Çirkin kadın vardır!

Çirkin kadın yoktur, kendine bakmayı bilmeyen kadın vardır.

Bu bize söylenen en büyük yalanlardan biri. Ve bu yalan “Olsun da çamurdan olsun” zihniyetindeki adamların eseri. Çirkin kadın bal gibi vardır ve çok da tehlikelidir.

Çirkin kadın çirkin olduğunun farkındadır. Bu yüzden kendini başka bir alanda göstermesi gerektiğini bilir çünkü tüm kadınlar gibi zekidir. Önünde iki yol vardır; ya felsefe kültür abidesi olur ve erkeği zekasıyla esir etmeye çalışır (ki nadiren işe yarar çünkü erkekler zekayı tahrik değil tehdit edici bulur) ya da en tehlikeli silaha sarılır. Yatakta iyi olur! Ve yatakta iyi olan kadınla baş etmek çok zordur.

Sarhan’la birlikte baş başa bir yemek yemeye çalışırken, Sarhan’ın bir iş arkadaşı ve onun “kız arkadaşı” ile karşılaştık. Ben pis, lanet bir kadın olduğum için, oturduğum yerden kalkmadan “Merhaba” deyip yemeye devam ettim. Sarhan (sonrasında ağzından burnundan getirdim ama) “Buyurun birlikte oturalım” dedi.

Karşımızdaki çift kendini asrın çifti falan sanıyor olsa gerek, biz yemek yemeye ve ben elimden geldiğince nasıl bir psikopat olduğumu saklamaya çalıştıkça dillerini birbirlerinin ağzından alamıyorlar. Ve kadın mütemadiyen masanın altından adamın dizini (umuyorum dizini) okşuyor…. Bir ara, bir elimde çatal bir elimde bıçak, bileklerimi masanın kenarına dayayıp, ağzımdaki kocaman pizzayı çiğneyerek bunlara bakmaya başladım.

Sessizlik oldu…

Bu ikisi de bana bakmaya başladı. Ben (özellikle ağzımı şapırdatarak) lokmamı çiğneyip gürültülü bir şekilde yuttum. Gözümü (Adamı hiç muhatap almadan) kadına dikip;

Ben: Yemek yiyoruz!

Kadın: ????

Ben: Sen başka bir şey yemeyi planlıyorsan onu en iyi Karaköy’de yapıyorlar!

Sarhan: Mehtap?

Kadın: O ne biçim laf şimdi? Ne demek istiyorsun?

Ben: (Adama dönüp) Şunun için karını boşamaya gerek var mıydı? Bu modellerin saati yüz lira değil mi?

Kadının bana “Terbiyesiz” deyip hışımla masadan kalkarken, çatalımın ucundaki kocaman pizzayı ağzıma atıp, pis pis sırıtarak ve şapırdatarak nasıl yediğimi ve adamın kadının ardından nasıl apar topar kalktığını anlatmıycam. Ve bundan sonra Sarhan’ın firmasının bu adamın fabrikasına bir daha makina satamayacağı da bu yazının konusu değil.

Bu yazının konusu; o kadar çirkin bir kadının bu adamı nasıl boşatmayı becerdiği.

Sarhan: Sen nasıl bir manyaksın ya? Nasıl bir manyaksın sen?

Ben: (Hala tıkınıyorum) şap şap şap, ehehhehe

Sarhan: Yahu insan her aklından geçeni pat diye söylemez. Hiç mi medeniyet görmedin sen? Rahatsızsan kalkarsın, neden hakaret ediyorsun?

Ben: Şap şap şap… Niye kalkıyorum, onlar bizim masamıza oturdu, ben yemek yiyorum, kadın adamı yiyor.

Sarhan: Yuh Mehtap, yuh! Densizlikle dürüstlük karman çorman olmuş senin dünyanda

Ben: Ya sen neyi göremeyip kaçırdığına bu kadar kızdın? Oyarım seni!

Sarhan: Ruh hastası!

Ben: Bu düdük gül gibi karısını “Ben aşık oldum” deyip boşayan düdük değil mi? Buna mı aşık olmuş? O olana ne zamandır ‘aşk’ deniyor? O kadın kim oluyor da benimle aynı masada yemek yiyebileceğini sanıyor? Sen ne haddine o kadını benim masama davet ediyorsun? Bana ne adamla iş yapıyorsanız! Bu çaput için karısını boşayan adamın ekmeği benim boğazımdan geçmesin zaten. Allah hepinizi kahretsin! Bana bak Sarhan, sana yemin ediyorum! Yarın öbür gün böyle bir çöpe “Aşık oldum” diye ortaya çıkarsan, sana hayatı zindan ederim; gece ağzına kızgın yağ dökerim; çocuğunun yüzünü göremezsin; her türlü pisliği yaparım. Boşamam da. Sürüm sürüm süründürürüm seni!

Sarhan: Sen süründürüyorsun beni zaten, ruh hastasısın sen! Şu konuşma şekline bak! Kadıncağıza ne dedin…

Ben: CAĞIZ! KADIN-CAĞIZ? “Cağız” ekini ne zamandır mala mülke kullanıyoruz Sarhan? Hı? Güzel Türkçemizde işin-oluşun sonuna “cağız” geliyor mu aşkım? Hı? Sarhan, şu elimde görmüş olduğun çatalla, adamın irisini-retinasını orta kulağına kadar çizerim akıllı ol!

Sarhan: !!!!!

Ben: Bak ben sana bişi diyim mi? Bu masa altından mıncık mıncık falan, bunlar çorak kadın numaraları. Biliyor çünkü, başka şansı olmadığını biliyor Allah’ın ıssızı. O tiple bel altı oynamadan var olamayacağını biliyor. Orada sana da bir mesaj var oğlum! “Senin karın güzel olabilir, yazar olabilir amaaaa bendeki numaraları bir bilsen!” Hem adamı kurcalıyor hem de sana rota çiziyor bir yandan. B Planı yapıyor kendine. Ben adamı naparım bilmiyor tabi!

Sarhan: Oğlum?

Ben: Bu ne ki? Ben bişi yapmadım! Sen bir daha böyle çeri çöpü benim karşıma oturt bak ben napıyorum! Yatak olayı geçici oğlum geçici! Doktor sondayı taktığında, koridorda yürürken sondanızı tutacak kadın lazım size ama pööööö, nerde? O hep yıldızları sayar sandığınız şey eninde sonunda topraktan kafayı kaldıramıyor. İşte o zaman konuşabileceğin kadın lazım!

Sarhan: Ve o kadın sen misin? Konuşma mı bu bizimki?

Ben: (Tabağıma bakarak)…

Sarhan: ????

Ben: (Kısık sesle) Duygularımı incittin

Sarhan: Hadi ordan!

Ben: Peki, ben bi diet kola daha alıyim o halde, ehhehie, limonlu lütfen

Erkeklerde de kabahat çok. Bu kaknemlerin yaptığı numaraları karıları yapsa, “Vaay sen bunları ne biliyorsun, facebook yasak, twitter yasak” ayağa kalkarlar. Çocuklarının kutsal annelerine yakıştıramazlar, rahatsız olurlar. Sonra da *Quasimodo için karılarını boşarlar. Karısından tartışmasız “ahlak” bekleyen bu beyler, Allah’ın zangoçu için “aşık oldum” deyip işin içinden çıkarlar.

Beter olsunlar!

*Victor Hugo’nun 1831’de yazdığı Notre Dame’ın Kamburu isimli eserdeki zangoç olur. Quasimodo yazar tarafından; çirkin, aksak, sağır, sağ gözünü kapatan iri bir siğili olan ve kambur bir adam olarak tasvir edilir.