ÇAT DİYE BOŞANMA

Çok hızlı bir nesil bu

Enteresan bir gözlem yaptım sevgili okur, gel otur şöyle…

 

Bizden daha genç bir jenerasyon var biliyorsun. Ve sandığımızın aksine gördük ki bu çocuklar ciddi ciddi bizim bir üst versiyonumuzmuş. Bizden hızlı düşünüyorlar, daha kolektif davranabiliyorlar, daha cesurlar, daha uyanıklar, daha neşeliler, daha rahatlar, eğitim seviyeleri yüksek, en az bir yabancı dil biliyorlar, spor yapıyorlar, sağlıklı yaşıyorlar, içmeyi de yoga yapmayı da biliyorlar, sandığımızın aksine hiç apolitik falan değiller, aksine gayet muhalifler, tamam bazısı tuhaf giyiniyor, bazısı yıkanmıyor gibi görünüyor ama hepsi kendine göre bir tarz sahibi. Değişikler ve bunun iyi bir şey olduğunu tüm Türkiye’ye gösterdiler. Hepimizin saygısını ve sevgisini kazandılar. Onlara inandık, koruyup kollamaya çalıştık (çalışıyoruz), anladık, kabul ettik.

 

Burada bir sıkıntı yok.

 

Yalnız gözlemim şöyle bu jenerasyonun evli çiftleri çok kolay boşanıyor yahu.

 

Tamam özgür yürekler falan ama yani… İlk tümsekte, ilk sıkıntıda…

 

Bizden öncekiler, yani annelerimiz babalarımız dönemi… Çoğu beş para etmez evlilikleri kambur gibi, ceset gibi sırtında taşıdı biliyoruz. “El ne der” dedi, “dul zor” dedi, kadınlar çekti o evlilikleri. Sevmedikleri adamların yatağında ömürlerini tüketti o kadınlar. O da doğru değildi!

 

Bizim dönem uyanık çıktı. Önce ekonomik özgürlüğümüzü elimize aldık. Kafamız bozulursa çekip gidecek şartları hazırlamaya çalıştık, kenara para koyduk, biriktirdik, çalıştık. Anladık ki ekonomik olarak bağımlı olmazsak “çekmek” zorunda değiliz. Kanunlar da bizim zamanımızda biraz daha düzene girdi. Evlilikte mal paylaşımı olayı şekillendi. Kimse kimsenin emeğinin üzerine yatamaz hale geldi. Fakat buna güvenip atarlanmadık. Genetik olarak o annelerin çocukları olduğumuz için o kadar hızlı “adam boşamadık”. Ama bir üst versiyon olduğumuz için düzeltmeye çalıştık. Karşımıza alıp konuştuk, evlilik terapilerine gittik, ayrı tatillere çıkıp kafa dinledik, birbirimizin zevklerine saygı duyduk, birbirimize zaman tanıdık ve evlilikleri birarada tutmaya çalıştık.  Devam ettirebilen ettirdi, canına tak edenler en son noktada “yetti ama artık” deyip yoluna yalnız devam etti.

 

Şimdi bakıyorum (bunu da böyle yazmak bir acayip, yani ben de gencim daha sonuçta) gençlere… Çat diye yüzükler atılıyor.

 

Böyle bir “ayh hiç çekemem”

 

“”ayh bilmiorm bn byle hadi bye”

 

Bir alelacele evlenip ilk tümsekte ceketi alıp çıkmalar…

 

Çocuklar;

 

Evliliği uzun soluklu bir yarış gibi düşünün. Kısa mesafe değil maraton. Nefesinizi iyi ayarlayamazsanız çabuk yorulup yarıştan koparsınız. Telaş etmeyin ne birbirinizle ilgili ne de hayatla ilgili konularda. Yavaş yavaş, usul usul. Zaman zaman ters düşebilirsiniz, kıskançlıklar olabilir, hastalıklar olabilir, para bitebilir…

 

Hepsi hallolur, halledilir.

 

Eğer birbirinizi seviyorsanız ve en önemlisi birbirinize saygınız varsa, direnin. Hastalıklara direnin, hayata direnin, şartlara direnin, imkanlara direnin, kıskançlıklara direnin…

 

Araya girmeye çalışan diğer kadınlara/adamlara direnin…

 

Konuşun; mesele her ne ise konuşun, konuşarak halledilemeyecek bir şey.

 

Sabırlı olmayı, sabır etmeyi öğrenmesi gerekiyor yeni neslin. Bizim çocuklarımıza sabırlı olmayı öğretmemiz gerekiyor. Şimdi gençler de çocuklar da çok hızlı, her şey çok çok çok hızlı.

 

Her şey pıt diye oluyor, bir şey istiyorlar geliyor, oluyor, yağıyor…

 

Nesli biz bozuyoruz altlarına döşek üstlerine yorgan olarak, onu demeye çalışıyorum. O kadar rahat ettiriyoruz ki ilk aksayan işte vazgeçiyor gençler.

 

Bu kadar yağdırmamamız gerekiyor çocuklarımıza onu gördüm ben, çok sıkıntı yaşayacaklar ilerde yoksa.

 

Bu “basıp gitme”, “çekip gitme” halleri işin içine torunlar girdi mi hepimize koyar.

 

Sabretmeyi ve usul olmayı öğretmemiz gerekiyor çocuklarımıza.

 

Yoksa çok üzülürüz ilerde…