarcasına evrilip çevrilir, aynadan bakılır, bir şey tutup bakılır, kotumuzun üstüne koyup diğer renklerle uyumuna bakılır. Ellerimiz daha beyaz durdu mu, kısa tırnağa da gitti mi… Biz mesela bir ojeden o kadar keyif alır öyle oyalanırız ki, hakikaten o esnada bu kadar ufak bir şey ile ne kadar iyi vakit geçirip, oyalanıp, rahatlayabildiğimize şaşarsınız.

 

Bizim eşlerimizin en büyük şansı, (bizim kadar olağanüstü güzellikte ve zekada kadınlarla evlenmiş olmalarına ek olarak elbette) hayat bize ne yaparsa yapsın, ne verirse versin bir oje ile de mutlu olabilen insanlar olmamızdır. Bu yaşımızda bile… Hiçbir zaman aşırı beklentileri, talepleri olmayan, imkanlarımız ne olursa olsun şımarmayan, elimizde bir bordo ya da vişne çürüğü oje “ay ne aldım bak” tandansında hayata yaklaşan kadınlarla evli olmaları, kesinlikle bizimle hayatı paylaşan adamların en büyük şansı.

 

Peki, çocuklarımız ne kadar şanslı olabilecek? Benim oğlumun hayatını birleştireceği kadın (hele de o zaman o devirde) nasıl biri olacak. Etrafta sıklıkla gördüğüm ve hiç de beğenmediğim, tatminsiz, görgüsüz bir takım kadınların yetiştirdiklerinden biriyle evlenmeye karar verirse nasıl hissedeceğim kendimi? Ben böyle bir kadınken, en değerlimi, oğlumu, bitmek tükenmek bilmeyen talepleri ve beklentileriyle yoran bir kadına karşı nasıl hissedeceğim? Bir türlü rahat bulamayan hep dahasının ve fazlasının peşinde koşan bir kadın evimize, ailemize girerse (oğlumun hatırına) nasıl olacak?

 

Son zamanlarda (sanırım oğlumun boyu boyumu geçmeye başladığından) çevremi incelerken ister istemez geleceğe de bir bakıp dönüyorum. Bu tatminsiz ve garip insanları gördükçe ya bunlardan biri oğluma denk gelirse diye düşünmeden de edemiyorum.

 

Eskiden, şundan iki sene öncesine kadar hatta, Sarhan “erkek çocukları annelerine benzeyen kadınları seçebiliyor hayatta” dediği zaman “Aman Allah korusun” diyordum. Sebep sinirli bir insan olmamdı. Öfkesini kontrol etmekte zorlanan, ani sinirlenen, pire için yorgan yakabilen, etraftaki pek çok  insana yukardan bakan, çoğunluğun da aptal olduğunu düşünen bir kadınla evlenmesi fikri hiç hoşuma gitmiyordu.

 

Fikrim değişti.

 

Umarım oğlum benim gibi bir kadınla evlenir.

 

Bu devirde bir oje ile mutlu olabilecek kadın çok kalmadı. Kadınların dörtte üçü isterik, histerik bir garip.

 

Umarım oğlum benim gibi bir kadınla evlenir.

 

Umarım hayata benim baktığım pencerelerden bakan bir kadının yetiştirdiği bir kadın ailemize girer (Gayet gerçekçiyim, kız demedim dikkatinizi çekerim, beklentileri düşürdük artık. Hastalığı falan olmasın razıyım).

 

Amin.