EĞİTİM KOÇU NEDİR?

Bu hafta seninle “Koç Hoca”, “Eğitim Koçluğu” konseptlerini tüm yönleriyle konuşalım sevgili okur. Bu çok yanılmaya müsait alanda ben kendi tecrübe ve deneyimlerimden bahsedeyim sana.

 

Biliyorsun –sıklıkla yazılarımda bahsettiğim üzere- bu sene sınav senesi. Benimki gibi çocuklar için bu tip seneleri yönetmek bir mesele çünkü yapmaktan hoşlandıkları diğer şeyleri (spor vs) bırakmak istemiyorlar ve dersler de ağır. Bu bizim durumumuz.

 

Bir de genel olarak okul, ödev, ders çalışma konusunda sıkıntı yaşayan hani ailelerin “masanın başına oturtamıyorum” dediği çocuklar var. Bu da diğer durum.

 

Bu iki durumun da tek ortak noktası var o da aile ve çocuğun karşı karşıya kalması. Ödevi olan çocuk ödevini yapmayınca da aile ve çocuk kapışması kaçınılmaz oluyor, antrenmana gitmek isteyen çocuğa test çöz deyince de aile çocuk kapışması kaçınılmaz oluyor.

 

Biz bu meseleyi geçen sene üstümüzden attık. Atahan’la ders konusunda biz haşır neşir değiliz. Bizim bir koç hocamız var (Oktay Hoca) o mesul artık bu işlerden.

 

Açıklayalım,

 

Ben, malum bu yoğunluğumun arasında -insan ilişkilerinde çok parlak da olmadığımdan-  eve özel hoca gelsin ben ona poaça çay taşıyayım, bunlar yemek masasında ders çalışsın, sonra çıkışta hoca Atahan’ın ne kadar şahane bir öğrenci olduğunu kesin Galatasaray Lisesine girebileceğini anlatsın, onu yolcu edeyim ertesi akşam diğer dersin hocası gelsin, ona kek kahve taşıyayım, o çıkışta bana oğlumu övsün falan… Herkes bizim eve gelsin ve ben çay demleyeyim… Yok… Bu benim tarzım değil, yapana mani olmayayım ama ben almayayım.

 

Biz Atahan ile (beraber) şöyle düşündük;

1)      Ev bizim rahat ettiğimiz, dinlendiğimiz, günün stresini dışarıda bırakıp artık huzur bulduğumuz yer.

2)      Bi ders çalışma, test çözme, ödevler haricinde bi sınava hazırlanma, bişiler yaşanacaksa bu evimizin dışında bir yerde yaşansın

3)      Böylelikle biz kafa olarak da “şimdi ders çalışma zamanı” diye düşünelim, o moda girelim, aynı okula gider gibi bir “ders modu” oluşturmayı sağlayalım

4)      Yani başka bir yerde olalım

5)      Bu yerde BİRİ bize ihtiyacımız olan derslerin hocalarını ayarlasın

6)      Diyelim üç ana dersten özel hoca ile çalışılıyor ama okulda derslerden birinde bir düşme oldu, son sınavda bir şeyler ters gitti, BİRİ bize o ders için –ne bileyim- üç/dört sefer gelecek bir hoca bulup ayarlayabilsin

7)      Antrenmanlara göre ders saati ayarlamaları, hangi günler ders olması gerektiği, hangi dersten kaç ders alınması gerektiği BİRİNİN kontrolünde olsun.

8)      BİRİ hocaları koordine etsin, çok iyi olduğu matematikte bozulma olduysa o BİRİ n’oluyor baksın, gerekiyorsa hocayı değiştirsin, bir ders çok iyi ise onun ders sayısını azaltsın yerine başka bir ders koysun

9)      Bu kararları verebilmek için düzenli aralıklarla ve çeşitli zorluk seviyelerinde deneme sınavları yapsın

10)   Bu BİRİ kendisi de öğretmen olsun ki başka bir dersten bir “hocam bu nasıl?” sorusu geldiğinde o da çözebilsin.

11)   Çocuğun kaç test çözmesi gerektiğini, itmesini, kızmasını, ödüllendirmesini, gaza getirmesini, boşladıysa toplamasını üstlensin.

12)   Hangi tarihler arasında vites düşecek, hangi tarihler arası gaza basılacak o BİRİ bilsin

13)   Bu kadar önemli kararları üstlenecek uzmanlıkta ve tecrübede olsun tabi

14)   Çocuklarla anlaşabilsin, ergenlerle çalışmaya alışkın olsun

15)   Bir de -benim kişisel tercihim olarak- gereksiz promosyona girmesin, hikaye anlatmasın, şu bütün hocaların yaptığı “sizin çocuk şa-ha-ne ama biraz dikkatini vermesi lazım” tiyatrosunu bana uygulamasın, işimize bakalım

 

Biz Atahan’la bu konularda hemfikir olduk. Ben açıkçası annesi olarak Atahan’ın başında durup “test çözdün mü, kaç test çözdün, kaç yanlış yaptın” yapmak istemedim. Atahan’ın sınav hazırlığıyla ilgili bir sürü insanla muhabbet halinde olmak da istemedim. Ben bir kişi bileyim, hesabı ondan sorayım, “bu niye böyle?” diyeceğim ne bileyim “Burda ne yanlış var?” diyeceğim bir kişi olsun karşımda ve o bir kişi geri kalan her şeyi bilsin ben de onu bileyim istedim.

 

Bir nevi Atahan’dan sorumlu Genel Müdür gibi.

 

Atahan bir işletme olsa “Kardeş burası niye zararda? Niye iş yapamıyosunuz?” diye hesap soracağım işletme müdürü olarak da Oktay Hoca’yı seçtik… İnanın o kadar mutlu oldu ki…

 

Düşünsenize Allahınızdan -veli olarak- benden başka kimi isteyebilirsiniz?

 

Dünyanın en problemli insanı, hayatta en takıntılı olduğu şahsı, birtanecik oğlunu, TEOG’lara hazırlasın diye sana getiriyor ve diyor ki “sen işletme müdürüsün ben senden hesap soracam”

 

Oktay Hocanın mutluluktan gözlerinden yaş geldi inanın.

 

Geçen sene –tesadüf bu- taşındı. Ama bu bizi ayırmaya yetmedi!

 

Ben oğluma sadece “Kitaplarını yanına aldın mı? Kalemin var mı? Bereni tak, çıkmadan önce beni ara” diyorum gerisi bende değil. Gerisine Oktay Hoca ve öğretmenleri bakıyor. Ben bir tek Türkçe öğretmeni Bülent Hocayı tanıyorum çünkü uzun zamandır beraber çalışıyorlar.

 

Atahan’ın derslerinde bir düşme olursa, bu hangi ders olursa olsun, ben direkt Oktay Hoca’ya gidiyorum. Ofisinde pembe koltuklar var, tam ortadaki üçlü koltuğun ortasına oturuyorum ve diyorum ki “Ne oldu? Niye böyle oldu? Sorun ne? Nasıl hallolacak?”

 

Sevgili okur bu çok büyük bir rahatlık. Şöyle; çocuk karşısında bir öğretmen olduğu için ve refleksleri öğretmenle daha mesafeli olmaya dair olduğu için size yaptığı kaprisi ona yapamıyor. Aynı şekilde bu öğretmen de sizin çocuğunuzu doğurmadığı için sizin zayıflıklarınızı göstermiyor. Karşınızdaki kişi “öğretme” eğitimi aldığı için sizin çocuğunuzun öğrenme becerilerine en doğru hocayı buluyor. Bu şu demek;

 

Diyelim bir arkadaşınız size bir öğretmen önerdi, onun çocuğuyla şahane çalışıyorlar, bu o öğretmen sizin çocuğa uyacak demek değil. Her öğrencinin bir öğrenmesi, her öğretmenin bir tarzı-öğretmesi var. Koç hoca bir sürü öğretmen tanıyor, sizde böyle bir öğretmen havuzu imkanı yok olmaz. Sizin çocukla çalışıyor, ders yapıyor, test veriyor, sizin çocuğu çözüyor, sonra sizin çocukla doğru öğretmeni bir araya getiriyor. Diyelim ki ilerleyen zamanda bir aksilik olduğu “elektrik tutmadı” o zaman (bütün hocalar doldu olayı var biliyosunuz) havuzdan başka hoca çekiyor.

 

Size çocuğunuzu sevmek kalıyor. Siz sevdiği yemeği yapıyorsunuz, hadi bi duş al diyorsunuz, bu akşam hangi Netflix dizisi izlesek onu konuşuyorsunuz, sizin için –hani mafya filmlerinde derler ya- “kirli işleri” başkası yapıyor. Siz kavgaya girmiyorsunuz.

 

Siz ne zaman kavgaya giriyorsunuz? Çocuk o ortam dışında başka bir denemeden (okul mesela) saçma sapan bir not alırsa gidip diyorsunuz ki “Bu ne??” Aynı şekilde çocuk girdiği sınavdan güzel bir şey yaptığında yine o bir kişiye diyorsunuz ki “Bu öğretmenlerle iyi oldu, hiç bozmayalım bu ekibi”.

 

Tabi bu koç hoca çocuğunuzun antrenmanlarına, evdeki çalışmalarına falan da müdahale ediyor, size nasıl davranmanız gerektiğini de söylüyor, onun dediğini yapmak gerekiyor buna yapacak bir şey yok artık.

 

Elbette, bu da tüm diğer her şey gibi, tüm diğer işler gibi, yanılmaya/yanıltmaya çok müsait bir iş. Neler görüyoruz etrafta, ne acayiplikler, neler neler…

 

Her sektörde olduğu gibi bu sektörde de işini hakkıyla yapan ve sizin çocuğunuzla uyum içinde çalışabilen insanı bulmak çok kolay değil. Değil çünkü herkes destek aldı, aileler samimiyetle çok para, emek, zaman harcadı, ne vaatler duydular ama çok da hayal kırıklığı yaşandı. Sınavda çıkan soruyu kendi çözemeyen öğretmenler çocuklara ders veriyor, bunları da gördük. Fıkra gibi… Neyse bizim konumuz bu değil herkesin kendi israfı…

Benim diyeceğim, çocuğunuzla ders/ödev/sınav/test kavgası yapmak istemiyorsanız bence bunu yapacak birini bulmak çok iyi fikir. Bu mantıkla Eğitim Koçu olayını biz çok sevdik, geçen seneden beri bizim oğlumuzun var, olayların kontrolü onda, şu ana kadar iyi gidiyor.

 

Püf noktası doğru yeri seçmek sadece.

 

Doğru yeri seçerseniz başka biri sizin üstünüzdeki önemli bir ağırlığı kaldırıyor. Siz de esas işinizi yapıyorsunuz. Çocuğunuzu seviyorsunuz.

 

NOT: Oktay Hocaya ulaşmak isterseniz bana twitter/instagram veya mehtaperel@gmail.com’dan sorun, bilgilerini size atayım